Molla Kasımların Molla Kasım’ı: Bektaşi Babası
Bektaşi fıkralarını bilmeyenimiz, duymayanımız yoktur. Bazen gülmek bazen birilerine bir durumu izah etmek bazen de eleştirmek için aklımıza geldikçe bildiğimiz kadarı ile anlatırız. Ancak çoğu kere fıkranın bir hikmetinin olup olmadığını düşünmeden anlatır ve güleriz. Oysa fıkralar, ilk anlatıldığında fark edilmeyen ancak dikkat edilince görülen bir hikmet taşır.
Fıkralar, şairlerin rint rolüne bürünüp zahitleri eleştirdikleri gibi ham softaları, dini şekilden ve kuraldan ibaret sanıp neredeyse yaptıkları ibadetleri metre ile ölçüp günahlarını ve sevaplarını gram ile tartanları eleştirmek için anlatıldığını çoğu kere gözden kaçırır, dine karşı lakaytlığın temsilcisi olarak görürüz. Oysa onların kayıtsız kaldıkları din ve inanç değildir.
Müjde mü’minler size ihsân-ı Rahmândır gelen
Allah’ımıza şükürler olsun, yine bir ramazana kavuştuk. Ramazan tüm ihtişamı ve ihsanlarıyla geliyor. Ramazanın gelişini türlü şekillerde kutluyoruz, sevincimizi farklı biçimlerde paylaşıyoruz.
Ramazanın gelişini anlatan ve niçin sevinmemiz gerektiğini açıklayan şiirler de bu bu biçimlerden biri. Aralarında Derviş Yunus, Üftâde, Aziz Mahmut Hüdâyî, Abdülehad Nurî, İsmail Hakkı Bursevî, Şeyh Ahmed Suzî, Ahmet Remzî Dede ve isimlerini sayamadığım mutasavvıf şairin ramazanı tebşîr eden şiirleri var. Bu ilahilerin büyük bir kısmı da bestelenmiş ve ramazan ilahileri olarak asırlardan beri icra edilmekte ve edilmeye de devam edecek.
Ramazaniye hakkında bir kanaat oluşması için Ahmet Remzi Dede’nin şiirini açıklamaya çalışalım. Ama öncesinde kısaca Dede’yi tanıtalım.