Gümülcine Köylerindeki Türbeler

Türbe Demirbeyli köyünde, köyün içinden geçtikten sonra mezarlığın yakınında, yenilenmiş iki odalı, kiremit çatılı betonarme bir yapı. Birinde türbe yer alırken diğer oda mescit olarak hazırlanmış. Yerler halı ve seccade ile kaplı, mum yakmak için duvarda bir oyuk bırakılmış. Köşesinde ise üzerinde 2012 yılı yazılı bir çeşme var. Bahçesinde ise kurban kesmek için hazırlanmış tertibat olmasından burada mayeler yapıldığını ve kurbanlar kesildiğini anlıyoruz. Duvara ise kırılmış bir mezar taşının bir parçasını yapıştırmışlar ve yeşile boyamışlar. Mağfur kısmını okuyabildim sadece.

Türbe ise yörede gördüğüm üzerinde en çok nesne bırakılmış olan idi. Kenarları işlenmiş havlular, peşkirler, seccadeler, yazmalar, tahta kaşılar, yapma çiçekler ve daha bir çok şey. Duvarlara da hazır bir takım levhalar asılmış. Belli ki kadınlar burayı daha çok ziyaret ediyor.

Türbe, 2005 yılında kundaklanır ve yakılır. Çatısı çöken türbe hayırsever bir vatandaş tarafından yeniden yaptırılır. 2016 yılı akşamı yakılan mumların birinin alev almasından dolayı yangın çınar ve tahrip olsa da ilki kadar harap olmadığı için hemen temizlenir ve eski haline kavuşturulur.

Burada yatan zatın kim olduğu konusunda üç rivayet var. Biri bölgeyi İslâmiyet’i ve Türklüğe açmaya gelen gazilerden Karacahmet’in kardeşi olduğudur. İkinci rivayet ise Demirbeyli köyünü kuran Timurbey’e ait olduğudur. Üçüncü rivayet ise bölgeye gelen adını bilmediğimiz gazi erenlerden birine ait olmasıdır. Ben ise gördüklerimden burada halk arasında kerametleri görülen bir Allah dostu için yapılan bir türbe veya köyün dışında köylülere görülen gaiplerden biri adına yapılan makam türbesi olabileceğini düşünüyorum.

Bahçesindeki çengel, çeşme ve diğer tertibattan burada kurbanlar kesildiğini de anlıyoruz.

Menetler Kurban Tepe

Menetler köyünün aslı Menettiler imiş. Düşmanın bölgeyi geri almalarını men ettikleri yer anlamında Menettiler’den zamanla Menetler’e dönüşmüş.

Rodopların güney eteklerinde kurulmuş iki güzel köyün, Menetler ile Değirmendere köyleri arasında bir tepe üzerinde birine gittiğinizde diğerleri görülmeyen üç mezar var. Etrafı taşların düzensiz bir şekilde yanyana konulmasıyla çevrili mezarların her birinde üç şehit olduğuna inanılıyor.

Rivayete göre Rumeli’nin fethine katılan Gazi Süleyman Paşa, Evrenos Bey, Hacı İlbey ve askerlerinin konakladıkları yer imiş. Tepenin adı Kurban Tepe’nin yanı sıra Asar Tepe de derlermiş. Asar ise hisardan bozma, önce isar, sonra asar olmuş. Bölgeye hakim olan tepede karakol vazifesi gören küçük bir hisar varmış. O yüzden hisarın olduğu tepe anlamında Hisar Tepe/Asar Tepe denilmiş. Bu arada hem havası hem manzarası muhteşem olan bu tepeye çıktığınızda yanınızda içecek bir şeyler bulunsun. Hemen inmeyin tepeden, manzarayı seyredin, havayı teneffüs edin ve bir zamanlar bu tepede Süleyman Gazi’nin Efrenos Bey’in İlbey’in de oturduğunu düşünün, bu size iyi gelecektir, emin olabilirsiniz.

Tepede her ne kadar küçük de olsa bir hisar olduğu için fethi biraz zor olmalı. Muhtemelen fetih esnasında dokuz şehit verildi ve şehit oldukları yere defnedildiler.

Bölge halkı üç mezarda dokuz şehit olduğuna inanıyor. Ayrıca dokuz yıl boyunca bir kuraklık olmuş. Yapılan yağmur duası ve kesilen kurbanlardan sonra yağmur yağınca her dokuz yılda bir dokuz büyükbaş hayvan kurban edildiği büyük bir mahya düzenlenmeye başlanmış. Böylece dokuz yıl boyunca kuraklık olmayacağına inanılırmış. Daha büyük olduğu için kurbanların beşi Menetler, dördü de Değirmendereliler tarafından karşılanıyormuş. Biz gittiğimizde bu sene dokuzuncu sene olduğunu ve bu yılki mahyanın gün önce yapıldığı söylendi.

Üçgaziler (Nikitis)

Menetlerden sonra gittiğimiz Üçgaziler köyünün üstündeki tepede meşelik içinde yinetaşlarla çevrili üç mezarın olduğunu gördük. Köyün içinden giden yolu bulamayınca köyün ardını dolanarak gitmek zorunda kaldık.

Etfafı meşelerle çevrili bir alanda birbirine yakın üç mezar taşlarla örülmüş duvarlar içinde. Adından da anlaşılacağı üzere şehit düşen erken dönem gazilerine ait mezarlar.

Kozlu Kebir Yaranı

Gümülcine’nin 30 km doğusundaki Kozlu Kebir bölgenin en büyük köyü. Birçok mahallesi var. Türbe ise köyün dışında, Baldıran (Nea Santa) yolu üzerinde, benzinciyi geçip yol üzerindeki ağıla varmadan hemen karşı tarafında, yolun 100 metre kadar içerisinde etrafı tel örgülerle çevrili bir türbe. Buraya Kozlukebir yaranı diyorlar.

Bu üç türbede 11 şehit mezarı varmış. Şehitler Gazi Evrenos Bey’in askerleri imiş. Yöre halkının türbe etrafında gördüğü bazı olağan üstü olaylardan sonra ilgileri artmış. Toprak ibrikin şehitlere ait olduğu düşünülüyor. 400 yıllık bu ibriğin hala kullanıldığına inanıyor yore halkı. Bir diğer olağanüstü olay bu bölge üstüne ışık düşmesi ve ışık düştükten sonra mutlaka önemli bir olayın vuku bulması imiş.

Kozlukebir Yaranı ile ilgili bir de hikaye anlatılır. Mestan Ağa kendisine ev yapmaya karar verir. Taş lazımdır ve taş en çok Akyer denilen mevkidedir. Mestan Ağa öküz arabasını koşar ve taş getirmek için Akyer’e gider. Arabasını yükler ve geri döner. Epey bir gittikten sonra karşısına ak sakallı bir ihtiyar çıkar. Mestan Ağa’yı durdurur ve ona şuraya bize türbe yap bu taşlarla der. Mestan Ağa ise binbir güçlükle doldurduğu ve getirdiği taşları vermeye yanaşmaz. Bu sefer ak sakallı ihtiyar yeniden karşısına çıkar ve eğer yapmazsan en sevdiğini kaybedersin der ve yine kaybolur.

Mestan Ağa arabasını evin yapılacağı yere getirir, boşaltır. Ustalarıyla meşhur Dolapçılar’dan gelen ustalar eve başlarlar. Mestan Ağa’da taş taşımaya devam eder. Yine Mestan Ağa’nın karşısına çıkar ve bir kez daha uyarır. Ama Mestan Ağa dinlemez. Ustalar her ne hikmetse önce evin direklerini ve çatısını yapmak isterler. Mesyan Ağa ise duvarlardan başlanmasını ister. Derken Mestan Ağa çok sevdiği oğlunu kaybedince yaptığı hatayı anlar. Ustaları da alır, taşları tekrar arabasına yükler ve kendisine işaret edilen yere türbeyi yaptırır.

Mestan Ağa, bu olaydan çok etkilenmiş olmalı ki türbelerin bakımını yıllarca sürdürmüş. O ölünde bu görevi torunun damadı Hacının Osman Ağa’ya geçmiş. Yakın zamana kadar bakımını sürdürdüğü söyleniyor. 

Bir başka rivayete göre ise buraya atlı erenler gelmiş. Atlarını bağlamak için meşeden kazıklar dikmişler. Atların birkaçı huysuz imiş ve biraz uzağa dikmişler. Ancak bu erenlerin adımları o kadar uzunmuş ki biri Meşecik’e, biri Ilıca’ya biri de Demirbeyli’deki tekkeye bağlamış. Çakılan meşeler ağaç olmuş ve kesmek isteyenler olmuş ağaçları. Kim kesmek istediyse başına gelmeyen kalmamış. Kozlukebir yaranı bunlardanmış. İkisi veya üçü Kozlukebir’de imiş. Diğerleri de çevredeki diğer köylerde. Bir diğer rivayet bu erenlerin kardeş olduklarını söylüyor.

Köyün yaşlılarının anlattıklarına göre, ilk muharebede "Yaran" denen türbelerin olduğu yer atlı askerlerle dolarmış. Askerler buraya yaklaştığında sönerler-kaybolurlarmış. Hatta, beyaz atlılarla gökten askerlerin geldiği, köydeki "Alan Kuyu" denen yerden de göründüğü söyleniyor.

Yaklaşık dört dönüm bir tarla içinde üç ayrı yerdeki türbe için köylüler 11 yılda bir büyük bir mahya düzenliyorlarmış. 11 büyükbaş hayvanın kurban edildiği ve yağmur dualarının yapıldığı bu günde pilavlar da pişirilir, komşu köylüler de davet edilir ve gelenlere ikram edilirmiş. İlk mektep talebeleri hocaları ile Kuruçay’dan küçük taşlar toplarlar, hafız hocaları bu taşları okuyup bir çuvala doldururmuş. İçinde okunmuş taşların olduğu çuval ise ırmağa bırakılırmış tekrar. Sonra yârân ilan edilir, herkes hazırlığını yapar ve zamanı gelince yağmur duası yapılırmış. O kadar yağmur yağarmış ki suya bırakılan çuval çıkarılmadan durmazmış.

Akbaba Türbesi

Bekirli Köyünün güneyinde, denize doğru giden yol üzerinde, hemzemin geçide gelmeden yüz metre önce, sağ tarafta bir diğer deyişle batıda, iki tarla arasında küçük bir baraka Akbaba türbesi. Tavanı bir insan boyundan biraz yüksek, duvarları beyaza, tavanı yeşile boyanmış beton bir lahit üzerine yeşil bir örtü serilmiş. Oldukça sade.

Çevre köyler burada da mayeler yapıyorlarmış. Çevrede üç köy var. Bekirli, Yalımlı ve Kuzuoba. Üçünde de aynı zatın türbesi var. Bir savaşta yaralanan bir gazi dervişin kanının damladığı üç yere onun adına türbe yapılır. Bunlardan biri gerçek, diğerleri makam türbesi. Ama hangisinin gerçek türbe olduğu bilinmiyor. Bence bundan sonra da bilinmesin. Bilinmesin ki köyler arasında tartışma çıkmasın.

Karamusa Türbesi

Karamusa köyünden Ortacı’ya giderken yol üzerindeki tarlaların birinde kiremitle kaplı çatılı ve betonerme küçük bir yapı Karamusa Türbesi. Eskiden türbenin etrafı kara ağaçlarla çevrili imiş ve büyük bir meranın ortasında imiş. Yunanlılar bütün ağaçları kesip tarla yapınca ortada bir yerde kalmış. Yoldan yaklaşık 100 metre kadar içeride ve düzgün bir yolu yok.

Kim olduğuna dair bir bilgimiz yok maalesef. Kara ağaçlar arasında yaşayan keramet sahibi bir Allah dostu olmalı. Köylüler olağanüstü hallerini görmüş olmalılar ki orasını türbe olarak ziyaretgah yapmışlar.

Hebilköy Yedi Şehitler

Gümülcine’nin 70 km kuzey doğusunda Hebilköy’ün kuzeyindeki rüzgar tribünlerinin hemen önlerinde, Bulgaristan ile Yunanistan sınırında üç gaziler, altı gaziler, yedi gaziler olarak da bilinen bir türbe var. Neden diye sorcaksanız aslı yedi iken bir kısmı Bulgar, bir kısmı da Yunan tarafında kalmış. Sadece ikisinin adı biliniyor. Biri Doğru Gazi, diğeri de Yalnız Gazi. Bu isimler karakterlerinden dolayı verilmiş olmalı.

Bugün ziyaretçisi iyice azalan ve yolu olmadığı için motorla veya altı yüksek bir arabayla gidilebilen gazi şehirlerin türbesi yan yana dizili. Bir türbe sırtında rüzgarı hiç eksik olmuyor. O yüzden yanınızda ince de olsa bir şeyler getirin eğer yaz vakti gidecekseniz.

Kırkkurbanı

Buralar çok yüksek yerler, yayla. Bölgenin fethi esnasında şehit olan eren gazilerin hatırasına burada kırk kurbanın kesildiği törenler yapılırmış bir zamanlar. Bulgar işgali döneminde yapılmamış bir süre. Türbeler bölününce ve sınır geçince Tanrıdağ’ın eteklerinde, Hebilköy’ün üst taraflarında 1000 metre rakımlı bir tepede düzenlenmeye başlanmış. Hıdrellezden 40 gün sonra düzenlenen kırkkurban günümüzde de devam ediyormuş.

Seyyid Derviş Ali Türbesi

Gümülcine’nin 15 km doğusundaki Satiköy’den Balahor’a giderken yol üzerinde bir sırtta yer alan bu türbede medfun Seyyid Derviş Ali (ö. 1774) hakkında adı ve ölüm tarihi dışında bir kayıt görmedim. Seyyid olduğuna göre Hz. Peygamber soyundan olmalı. Derviş ve Ali o kadar çok kullanılan ve genel anlamı olan isim ki bir fikir yürütmek de zor. 





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Ramazan ilahileri ve açıklaması

Aşıklara Edin Sala
05:00 Maddi ve Manevi Arınma İklimi Ramazan
10:00 Mutasavvıf Üftade Hazretleri'nin Beyitlerinde Ramazan
19:00 Mübarek Ramazan Geldi
31:00 Affet İsyanım Benim
47:00 Ben Bilmez İdim Gizli Ayan Sen İmişsin
52:00 Mutasavvıf Nakşi-i Akkirmani
01:02:00 "Eya Sen Sanma ki Senden Bu Güftarı Dehan Söyler"
01:15:00 "Saladır Mü'mine Gelsin"
01:23:00 "Müjde Mü'minler Size İhsan-ı Rahmandır Gelen"
01:36:00 "Ümman-ı Kerem Rahmet-i Rahman Ramazan'dır"

Ahmet Özhan'ın Ramazan hatıraları

02:00 Oruç mevsimi: Ramazan
05:00 Oruç Mevsiminin maddi ve manevi faydaları
10:00 Rahmet ve bereket ayı: Ramazan
15:00 Ahmet Özhan'ın Muzaffer Ozak ile hatıraları
20:00 Beyazıt'ta ramazan geleneği
24:00 İlahilere yansıyan ramazan nağmeleri
31:00 Ahmet Özhan'ın ramazan hatıraları
47:00 Ahmet Özhan'ın Sefer Dal ile hatıraları
58:00 Ahmet Özhan'ın Ömer Tuğrul İnançer ile hatıraları
01:09:00 Bir derviş ramazanı nasıl yaşar?
01:19:00 Ramazanda itikafa girmek neden önemli?
01:31:00 Kadir Gecesi'nin manası ve fazileti nedir?

ismailgulec.net