Bir nokta peşinde geçen bir ömür

“Sonra akşam oldu ve yattım. Gece bir rüya gördüm. Rüyamda: Bir deniz kıyısında denizi seyrediyordum. İlerde bir karartı gördüm. O karartı bana yaklaşıyordu. Biraz daha yaklaşınca, onun bir kayık olduğunu fark ettim. Kayık iyice yaklaşınca, kayıkçı eliyle binmemi işaret etti. Ben de bindim. Bundan sonra kayık öyle hızlı gitmeye başladı ki, bir rüzgâr oluştu. O rüzgârın zevkini hâlâ içimde hissederim. Sanki içim açılmış ve ben delikli bir elek gibi olmuştum. Rüzgâr bir tarafımdan girip, diğer tarafımdan çıkıyor gibiydi. Bir ara takırtılar duydum. Etrafıma baktığımda kayık denizden çıkmıştı. Ama, kayıkçı karada da kürek çekiyor ve biz gidiyorduk. Karşımızda koca bir dağ vardı ve hızla ona yaklaşıyorduk. Biraz daha yaklaşınca dağın altında bir delik olduğunu görüp, onun bir tünel olabileceğini düşündüm. Tünele yaklaşınca kayıkçı ilk kez dile gelip: “Sıkı tutun, ben seni buradan çabuk geçireceğim.” dedi ve dediği gibi de oldu. O tünelden bir anda, kurşun gibi geçiverdik ve geçtiğimiz anda da kendimizi havada bulduk. Havada olmamıza rağmen kayıkçı yine kürek çekmeye devam ediyor, ben de küreklerin hareketiyle meydana gelen hışırtıyı duyuyordum. Nihayet, yavaş yavaş aşağı indiğimizi hissettim. İndiğimizde sanki Tire’de, bir tarafında kabristan, diğer tarafında Şemsi camii olan Derekahve semtindeydik. Kayıkçı: “Oğlum, burası Uşşak. Uşşak, âşıklar memleketi demektir.” dedi ve gözden kayboldu.

Yalnız kalınca: “Bari camide namaz kılayım.” dedim. Saate bakınca namaz için daha erken olduğunu gördüm. Kabristandaki kabir taşlarını okumaya başladım. Kabir taşlarından birinde:

“Ziyaretten murat bir duâdır      

Bugün bana ise yarın sanadır”

diye bir yazı gördüm. Bunu okurken, büyük, dikdörtgen şeklinde bir taş daha dikkatimi çekti. Üst kısmında ta’lik bir yazıyla, ‘Yâ Hazret-i Mevlâna’ yazılıydı. Taşın geri kalan kısmı boştu.

Bu yazıyı görünce: “Burası Uşak, Mevlâna ise Konya’da. Onun kabir taşının burada ne işi olabilir?” diye düşünürken, taşa bir daha gözüm takıldı ve taşın titrediğini gördüm. Ben de titremeye başladım. Bir süre karşılıklı titreştikten sonra, taş yavaş yavaş Mevlâna halinde tecessüm etti. Bunun üzerine ben iyice korkup, daha fazla titremeye başlayınca Mevlâna’nın sırtıma dokunarak bana: “Lâ havf, lâ havf” (Korku yok, korku yok) dediğini duydum ve uyandım. Tabii, kalbim küt küt atıyordu. “Allah hayra getirsin.” dedim.”

Bu vesile ile her iki buyuk insani anıyor ve muhabbetlerinin gönullerimizden eksik olmamasını niyaz ediyorum.

(Lutfi Filiz’in hatıraları icin bk. Evveli Nokta Ahirir: Noktadan Noktaya Ömrü Hayatım, İstanbul: Pan Kitap, 2006)



Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Bir hadis alimi nasıl yetişiyordu?

İslam Dünyasında İlim Tahsili
08:15 "Ravi" Kitabının Yazılış Serüveni
19:00 Basra, Kufe, Yemen Hadis İlmi İçin Önemli Merkezler mi?
38:00 Hadis Ravisinde Aranan Şartlar Nelerdir?
41:00 Hadis Ravilerinin Yolculukları Nasıl Gerçekleştirildi?
44:00 Türk ve İslam Dünyasında Kervansaraylar
50:00 Hicri İkinci Asırda Hadis Dersleri Nerede ve Nasıl Veriliyordu?
54:00 Hadis Halkaları Nedir?
01:01:00 İslam Dünyasında İlim Tahsili
01:07:00 Hicri İkinci Yüzyılda Hadis İlminde Müzakere
01:22:00 Bir Hadisin Sahih Olup Olmadığı Nasıl Anlaşılırdı?

Bayramdaki hikmet ve irfan

02:10 Dini Bayramları Nasıl Kutlarız?

03:45 Ramazan Bayramına Neden "Id-ı Fitr" Denilmiştir?

04:40 Bayramlar Bizim İçin Neden Önemlidir?

10:15 Arifler Bayrama Nasıl Hazırlanır?

29:45 Gökten İnen Sofra (Maide Suresi) Kur'an'da Nasıl Geçiyor?

53:20 Çocuklar İçin Bayram Ne Anlama Gelir?

ismailgulec.net