Unutulan bir Muharrem adeti: Hadîkatü's-Suedâ okumak

Malum Muharrem ayına girdik, aynı zamanda yeni bir hicri yıla. Peygamber efendimizin gözünün nuru ve çok sevdiği torunu Hz. Hüseyin'in, Muaviye'nin oğlu Yezîd'in emriyle Basra valisi Ubeydullah b. Ziyâd tarafından 10 Muharrem 61'de (10 Ekim 680) Kerbelâ'da şehid edildi. Bu tarihten itibaren Müslümanlar, özellikle Şii dünyası bu olayı her yıl hatırlayarak acısını tazeledi. Türkler de Şiiler kadar abartılı olmasa da Muharrem gelince özellikle tekkelerde Hz. Hüseyin'in şehadetini anlatan ilahilerle Kerbala'yı anmayı adet haline getirdiler.

Bu ayda özellikle 9-11. günlerde üç gün oruç tutmak, tıraş olmamak, banyo yapmamak, elbiseleri değiştirmemek, cam bardakta su içmemek, kana kana su içmemek, sofralara bıçak koymamak, her türlü eğlenceden uzak durmak, tebessüm dışında dişleri gösterecek kadar gülmemek, yüksek sesle konuşmamak, bağırıp çağırmamak, kavga etmemek dikkat edilen hususlardı. Sanki bir yakınımızı kaybetmiş gibi olurduk. Çünkü;

Mâh-ı Muharrem oldu meserret harâmdır

Matem bugün şerîate bir ihtiramdır

Bunların yanı sıra Kerbela olayını hatırlatan kitaplar da okunurdu. Bir tarih kitabının yanı sıra bir edebi eser de okunmalı. Türkçe Kerbela'yı en güzel anlatan eserlerden biri Mustafa Asım Köksal'ın Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası isimli eserini tavsiye ederim.

Edebiyatımızda özellikle bu ayda okunmak üzere Kerbela'yı anlatan "maktel-i Hüseyin" veya kısaca "maktel" türünde birçok eser ile Muharremiye adı verilen şiirler kaleme alındı. Kerbela'yı anlatan eserler içinde en meşhuru olan Fuzulî'nin Kâşifî'nin Ravzatü'ş-Şühedâ'sından esinlenerek kaleme aldığı Hadîkatü's-Süadâ'sı edebiyatımızdaki en başarılı maktel örneği kabul edilir.

Fuzulî'nin bu meşhur eseri bir mukaddime (giriş), on bölüm ve bir hâtimeden (sonuç) oluşur. Fuzulî mukaddimede, Türklerin Kerbela olayını okuyacakları bir kitap olmamasından dolayı bu eseri kaleme aldığını söyler. 10 bölümde ise şu konular işlenir:

1. Bölüm: Âdem, Nûh, İbrâhim, Ya'k?b, Mûsâ, Îsâ, Eyyûb, Zekeriyyâ ve Yahyâ peygamberlerin çektikleri sıkıntılar.

2. Bölüm: Kureyş'in Peygamber efendimize çektirdiği eziyetler.

3. Bölüm: Hz. Peygamber'in vefatı.

4. Bölüm: Hz. Fatıma'nın hayatı ve vefatı.

5. bölüm: Hz. Ali'nin şehit edilmesi

6. Bölüm: Hz. Hasan hayatıve şehit edilmesi.

7. Bölüm: Hz. Hüseyin'in Medine'den ayrılıp Mekke'ye gidişi.

8. Bölüm: Hz. Hüseyin'in amcasının oğlu Müslim b. Akîl'in şehadeti.

9. Bölüm: Hz. Hüseyin'in Mekke'den ayrılıp Kerbela'ya gelişi.

10. Bölüm: İlk kısımda Hz. Hüseyin'in Yezid'in ordusuyla savaşması ve Hür b. Yezid ile bazı kişilerin öldürülmesi, ikinci kısım ise Hz. Hüseyin'in ve ailesinin şehit edilmesi anlatılır.

Hatime'de ise üç kısım var. İlk kısım Hz. Hüseyin'in şehit edilmesinin ardından kadınların Şam'a götürülmesi meşhur terkib-bend ile sona erer. İkinci kısımda on iki imam hakkında bilgi verilir. Üçüncü kısım ise münacat yani yakarıştır. Burada Kanuni'ye ve eserini yazması için kendisini teşvik eden Mehmet Paşa'ya dua eder.

Fuzulî peygamberlerin çektikleri eziyetleri sadece bilgi olsun diye anlatmaz, onları Kerbela'da Hz. Hüseyin'in çektiği sıkıntılar ile karşılaştırır. Tüm peygamberler Hz. Hüseyin'in çektiği sıkıntıdan haberdar olunca kendi çektikleri sıkıntıları unuturlar adeta. Hadikatü's-Süedâ her gün birer bölüm okunarak adeta final sahnesine hazırlar okuyucuyu. Hz. Peygamber'in vefatıyla başlayan üzüntü Hz. Fatıma, Hz. Ali ve Hz. Hasan ile devam eder. Hz. Hüseyin'in içine düştüğü durum tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilir ve hüzün zirve yapar, okuyucu adeta bu sahnelerin içinde kaybolur. Fuzulî okuru iyice yükseltir ve Hz. Hüseyin'in şehadetini tüm zerreleriyle hissetmesini sağlar. Bu bölümü dinleyenler o hale gelir o an Kerbela'da olmak ve Hz. Hüseyin'i şehit edenlerle savaşmak isterler. O an karşılarına Yezid veya Muaviye adında biri çıksa saldırabilirler. Bu bölümden sonra gerilim düşer ve öfke yerini hüzne bırakır. Kalpler mahzun olur, gözler yaşarır ve boyunlar bükülür.

Abarttığımı düşünenleriniz olabilir. Ama lütfen söyler misiniz, Kerbela'da olanları hangi tarih kitabı şu kadar güzel tarif edebilir:

Gökten indikte belâ bulmazdı menzil konmaya

Olmasaydı arsa-ı âlemde hâk-i Kerbelâ

Eğer Kerbela toprağı olmasaydı bela ve sıkıntı yeryüzünde inecek yer bulamazdı.

İşte tarih kitaplarının yapamadığı tam da bu. Bir tarih kitabından Kerbela olaylarını okuyabilir, öğrenebilirsiniz. Ama hiçbir tarih kitabı Fuzulî'nin yaşattığı duyguları size yaşatamaz, Hz. Hüseyin'in kolları arasında şehit edildiğini okura hissettiremez. Bundan dolayı Kerbela'yı tam manası ile anlamak ve öğrenmek istiyorsanız büyük bir aşk ile Hadikatü's-Süadâ veya onun gibi bir edebi eserden okumanız lazım.

Ecdadımız da bu durumu çok iyi bildiği için muharrem ayı girdiğinde bir araya gelirler, her akşam bir bölümü olmak üzere Hadikatü's-Süeda'yı on bir günde okurlardı. 10 Muharrem'de sıra Hz. Hüseyin şehadetine gelir, ertesi gün de hatime ile kitap bitirilirdi. Sanki birkaç gün önce olmuş gibi etkilenirler ve bu halden çıkıp normalleşmeleri birkaç günü alırdı. Böyle meclislere katılarak büyüyen bir adam hem yiğit hem de zulüm karşısında susmayacak bir yüreğe sahip olurdu.

Madem Fuzuli'nin eserinin okunması âdettendir ve mutlaka okunmalı dedik biz de teberrüken başını ve sonunu okuyalım.

Yâ Rab reh-i aşkında beni şeydâ kıl

Ahkâm-ı ibâdâtı bana icrâ kıl

Nezzâre-i sun'unda gözüm bînâ kıl

Evsâf-ı Habîbinde dilim gûyâ kıl

Ey Allah'ım, beni senin aşk yolunda divane kıl. Aşkın ile o kadar kendimden geçeyim ki görenler bana deli desinler, çılgın desinler.

Çılgın ve deli olayım ama senin emrettiğin ibadetleri de yerine getirebileyim. Bunun için de ihtiyacım olan güç ve kuvveti ver.

Her biri bir sanat eseri gibi olan yarattığın mevcudatı hem gözümle hem de gönül gözümle görmeyi bana nasip et. Nasip et ki sana daha çok şükredeyim, eserlerini överek sana da hamdetmiş olayım.

Habibin olan Hz. Peygamber'in o her biri örnek alınacak huylarını ve görenleri aşık eden evsafını anlatabilmek için dilimi aç, aç ki onu en güzel şekilde tarif edeyim, insanlara anlatayım.

Fuzulî eserinin esas kısmını şu beyitle bitiriyor:

Yâd et Fuzûlî âl-i abâ hâlin eyle âh

Kim berk-i âh ilen yakılır hırmen-i günâh

Ey Fuzulî, ehl-i beytin hallerini düşün ve ah ederek üzül. Çünkü günah harmanı âh şimşeği ile yıkılır.

Biz de şu mübarek günlerde Hz. Hüseyin'i ve tüm mazlumları yad ile ah edelim, ahlarımız göklere yükselsin, günahlarımız aşağılara dökülsün.

Unutmadan, hep şiirden örnek verdim diye kitabı manzum sanmayınız, mensur kısmı daha çok.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

II. Mahmut Dönemi Uleması

II. Mahmud’u diğerlerinden farklı kılan özelliği nedir?
Prosopografi yöntemi
Tarik defterlerinin mahiyeti
II. Mahmut döneminde nasıl müderris olunuyordu?
Müderrislerin devletle olan ilişkisi
II. Mahmut döneminde bir müderris bir medreseye nasıl atanıyordu?
“Ulema aileleri.”
Beşik uleması
Müderrislerin geldiği toplumsal taban
II. Mahmud döneminde müderrislik sistemi
Bir müderrisin yükselmesinde hangi özelliklerine dikkat ediliyordu?
Müderrisin atanmasında kendi becerisi ve bilgisi dışında bir faktör var mıydı?
Modernleşme sürecinde müderrislerin görevlerinde ne tür değişiklikler oldu?
II. Mahmut dönemi müderris tipinin temel özellikleri
Müderrislikten ayrılıp başka mesleğe neden geçilir?
II. Mahmud döneminde öne çıkan müderrisleri ve özellikleri

Evlerimiz ve Sosyal Otizm ile Beyin Çürümesi

İnsan beyni bulunduğu mekandan olumlu veya olumsuz etkilenir mi?
Bir mimari mekan olarak ev veya yuvanın diğer mimari mekanlardan farklı mıdır?
Ev veya konut mimarisinde geçmişten bugüne neler değişti?
Bir mimari yapı, içinde yaşayanlara aidiyet ve güven hissi verebilir mi?
Bir konut nöromimari açından en çok kimi etkiler? Çocukları mı ebeveyni mi?
Sosyal otizm ve otistik mekan. Bir konut nasıl otistik olabilir?
E sendromu ile mekan arasında bir ikişki var mı?
Bir mekan veya ortam nasıl zenginleştirilir?
Biyofilik tasarım nedir?
Doğanın şifacı elinden nasıl yararlanabiliriz?

ismailgulec.net