Şevket Abinin ardından

Ben Şevket abiyi Enderun'da tanıdım. Mesleği nedir sorusuna hemen cevap vermek mümkün değil. Ne mezun olduğu okul, ne yaptığı işler tam olarak onun mesleğini tanımlamıyor. Gazete sahibi ama diğer gazete sahipleri gibi değil, gazeteci ama diğer gazeteciler gibi değil, yayıncı ama diğer yayıncılar gibi değildi. Ömrü inandığı dava uğrunda say u gayret ile geçti. Bunun için de ne yapması gerektiğne inanıyorsa onu yaptı.

Bugün gazetesini kurdu, uzun yıllar çıkardı. Kapatıldığında tirajı 70 bindi. Borç harç kağıt alınır, gelecek para ile ödenerek çıkarılırdı. Almanya'ya gitmek zorunda kaldığında da güvendiği insanlara teslim etmişti ve gazete çıkmaya devam etmişti. Sabah namazında Sultanahmet'te binlerce kişiyi toplayacak kadar tesirli idi. Örfi idare süresiz kapatana kadar da devam etti.

Hayatında para kazanmak için zengin olmak için iş yapanlardan değildi. Maddiyata önem vermez istikbalini düşünmezdi. Sultanahmet'teki evini de eşinin dostunun baskısı ve yardımı ile aldı.

Onun için en önemli misyonlardan biri gençlerin atalarına layık bir şekilde yetişmesi idi. Gördüğü kabileyetli ve zeki gençleri iyi yetişmeleri için gerekenleri yapması konusunda teşvik ederdi. İlgilendiği arkadaşlara önce Osmanlıca öğretir, sonra eline Osmanlıca bir risale tutuşturur, bunu Latin harflerine aktar, basacağım dedi. Benim de böyle küçük bir eserim oldu sayesinde.

Ebru ve hat konusundaki tutumunu çevresindeki herkes bilirdi. Şevket abiye göre Müslümanım diyen herkesin ebru ve hattan anlamalı idi ve evinin duvarında mutlaka hatlar asılı olmalıydı. Kendi evinin duvarlarında yer olmadığı için birbirinden değerli hatlar yerlerde asılma sırasını beklerdi.

Beni ve birkaç arkadaşımı cilt kursuna göndermişti. Deri cildin nasıl yapıldığını öğrenmiş, hatta bir kitabı da ciltlemiştim. Refik Halid Karay'ın bir kitabı idi ciltlediğim kitap ve hala kütüphanemdedir ve güzel bir hatıra olarak saklarım.

Gençleri yönlendirdiği bir diğer konu yabancı dil öğrenmeleri idi. Ucuz bir kurs bulun, çok çalışın yine öğrenin derdi. Hatta birden fazla dil öğrenilmesini, İngilizca dışında Çince, Rusça, Hindçe gibi çok konuşulan dillerden biri ile çalışılan alan ilgili tarihi bir dili daha öğrenmemizi isterdi.

Bitpazarında dolaşmak, sahaflarda dolaşmak oralarda değerli bir eşya ve kitap bulup onu ucuz almak onu çok mutlu ederdi. Enderun'a geldiğinde heybesinden aldıklarını çıkarır, ballandıra ballandıra anlatırdı. Dinleyenler Şevket abinin aldığı eski gümüş bir şamdanın sanki Hz. İsa'nın son akşam yemeğinde yakılan şamdan kadar değerli ve önemli olduğunu düşünür, bir de verdiği parayı duyunca hepten kendini kaybederdi. Bu kadar değerli bir şey nasıl bu kadar ucuza alınır, gidip ben de bakayım diye hayıflanan çok olurdu.

Sultanahmet'teki evi bir müze idi. Kitaplar ve levhalardan geçilmezdi. Misafirine bir şey ikram etmeden bırakmazdı. Kedileri vardı ve onları çok severdi. Eve ilk defa giren gözünü evden alamaz, duvarları, eşyaları, kitapları ve mobilyaları iyice tetkik etmeden konuşamaz veya konuşmalara katılamazdı.

Onun için önemli konulardan biri de zamana karşı olan hassasiyeti idi. Üç denildiyse kapı üçte çalınacaktı. Erken giderseniz üçe kadar bekleyecek, tam üçte zili basacaksınız. Aynı şekilde zile iki defa basılmazdı. Bir defa basıp bekleyeceksiniz. Beş dakika geçtikten sonra bir kez daha basacaksınız. Belki içeride tuvalettedir, namaz kılıyordur, eli bir iştedir, üstü başı müsait değildir, ev müsait değildir toplamak için zamana ihtiyaç vardır, bilemeyiz ne olduğunu ama beklemek gerekir. Bu konuda azar işitmişliğim vardır.

Şevket abi telefon konuşmasına da çok dikkat ederdi. Kendisine telefon ettiğimde ne diyeceğimi ve nasıl konuşacağımı tarif etmişti. Başlangıçta biraz garip gelmişti ama ben alışınca diğer insanlardan da beklemeye başlamıştım.

Şevket abi adab ve erkan konusunda çok titizdi. Kaba saba insanlardan hoşlanmazdı. Bir keresinde kendisine, Şevket abi nasılsınız, diyecek oldum bana yarım saat büyüklere nasılsınız diye sorulmayacağını, hatta hiç soru sorulmayacağını anlattı. Üniversitede öğrencilerimizin beni görüp uzaktan hocam size çay ısmarlayayım, dediğini işitse sanırım sekte-i kalpten giderdi.

Sevmediği bir diğer insan tipi cimri ve görgüsüz müslüman zenginlerdi. Hayatı boyunca böyleleri ile mücadele etti, dalgasını geçti. Ona göre bir müslüman zengin talebelerin iyi bir şekilde yetişmesine yardım etmeli, mutlaka zeki ve kabiliyetli bir çocuğu destekleyerek iyi bir hoca olması için her türlü desteği vermeli idi. İkinci istediği şey ise kültür konusunda müslüman zenginlerin çevrelerine öncülük etmeleri idi. Evlerinin bir Müslüman Türk evi olmasını, ebru, hat ve kütüphane olmayan evin ev olmadığını söylerdi. Onun gözünde kitap olmayan evin ahırdan farkı yoktu.

Çorba konusundaki titizliği de meşhurdu. Yanında mutlaka birkaç öğrenci olurdu ve onları yemeğe götürürdü. Lezzet avcısı idi, iyi semt veya esnaf lokantalarını bulur, güzel yemeklerini yerdi. Zengin bir yemek kültürü vardı. Mevsimleri biz Şevket abinin yediği yemeklerden takip ederdik. Enginar çıktığında en iyi enginarı nerede bulacağımızı o anlatırdı. En iyi kirazın nerede yetiştiğini da bilirdi. Kötü bir şey yemezdi ve yedirmezdi.

Bulunduğu meclislerin sadrında olurdu. Faydalı ve önemli bir konu olup da lakırdı etmediği vaki değildi. Mutlaka birkaç şey söylerdi. Zengin bir muktesebatı vardı. Eskilerin deyimi ile mütebahhir idi.

Tam bir bir bibliyoman idi. Aynı zamanda bibliyograf idi. En ufak bir risaleyi bile bilirdi. Özege Kataloğunda yer almayan risaleri saymak onun için hava atmanın bir yolu idi. Değerli bir yazma eser koleksiyonu vardı. Yüksek lisans tezimde çalıştığım yazma eser onun kütüphanesindendi. Fransızca literatürü de takip ederdi. Tüm kitaplarını Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Kütüphanesine bağışladı.

Kıyafet konusunda da farklı tercihleri vardı. Yelek giymeyi severdi. Son zamanlarında serpuşsuz dışarı çıkmazdı. Yanında mutlaka takke taşırdı. İki kişi olunca mutlaka cemaat olurdu, takkesi olanı mihraba geçirirdi. Takke taşımayan ilahiyatçılara kızar ve inceden dalgasını geçerdi. Tavizsiz bir ehl-i sünnet idi.

Şevket abi Cumhuriyet devrinde yetişen Osmanlı münevverlerindendi. Bir daha onun gibi biri özel bir insan zor yetişir. Mekanı cennet olsun.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Seyahat etmek için çok paraya ihtiyaç yok

Bir seyahete nasıl hazırlanılır?
Bir seyahatte en çok nelere dikkat edilir?
Saraybosna’da en etkileyici şey
Mostar, Travnik, Srebrenitsa ne anlam ifade eder?
Fas’ta en etkileyici şey
Mısır’da görülesi yerler
Özbekistan’da görülesi yerler
Tunus’ta görülesi yerler
Suriye’de görülesi yerler
Tanzanya’da görülesi yerler
Karadağ’da görülesi yerler
Makedonya’da görülesi yerler

Orhan Camileri ve Özellikleri

Neden Orhan Camileri? Osman veya Beyazıt, Murat vs değil?
Orhan camilerini nerelerde görüyoruz?
Bu camilerin kaç aded olduğunu konusunda elimizde bilgi var mı? Kaçı günümüze ulaştı?
Orhan camilerinin müşterek özelliği nedir?
Orhan dönemine mahsus başka nelerden bahsedilebilir?
Bu camileri yapan ustalar Türk müydü?
Bu camiler daha sonra yapılacak Süleymaniye cami formuna giden cami mimarisi içindeki etkisi oldu mu?
Orhan camileri arasında kiliseden çevrilen var mıydı?
Çandı adı verilen sistem nedir?
Orhan camilerinin resterasyonu konusunda problemler yaşandı mı?
Orhan cami ile Cuma cami arasındaki ilişki verir?
Orhan camilerinin büyüklükleri arasında ciddi fark var mı?
Yıkılıp yeniden yapılanlar var mı?
Bugün köy camileri mimarisi için örnek olabilir mi?
Orhan camilerinin Cuma namazı kılınması dışında bir işlevi daha var mıydı?

ismailgulec.net