Cemal Süreya'ya göre ders kitaplarında olması gereken metinler

Bir ders kitabında hangi metinler olmalı? Uzun zamandan kendime sorduğum bir soru bu. Okuduğum metinlere bu gözle de bakarım. Ders kitaplarında olması gerekir mi? Olması gerekirse kaçıncı sınıfta olmalı? Bu soruya Cemal Süreya’nın, “Yunus ki süt dişleriydi Türkçenin” dizesiyle başlayan şiiri de cevap veriyor.

Cemal Süreya bu şiirinde birçok şairden bahseder. Cemal Süreya’nın sıraladığı isimlerin hiçbirinin ders kitaplarında olmasına itiraz etmem. Etmediğim gibi büyük bir kısmının olmasını da isterim. Şiir uzun olduğu için tamamını aktaramayacağım ama Cemal Süreya’nın isimlerini zikrettiği şairleri sıraladığımda sizin de bana hak vereceğinizi düşünüyorum.

Şiir Yunus Emre ile başlıyor ve şair onun şiirini Türkçenin süt dişlerine benzetiyor. Anadolu sahasında gelişen Türkçenin en önemli temsilcisinin önemi bundan daha güzel nasıl ifade edilebilirdi, bilmiyorum. Yunus olmasa sadece ders kitapları değil, Türkçemiz de eksik kalırdı.

Zikredilen ikinci isim Aşık Paşa ve onun Vasf-ı Hâl isimli 39 beyitlik tasavvufî küçük mesnevisi. Şairin ismini verdiği tek eser olduğuna göre onu etkileyen bir şey olmalı.

Aşık Paşa’dan sonra Emir Sultan ismi gelir ancak Emir Sultan’ın eserlerinden bahsetmez. Ondan beslenen birileri olduğunu söylemekle yetinir. “Başka kim yazdı Emir Sultan'dan” dizesinden akla gelen ilk isim Süleyman Çelebi’dir. Şiirin sonunda bahseder de.

Cemal Süreya’nın ismini zikrettiği bir de zümre var: Rum abdalları. Balım Sultan’ın ve halifelerinin mücerredliğine vurgu yaparak lakabı Kızıl Deli olan Seyyid Ali Sultan’dan bahseder. Bu isimlerin bildiğimiz kadarı ile şiirleri yok. Ancak bu zümreye mensup birçok şair var. Bu şairlerin de Türkçenin gelişmesinde birçok katkısı olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

Cemal Süreya’nın bahsettiği ilk halk ozanı Aşık Garip’tir. Biz Aşık Garip’i daha çok Aşık Garip ile Şahsanem hikayesiyle biliriz. Cemal Süreya Aşık Garip ve Şahsanem hikayesini Leyla ile Mecnun’a tercih etmiş gibidir.

Cemal Süreya’nın beğendiği bir diğer isim hikayeleri ve türküleri ile bildiğimiz Köroğlu’dur. Köroğlu mahlaslı birçok şair var. Türküleri halk arasında söylenen halkın muhayyilesindeki efsanevi Köroğlu bilinmeden biz de bilinmeyiz.

Şiirde geçen bir diğer isim Pir Sultan Abdal’dır ve şair Pir Sultan’ın hayatını birkaç dizede özetler. Hızır Paşa ve asılmasına göndermede bulunur. Pir Sultan’ın ardından gelen isim bir diğer Sivaslı Kadı Burhaneddin’dir. Onu da bir nazım biçimi olan tuyuğu Anadolu’ya taşımasıyla anar ve “Fışkıracaktır kanı bir tuyuğ gibi” dizesiyle onun tuyuğları ile asılması arasında ilgi kurar.

17. Asrın meşhur Bektaşi şairlerinden Kazak Abdal’ı biz meşhur hicviyesi ile bildiğimiz Kazak Abdal ile Beşiktaşlı Gedâyî Cemal Süreya’nın isimlerini zikrettiği iki şair.

Bir diğer şair Karacaoğlan. O olmasa halk şiiri eksik kalırdı. O Türkçenin ve milletimizin en saf hali.

Dertli Boran ve Kabasakal ismi pek bilinmeyen iki şair. Peşlerinden Garp ocaklarında bulunduğu için Kayıkçı lakabını alan Kayıkçı Kul Mustafa geliyor. Kayıkçı Kul Mustafa denildiğinde akla Genç Osman Destanı gelir. Maliyeci şairlerin ilki dediği Bayburtlu Zihni. Medrese tahsili de gören Zihni’nin özelliği Gedâyî gibi aruzla da şiirler yazmasıdır.

Güney Anadolu’nun Toroslarında yetişmiş Süreya’nın yiğit ve açık Türkmen olarak nitelediği Dadaloğlu bir diğer isim.

Halk şiirinin önemli temsilcilerinden sonra mutasavvıf şairlerden sonra Gülşehrî’ye getirir sözü. Onu da Emrah takip eder.

Şair şiirinde iki hikâyeden daha bahseder. İlki Dânyâl peygamberin oğlu Câmasb’ın Şahmaran’ın yanında geçirdiği günleri anlatan Câmasbnâme’de geçen Şems Banu. Diğeri ise Hz. Ali’nin cenknamelerinden biri olan Kişverkişân.

Şairin bahsettiği en son şair Süleyman Çelebi. Bu milletin asırlardan beri okuduğu Yunus Emre ile birlikte Türkçenin banisi olan mevlit müellifi Süleyman Çelebi.

Tüm bu isimleri sıraladıktan sonra şiiri şu dizelerle bitirir:

Sen işte bunlarla bildin Türkçeyi
Bunlarla
Gelen giden obayı sevdi.

Şimdi size sormak isterim. Yukarıda isimleri geçen şairlerimizden hangisinin ders kitaplarında yer almasına itiraz edersiniz?




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Orhan Camileri ve Özellikleri

Neden Orhan Camileri? Osman veya Beyazıt, Murat vs değil?
Orhan camilerini nerelerde görüyoruz?
Bu camilerin kaç aded olduğunu konusunda elimizde bilgi var mı? Kaçı günümüze ulaştı?
Orhan camilerinin müşterek özelliği nedir?
Orhan dönemine mahsus başka nelerden bahsedilebilir?
Bu camileri yapan ustalar Türk müydü?
Bu camiler daha sonra yapılacak Süleymaniye cami formuna giden cami mimarisi içindeki etkisi oldu mu?
Orhan camileri arasında kiliseden çevrilen var mıydı?
Çandı adı verilen sistem nedir?
Orhan camilerinin resterasyonu konusunda problemler yaşandı mı?
Orhan cami ile Cuma cami arasındaki ilişki verir?
Orhan camilerinin büyüklükleri arasında ciddi fark var mı?
Yıkılıp yeniden yapılanlar var mı?
Bugün köy camileri mimarisi için örnek olabilir mi?
Orhan camilerinin Cuma namazı kılınması dışında bir işlevi daha var mıydı?

Bir vaaz ve nasihat kitabı: Tenbihü'l Gafilin

Tenbihü’l-Gâfilîn vaaz ve nasihat kitabıdır. Maverâünnehir bölgesinde yaşayan ve Türk olması kuvvetle muhtemel olan Ebü’l-Leys, fakihliği ile öne çıkan ancak temel İslam ilimlerinin hemen her alanında eser vermiş velut bir âlimdir. Ehl-i sünnetten, Hanefi fıkhının en önemli ve öncü isimlerinden bir fakih, müfessir, mütekellim/kelamcı ve aynı zamanda bir sufidir. Semerkant ve Belh’te müderrislik yaptığı, ahlak ve irşada dair konularda vaazlar verdiği de eserlerinin üslubundan anlaşılmaktadır.

Ebü’l-Leys’in eserleri, üslubunun akıcılığı, dilinin sadeliği ve tasnifteki başarısı ile dikkat çeker. Halkın seviyesine inerek anlaşılması zor olan meselelerin daha kolay öğrenilmesini sağlar. Sadece ders vermekle meşgul olmamış halkın da eğitimine önem vermiş bir alim. Kitaplarını ayet ve hadise dayandıran Ebu’l-Leys halkın içinde olmasa böyle bir kitap da yazamazdı. Bu yüzden eserleri Endülüs’ten Endonezya’ya kadar yayıldı ve asırlar boyunca İslâm dünyasının birçok bölgesinde Müslüman toplumların İslâm anlayışlarını ve dinî hayatlarını derinden etkiledi.

ismailgulec.net