Özgeçmiş
...
Herşeyden önce kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor: Hristiyan dünyasında bir tartışmada istenmeyen ve aşağılanan bir karakterin Müslüman bir kadına benzetilmesinden hoşnut olur muyduk? Böyle bir şey vaki olduğunda onlara itiraz ettiğimizde bize bu talihsiz örneği hatırlattıklarında ne cevap vereceğiz? Oysa Allah Kuran-ı Kerim’de (Enam 108): “Onların, Allah'ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah'a söverler.” Buyurarak bizleri başkalarının inançlarına en hafif deyimle hakaret etmememizi istemiyor mu?
Ya peygamberimiz? Onun Hristiyan Araplar üzerine İslam’a davet etmek üzere gönderdiği elçinin öldürülmesinden sonra, kendisine karşı düşmanca niyetler besleyen ve elçisini öldüren Hristiyan bir toplum üzerine göndermek üzere hazırlattığı ve başlarına da kumandan olarak azatlı kölesi Zeyd’i atadığı 3000 kişilik orduyu Medine’den uğurlarken söylediği sözleri burada hatırlatmak isterim:
“Orada, Nasranîlerin kiliselerinde, halktan uzaklaşmış, kendilerini tamamen ibâdete vermiş bir takım kimseler bulacaksınız. Sakın onlara dokunmayınız!”
Rahibeler de, nefse hoş gelecek her türlü oyun ve eğlencenin en güzel bir şekilde paketlenerek insanlara sunulduğu bir dünyada, bütün bu nimetleri elinin tersiyle iterek kendisini Allah’a adayan ve yaşıtları her türlü zevk-ü safa içinde yüzer iken tek tip elbise giyerek hayatlarını inançları doğrultusunda hizmete ve ibadete adayan insanlar. Bu insanlara bu şekilde davranmak yukarıda savaş zamanında bile dokunulmasını istemediği kimselere barış zamanında hakaret etmek Hz. Peygamber’in ümmeti olarak bizlere yakışıyor mu?
Mevlana’nın yaşadığı dönemde Konya’da nüfusun yarıdan fazlası gayr-ı Müslim idi. Mevlana’nın başından geçen olayların anlatıldığı Eflaki Dede’nin Menakıbu’l-Arifin’inde Mevlana ile rahipler arasında geçen bir çok menkıbe anlatılır. Bu menkıbelerde Mevlana’nın Hristiyan olsun, Yahudi olsun ruhban sınıfına karşı oldukça saygılı davrandığını, onlara hürmet ettiğini, bu güzel muamele karşısında da bir çoğunun İslam’la şereflendiğini görürüz.
Sonuç olarak özetlemek gerekirse; bir Müslüman olarak, her şeyden önce diğer dinlere mensup insanların bizim kutsal değerlerimize hakaret etmelerini istemiyorsak biz de onların kutsal değerlerini aşağılamamalıyız. Saygı gösteren saygı görür. Ayrıca, Hz. Peygamber’in uygulamalarında da gördüğümüz gibi diğer dinlerin ruhbanlarına saygı göstermeliyiz. Bir Müslümana yakışan tavır budur.
...
Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.
Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.
Youtube videolarını izleyebileceğiniz, A'mâk-ı Hayal Sohbetleri, Kültürümüzde Şiir ve Mûsikî (TRT Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav TV) ve Mürekkep Damlaları (Vav Radyo)'ni dinleyebileceğiniz sayfadır.
Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...
Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.
Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi
Cevdet Paşa’nın ahir ömründe yazdığı bu kitabın tam adı: Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Bir nevi İslam tarihi de denilebilir.
Tanpınar’ın onun için söylediği şu sözler çok önemli: Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya'da ve bilhassa da bu kitabın Peygamber'in hayatına ait olan kısmında nesrin kemal noktasına varmıştır. Türkçe'de Mevlid'den başka hiçbir kitap, bu kadar herkesin dilini konuşuyor hissini bırakmamaktadır.