Özgürlüğün sesi: Bilal filmi üzerine

Film Bilal’in çocukluğu ve esir alınışı ile başlıyor ve Mekke’nin fethi ile bitiyor. Filmin sonuna kadar geriye dönüşlerle Bilal’in çocukluğu seyirciye hatırlatılıyor. Bilal daha küçücük bir çocukken nasıl biri olacağı izleyiciye gösterilmiş oluyor. Bir diğer deyişle Bilal’in yiğitliği, sesinin güzelliği, yüreğinin büyüklüğünün nedenlerini Bilal’in çocukluğunda bulabiliyoruz.

Bilal için ailesi çok önemli. Babasını tanımamış bir yetim, dünyadaki en değerli varlığı annesi ve kızkardeşi. Film boyunca annesinin kendisi için söyledikleri kulaklarında çınlayıp duruyor. Daha küçük bir çocukken Bilal’in kulağına fısıldanan sesler büyüyünce hakikate ulaştıran bir rehber oluyor. Çocukların hayatlarını zenginleştirmek, büyüdüklerinde başları sıkışınca sığınacakları limanların adreslerini daha küçükken kulaklara fısıldamak ne kadar da önemli.

Bilal esir alındıktan sonra Mekke’ye getirilir ve kız kardeşi ile birlikte Ümeyye b. Halef’in kölesi olur. Dürüstlüğü ve haksızlığa karşı dayanamayışı onun başını zaman zaman sıkıntıya sokar ama yine de bildiğinden şaşmaz Bilal ve bu uğurda gerektiğinde bedel ödemekten çekinmez.

Bilal’in hayatı karnını doyurmak için tanrılara adanan paradan almaya çalışan bir çocuğu cezalandırmaktan kurtarması ile değişir. Olaya şahit olan Ebubekir Bilal’i görür ve ondaki safveti ve civanmertliği fark eder.

Filmin bu bölümünde Mekke’de cahiliye döneminin tüm kötü adetleri ve uygulamaları kısa da olsa gösteriliyor. Köleler, putlar ve putlara inanmadığı halde para kazanmak için inanıyor görünen zenginler. Putları satan inanç tacirleri. İzleyici, o tarihten bu yana pek bir şeyin değişmediğini istemeden de olsa düşünüyor ve üzülüyor bu duruma. Düşünsenize oğlu olsun diye veya daha çok para kazansın diye putlara yapılan bağışlar küçük tepeler oluştururken öte yanda karnını doyuramayan çocuklar. Putların mahiyeti değişiyor ama putlara yaranmak ve dünyevi arzu ve isteklerin gerçekleşmesi için paralar harcamak huyu hiç değişmiyor. Galiba kıyamete kadar da değişmeyecek. Bu da bizim imtihanımız herhalde. Neyse, filme devam edelim.

Film aslında birkaç sembol üzerinden de anlatılabilir. Kılıç, zincir, at ve ses ilk göze çarpanlar. Bilal daha küçük bir çocukken annesinin ona söylediği sözler Bilal’in hayatını yönlendiriyor adeta.

Bir kılıç ve at büyük adam yapmaya yetmez Bilal. İnsan zinciri görünmeyen bağlardır. Öfke, batıl inanç hep insanın görünmez zincirleridir. Hiçbir zincir seni tutamayacak.

Annesi daha küçük bir çocukken adeta Bilal’in başından geçenleri biliyormuş gibi konuşmuş. Nitekim Ümeyye’nin zincirleri Bilal’i tutamadı. Bilal görünürde zincirlerle bağlı bir köle idi ama ruhu hürdü ve zincirsizdi. Ümeyye ise görünürde efendi idi ama dünyaya çok büyük zincirlerle bağlanmış idi.

Bilal için önemli varlıklardan biri de at, beyaz bir at. Daha küçük bir çocukken binmek için uğraştığı ve zorlukla bindikten sonra atın bulunduğu ahırdan çıkması ve çöle, sonsuzluğa doğru koşması çok şey ifade ediyor bizler için. Zincirlerle bağlanamayacak kadar güçlü bir yüreği ve çoğu kimsenin rüyalarında göremeyeceği kadar büyük bir ufku var Bilal’in. O at yıllar sonra Bilal’in peşinden gelecek ve Bilal’e kavuşacaktır.

Ve ses. Önceleri müşriklerin sofrasını şenlendirirken daha sonra mescitleri şenlendirecek güzel ses. Boğulmaya çalışılan nefeslerin kurtulduğunu haykıran ses: Allahuekber.

Filmde kostümler üzerinden de bir mesaj verilmiş sanki. Biri müşriklerin diğeri müminlerin önde geleni olarak iki karakter üzerinde görebiliyoruz. Ümeyye’nin kıyafetinde zenginlik, tekebbür ve tantana tüm haşmetiyle arz-ı endam ederken Ebubekir’in üzerindeki kıyafet bir o kadar sade, şık, temiz ve mütevazi. Hamza ise görende hayranlık uyandıracak bir mehabette.

Ve diğer müşrikler. Hepsi korkunç, sevimsiz ve itici. Küfürleri yüzlerinde meymenet bırakmamış, insanlıktan uzaklaştırmış onları. Bir iki kalem müdahalesi ile her biri bir vahşi hayvana dönüşebilecek derecede sevimsiz. Bir o kadar da karikatürize. Müminler ise sade ve sıradan.

Filmde akılda kalacak çok güzel cümleler de var. Bazısını çok beğendiğim için zikretmeden geçemeyeceğim.

Büyük adamlar kendi kaderlerini kendileri belirler

Düşmanlar içinize yerleştirdikleri korku kadar güçlüler.

Şans cesurlara güler.

İnsanın tanrısı davranışlarından bellidir.

Senin efendin de bir köle, onun efendisi açgözlülük.

Sadece sen kendini özgür kılabilirsin

Ümeyye’e Bilal’e: Ben beni güçlü kılana tapıyorum, sense seni zayıflatana.

Bilal’den Ümeyye’ye: Ben özgürüm, sen köle. İçimdeki zincirlerden kurtuldum.

Bir köle için kadar para verilir mi, diye sonra Ümeyye’ye Ebubekir’in cevabı:

Bir köle için mi? Hayır,  bir kardeş için.

Hamza’nın Bilal’e söyledikleri:

Kaçınabileceğin bir kavgaya girme.

Öfkesine yenilmeyenler güçlüdür.

Gerçek güç akıldadır, silahta değil.

Örnekler çoğaltılabilir. Filmde müzikler daha çok ve etkili olabilirdi. Konuşma daha az, aksiyon sahneleri daha fazla çekilebilirdi. Özellikle Bilal’in işkence gördüğü sahneler daha inandırıcı ve etkileyici yapılabilirdi.

Benim için Bilal biraz eksik kalmış. Evet, Bilal güzel sestir, imanın mücessem halidir, yiğittir, korkusuzdur, kırılmış zincirdir ve hürriyettir. Ama o aynı zamanda bir aşktır, Hz. Peygamber aşığıdır. O kadar ki Hz. Peygamber’in ardından, ben onun olmadığı bu şehirde artık yaşayamam, deyip Medine’yi terk etmiştir. Israrlar üzerine bir yıl sonra döndüğünde Hz. Peygamber devrindeki gibi çıkıp ezan okuyunca tüm Medine çarşısı sanki Peygamber gelmiş gibi mescidi doldurmuş ve tüm şehri ağlatmış bir adamdır o. Ve Medine sokaklarında dolaşırken sanki Hz. Peygamber’le karşılacakmış gibi hisseden, karşılaşamayınca da hatırlayıp ağlayan Bilal. Bu hale daha fazla dayanamayıp Medine’yi terkeden bir Hz. Peygamber aşığı Bilal’i de görmek isterdim.

Yazımızı Arif Nihat Asya’nın meşhur şiirinden mülhem şöyle bitirelim.

Ümeyyeler bitmedi, bitmiyor. Bizleri Bilallersiz bırakma ya Rabbi. Bu dini din tacirlerinden koru, bizleri de zincirlerimizden kurtar ya Rabbi. Amin.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Hz. Musa yaşadı mı?
Kur'an ve Tevrat'a göre Hz. Musa

Prof. Dr. Hakan Olgun, Mısır efsanelerine göre Hz. Musa ile ilgili anlatılan kıssaların doğruluğunu tartışıyor. Horus başta olmak üzere Mısır mitolojinin temel figürleri üzerinde duruyor.

05:00 Mısır mitolojisi bağlamında Hz. Musa

12:00 Kur'an kıssalarının mahiyeti

42:00 Mısır'ın politik ideolojisi

46:00 Kadim Mısır'ın Ma'at doktrini'nin toplum üzerindeki etkisi

51:00 İbranilerin Mısır'daki tarihsel varlığı

58:00 Kur'an ve Tevrat'ta Hz. Musa

01:25:00 Hz. Musa ve Çoban kıssası

Özer Ravanoğlu'nun Türkistan Hatıraları

Uzun yıllar Kırgızistan ve Kazakistan'da bulunan Özer Ravanoğlu'nun hatıralarını anlattığı programda değinilen konulardan bazıları şunlar:

Orta Asya bozkırında bir ülke: Kırgızistan

10:00 Orta Asya'daki mimari eserlerin yapım süreçleri

20:00 Yiğitbaşı Murat ve Beş Arkadaşının hikayesi

40:00 Ahıska Türklerinin yaşadığı zorluklar

55:00 Kültür ve Sanatta Kırgızistan

01:21:00 Türk dünyasının ünlü yazarı: Cengiz Aytmatov

ismailgulec.net