Özgeçmiş
...
Ege ve Akdeniz için 'Karanlık Çağ' olan 8. asırda Kral mezarlarındaki armağanlara bakılarak Salamis’in zengin bir kent olduğunu tahmin ediyor arkeologlar. 8. asırdan itibaren Asurluların, 7. asırdan itibaren Mısırlıların, 6. asırda Perslerin hakimiyetine geçen şehir Büyük İskender’in Persleri yenmesi (İÖ 333) üzerine de Büyük İskender tarafından atanan kıralın hakimiyetine geçer. İskender'in ölümünden sonra (İÖ 323) Kıbrıs'ın geri kalanıyla birlikte Mısır'da kurulan Ptoleme Krallığı'nın payına düşer. Kent bu dönemde İskenderiye, Antakya, Efes gibi Helenistik uygarlığın önemli merkezlerinden biri haline gelir ve bu parlak dönem Roma egemenliği süresince de devam eder.
Şehir M.S. 1. Asırdaki depremler ile M. S. 116’daki Yahudi isyanlarıyla epeyce tahrip olur. Yeniden inşa edilmesine rağmen M. S. 4. Asırda görülen depremlerle yeniden yıkılır. Özellikle İ. S. 332-342 yılları arasında olduğu tahmin edilen depremler şehri yaşanmaz hale getirir. Bizans İmparatoru Konstantius (337-361) büyük bir depremden sonra kenti biraz küçülterek yeniden inşa eder ama limanının giderek dolması, doğal yıkımlar ve bir süre sonra başlayan Arap korsanlarının akınları kentin sonunu belirleyecektir. 648 yılındaki bir korsan akınından sonra kentin son sakinlerinin Famagusta kentini oluşturacak olan Arsinoe'ye göç etmesiyle şehir artık bir ölü kente döner.
Şehrin yıkılmasının ve taşınmasının iki temel nedeni var. İlki depremler. İkincisi de 7. Asırdan itibaren başlayan Müslüman fatihlerin saldırıları.
Şehir tekrar ortaya çıkmak için 19. yüzyılın sonlarına kadar bekleyecektir. O tarihlerde başlayan ve aralıklarla yüz yıl boyunca devam eden kazılarla kentin büyük bir kısmı ortaya çıkarılmış. Özellikle 1952-1974 yılları arasında yapılan kazılarla şehir ortaya çıkar. 1998’de Ankara Üniversitesinden bir grup arkeolojik kazılara devam etmiş. Kazılarda çıkan yapılar Roma dönemine ait Zeus tapınağı, yollar, sarnıç, tiyatro, Gymnasium, forum, agora ve hamam gibi kamu yapıları ile bir iki ev. Hristiyanlık dönemine ait iki bazilika dışında bir yapı bulunmamaktadır.
Bazilika da var çünkü bu kent sadece antik olduğu için değil Hristiyanlık için de çok önemli. Pavlus’un ziyaret edip vaazlar verdiği bu kent Barnabas’ı çıkarmış ve Hristiyanlık tarihini değiştirecek gelişmelere vesile olmuştur.
Üzüldüğüm nokta Salamis gibi daha bir çok antik kentin bulunduğu Kıbrıs’ta yirmiyi aşkın üniversite olduğu halde arkeoloji bölümü olan bir üniversitenin olmaması.
...
Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.
Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.
Youtube videolarını izleyebileceğiniz, A'mâk-ı Hayal Sohbetleri, Kültürümüzde Şiir ve Mûsikî (TRT Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav TV) ve Mürekkep Damlaları (Vav Radyo)'ni dinleyebileceğiniz sayfadır.
Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...
Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.
Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi
Cevdet Paşa’nın ahir ömründe yazdığı bu kitabın tam adı: Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Bir nevi İslam tarihi de denilebilir.
Tanpınar’ın onun için söylediği şu sözler çok önemli: Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya'da ve bilhassa da bu kitabın Peygamber'in hayatına ait olan kısmında nesrin kemal noktasına varmıştır. Türkçe'de Mevlid'den başka hiçbir kitap, bu kadar herkesin dilini konuşuyor hissini bırakmamaktadır.