Özgeçmiş
...
Bir ahi tekkesi olarak kurulan tekke Tepedelenli Ali Paşa tarafından Bektaşilere verilmiş. Ancak çok uzun zaman geçmeden 1826’da kapatılır tekke. 1861’de yasakların kalkması ile de Bektaşilere iade edilir.
Tekkenin yasaklar kalktıktan sonraki ilk postnişini tekkedeki türbesinde medfun olan mücerred halifelerden Adnî Sarı Abdullah Baba. Aslen Teselyalı olan Sarı Abdullah Baba Arnavut Dukakinzadelerden. 1892’de vefat edince müritleri ve muhipleri yedigen türbe inşa ederler. Yalnız bu türbe diğerlerinden biraz farklı. Kubbenin oturtulduğu kasnak 12 köşeli ve kubbesi de Bektaşi tacı gibi on iki dilimli olarak ayrılmış. Her bir cephesinde büyük pencere konulmuş. Türbenin girişi olarak yapılan kare planlı kısım ise diğer türbelerin hilafına yandan verilmiş. Tadilattan sonra mı yapıldı, yoksa aslı da böyle mi idi bilmiyorum.
Dervişlerinden Suzî tarafından düşürülen tarih şöyle:
Hû
Gel bu kabr-i evliyâ’ya sür yüzün ey taliba
Kıl niyâz, eyle ziyâret derde istersen devâ
Feyz ihsân eyler ehl-i aşka ruhâniyyeti
Türbesinden enf-i irfâna gelir bûy-i vefâ
Vâris-i âl-i âbadır dahi kutbü’l-ârifîn
Hem ricâl-i hânedân-gâh-ı Aliyye’l-Mürtezâ
Dilde evrâd müdâmâ çârdeh-i ma’sûm idi
Zikrederdi on iki şehzâdeyi subh u mesâ
Hâcı Bektâş-ı Velî’den, hüsn ü himmet ahz edip
Bu kazâ-i âlide bu tekyeyi etti binâ
Zevk-i tecrîdde bitip geçti Mücerred fâniden
Seyyidü’s-sa’dâta kıldı Hû deyip cânın fedâ
Sûziyâ bir er gelip menkûl-i târihin dedi
Cây-ı gâh etti niyâz-ı Adnî Abdullah Baba
Yevm-i Salı- 8 Ramazan Hicri 1309 (6 Nisan 1892)
Dergahın son şeyhi olarak atanan Halife Veli Baba İstanbul’a göçer. 1965 yılında vefat edince de Şahkulu Dergahı haziresine defnedilir.
Bu dergahın şeyhleri de Durbali Baba Tekkesi gibi hep mücerred babalardan seçilmekte.
Türbenin kuzey cephesinde etrafı demir şebeke ile çevrili alanda iki mezar daha var. Biri halefi Cafer Tayyar Baba’ya (ö. 1895) ait. Kabir taşı çalındığı için yerine üzerinde yazı bulunmayan silindir biçiminde kesme mermer bir taş konulmuş diye okudum bir yerde. Ancak gittiğimde birinin serpuşu düşmüş üzeri yazılı iki mezar taşı vardı. Sanırım ayak tarafına dikilen sade taşlar kafaları karıştırdı. Hazirede burayı ziyaret etmek için geldiği esnada vefat eden Fenike Kâfî Baba Dergahı şeyhi Elmalılı Ramazan Baba’nın (ö. 1911) mezarı da bulunmakta.
Türbenin az ötesinde örnekleri pek sık görülmeyen aslanlı bir çeşme var. Uzaktan bakıldığında insan suretini andıran bir aslan var. Kurna da aslanın ağzı kolayca tahmin edebileceğiniz gibi. Dikdörtgen bir mermer levhanın üzerinde ise Hüseyni tac ve hemen boynunda teslim taşı hak edilmiş. Havuzunun da üçgen olduğunu söylemeyi unutmayayım. Yanlardaki kıvrım işçiliğin ne kadar ince ve titiz olduğunu gösteriyor.
Günümüzde dergahın arazileri Yunan hükümeti tarafından kamulaştırılmış. Türbe dışında bir yapı kalmamış maalesef. Aşevi, mihmanevi, kiler, ahır gibi hizmet binaları hep yıkılmış. Abdullah Baba türbesi ve hazire eski eserlerden sayıldığı için koruma altında ve hem Müslümanlar hem de Hristiyanlar tarafından ziyaret ediliyor.
Aslanlı Çeşme’nin kırılan mermeri, post, çerağ, levha gibi dergaha ait eşya mürşidevinde muhafaza ediliyormuş. Hatta Yunan Yorgo Mevcûdî adında bir Bektaşi dervişinin türbedarlık yaptığı da rivayet ediliyor. Biz gittiğimizde ise Arnavut bir Bektaşi türbedarlığını yapıyordu.
...
Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.
Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.
Youtube videolarını izleyebileceğiniz, A'mâk-ı Hayal Sohbetleri, Kültürümüzde Şiir ve Mûsikî (TRT Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav TV) ve Mürekkep Damlaları (Vav Radyo)'ni dinleyebileceğiniz sayfadır.
Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...
Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.
Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi
Cevdet Paşa’nın ahir ömründe yazdığı bu kitabın tam adı: Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Bir nevi İslam tarihi de denilebilir.
Tanpınar’ın onun için söylediği şu sözler çok önemli: Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya'da ve bilhassa da bu kitabın Peygamber'in hayatına ait olan kısmında nesrin kemal noktasına varmıştır. Türkçe'de Mevlid'den başka hiçbir kitap, bu kadar herkesin dilini konuşuyor hissini bırakmamaktadır.