Şah İsmail namaz kılar mıydı?

Basında çıkan cemevlerinin ibadethane sayılıp sayılmaması tartışması bana, birkaç yıl önce sosyal medya ortamında bir arkadaşımızın sorduğu şu soruyu hatırlattı:

Yardım talebi: Aşağıda kaydedilen "Şah Hatâyî" mahlaslı nefesteki "İki rek'at namaz"ı anlamakta zorluk çekiyorum, anlamama yardımcı olabilir misiniz?

Şâhım gelir sağa sola bakınur

Şah hışmından gökte melek sakınur

Allah deyu ism-i a'zam okunur

İki rek'at namaz vardır kılana"

Soruyu soran kişi, önceki paylaşımlarından anladığım kadarı ile muhtemelen şairin iki rekat namaz ile neyi kastettiğini biliyordu. Belki emin olmak veya başka bir anlamı olup olmadığını öğrenmek için soruyordu. Belki de bir şeyleri öğretmek amacıyla sormuştu. Ancak verilen cevaplar soru soranın maksadını aşmaya başladı, mesele rayından çıkıp başka bir yöne doğru gitmeye başladı. Basit -ama çok önemli- bir soru "Alevilikte namaz var mı, yok mu?" tartışmasına döndü.

Büyük bir kısmının alevi olduğunu tahmin ettiğim kişiler tarafından yapılan yorumları dört ana başlık altında özetleyebilirim.

1. Alevilikte namaz yoktur, asla da olmamıştır diyenler.

Yorumların büyük bir kısmı bu minval üzere yazılanlardan oluşuyor. Kısaca Alevilikte namazın olmadığı ve Alevilerin hiçbir zaman namaz kılmadıklarını, namaz kılanlarının asimile olacaklarını söyleyerek şiddetle karşı çıkılıyor.

2. Orada geçen namaz camide kılınan namaz değildir.

Bir diğer grup namaz ile kastedilenin sünnilerdeki namaz olmadığı, cemlerdeki niyaz, pir huzurunda dara durmak ve secde olduğunu söyleyenlerdir.

3. Namaz var ama sünnilerinki gibi değil diyenler.

Bir kısım yorumlar cemlerde halen kılınan iki rekat namazdan bahseder. Ayrıca Alevilerin şeriat kapısından tarikata geçmeden önce son kez kıldıkları zahiri iki rekat namaz vardır, muhtemelen kastedilen o olmalıdır, diyenler.

4. Şah İsmail kılabilir, çünkü Alevi değildi, şii idi.

Bazı yorumlar da Şah İsmail'in alevi olmadığı, Şii olduğu için namaz kılabileceğini söyleyerek tartışmaya katılmışlar. Alevilere en büyük zararı Şah İsmail'in verdiğinin söylenilmesi ve şii olduğu için eleştirilmesine çok şaşırdığımı ifade etmeliyim.

İki rekat namaz ne olabilir?

Kabaca bu dört başlık altında toplayabileceğimiz yorumlar birbirlerine verilen cevaplarla uzayıp gidiyor. Biz soruya cevap vermeden önce dörtlükten ne anladığımı kısaca açıklamaya çalışayım.

Sağa sola gelinip bakınan şah Hz. Ali'dir. Onu üzmekten göklerdeki melekler bile sakınır. İsm-i azam Allah'ın en büyük ismi anlamında bir tabir olup ne olduğu konusunda muhtelif rivayetler vardır. Özelliği o isimle edilen duaların kabul edilmesidir. Burada ism-i azam duasının lafzatullah olduğu söylenmektedir. İki rekat namaz ise kabul edilen duanın ardından kılınan şükür namazıdır. Dünyalık bir nimete nail olunduğunda da manevi bir mertebeye erişildiğinde de şükür için iki rekat namaz kılınır. İki rekat aynı zamanda kılınabilecek en kısa namazdır. Şeriat kapısından geçip tarikat kapısına girmeden önce kılınan iki rekat namaz olabileceği gibi meleklerin de katıldığı, ism-i azamın zikredildiği cemlerde kılınan iki rekat namaz da kastedilmiş olunabilir.

Önce şiirin kime ait olduğunu konusundaki görüşlerimi söyleyeyim. Rıza Tefvik, Hatayî adında bir başka aşık olduğunu ve hece ile yazılmış şiirlerin çoğunun o aşığa ait olduğu düşünür. Fuat Köprülü, İrene Melikof, Nihat Sami Banarlı ve Ziya Gürel hece şiirlerinin Hatayî'ye ait olmayacağından bahsederken İbrahim Arslanoğlu meseleyi daha da ileri götürerek gördüğü divanların hiçbirinde hece ile yazılmış şiir olmadığından bahisle hece ile yazılan şiirlerin Şah İsmail'a ait olmayacağını iddia eder ve şiirleri mahlaslarına bakarak Cân Hatâyî, Derdimend Hatâyî, Derviş Hatâyî, Kul Hatâyî, Pîr Hatâyî, Sultân Hatâyî ve Şâh Hatâyî gibi şairlere ait olabileceğini düşünür. M. Fatih Köksal yaptığı ayrıntılı değerlendirme sonucunca hece vezni ile yazılan şiirlerin Şah İsmail'e ait olmasının çok zayıf bir ihtimal olduğunu söyler.

Ben de bu şiirin biçim ve muhtevasına bakarak Şah İsmail'e ait olmadığını düşünüyorum. Şiirin bütününe bakıldığında kafiyeler ve anlamda bir bütünlük görülmüyor. Kavramlar birbirine karışmakta, ifade muğlaklaşmakta ve ezberlenmiş cümleler bağlamına bakılmaksızın tekrar edilmekte. Birden fazla şiire ait dörtlüklerin bir araya getirilmesinden oluşturulmuş gibi görünmekte. Adem-kalem ve kılına ve biline dört dörtlükten oluşan bir şiirde Şah İsmail gibi aruzla şiir söyleyen bir şairin yapabileceği türden hatalar değil. Bu şiiri Şah İsmail'in yazabileceğini düşünmek Şah İsmail'e büyük haksızlık olur. Dolayısı ile dörtlük Şah İsmail'e ait olmayıp Hatayî mahlaslı Alevi bir şaire aittir. O zaman başlıktaki soruyu şöyle sormak gerekiyor: Aleviler namaz kılar mı?

İkinci konu iki rekat namaz meselesi idi. Dolayısıyla Alevililik geleneği içinden gelen bir şairin bir şiirinde geçen iki rekat namazdan yola çıkarak diğer Alevi şairlerin şiirleri ile klasik metinlerden yola çıkarak namaz meselesine girebilirdim. Ancak üç nedenle giremiyorum. İlki kısa bir yazı ile yazılamayacak genişlikte olması. İkincisi karşılaşma ihtimalimin kuvvetli olduğu hakaretlerden çekinmem. Herkesin aklında kodlanmış bir bilgi var ve bu bilginin mutlak doğru olduğuna inanıyor. Bu bilgiye uygun ise beğeniyor, uymuyorsa en hafif deyimle eleştirmeye başlıyor. Belki cesaretimi toplarsam ve vakit bulabilirsem bu konuda da bir şeyler karalayabilirim.

Üçüncüsü ise dede oldukları bilinen ve konu ile ilgili araştırmaları olan Alevileri bile suçlayanların bir sünninin yazdıklarına itibar etmeyeceklerini bilmemdir.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Cudi Dağı ve Cizre'yi yakından tanıyalım.

Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi

Kısas-ı Enbiya

Cevdet Paşa’nın ahir ömründe yazdığı bu kitabın tam adı: Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Bir nevi İslam tarihi de denilebilir.

Tanpınar’ın onun için söylediği şu sözler çok önemli: Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya'da ve bilhassa da bu kitabın Peygamber'in hayatına ait olan kısmında nesrin kemal noktasına varmıştır. Türkçe'de Mevlid'den başka hiçbir kitap, bu kadar herkesin dilini konuşuyor hissini bırakmamaktadır.

ismailgulec.net