Hastalığı yenmek

Konuştuğumuz lisan ile inancımız arasında derin bir bağ olduğunu hiç düşündüz mü? Kişiyi, imanı konuşturur veya kişinin konuşmasından imanı anlaşılır.

Ne demek istiyor bu adam dediğinizi duyar gibi oluyorum. O zaman konuyu biraz daha açayım.

Malum birkaç gün önce bayramdı. Her bayram olduğu gibi büyükler, eş, dost ve akraba arandı, ziyaret edildi. Bir araya gelindi, muhabbetler edildi. Şahidi olduğum bir muhabbette konuşanlardan birinin geçmiş olsun demesinden telefonun diğer ucunda olanın hasta olduğu anlaşılıyordu. İmanından ve ahlakından zerre kadar şüphe duymadığım bu arkadaşımız dostuna “Sen bu hastalığı yenersin, yeneceksin” mealinde lakırdılar edince dikkatimi çekti ve düşünmeye başladım.

Aynı konuşma babalarımız dedelerimiz arasında geçse hiçbirinin ağzından “Sen bu hastalığı yeneceksin” sözü çıkmazdı. Mevlam tez vakitte afiyet ihsan buyursun, iade-i sıhhat dilerim, Allah şifa versin veya buna benzer bir dua cümlesi söylerlerdi.

“Hastalığı yenersin” ile “Allah şifa versin” arasında kanaatimce büyük fark var ve bir mümin asla sen bu hastalığı yenersin sözünü söylemez. Hastalığı yenmek ne demek? Hastalıkla güreş mi yapıyorsunuz? Yoksa bir yarışa mı katılacaksınız? Yeneceğinizi iddia ettiğiniz hastalığın ne olduğunu hiç düşündünüz mü?

Bir mümin, asla hastalığı yenmeyi düşünmez. Hasta olduğunda Allah’a şükreder, şifasını ondan ister. Muayenesini olur, ilaçlarını kullanır, doktorun tavsiyelerine uyar ve şifa-yâb olmak için dua eder. İyileşince de hastalığı yendiğini düşünmez, şifa bulduğunu bilir ve bunun için Allah’a şükreder, o şifaya vesile olduğu için de doktora teşekkür eder.

Peki “Hastalığı yendim, yeneceğim” diyen kişi ne yapmış olur? Allah’ı aradan çıkarmış olur, Allah’ı unutmuş olur. Allah’ı unutmak ise gafletlerin en büyüğüdür ve bu dünya sınavında başımıza gelebilecek en büyük musibettir.

Niye hasta oluruz?

Bu soruyu bir kalp doktoruna sorsanız size on bin türlü açıklama yapar. Hepsi de doğrudur. Bir gönül doktoruna sorsanız size dört neden sıralar. İlki yaptığınız bir hatanın bedeli olarak hasta olursunuz. Bu hata bile bile rüzgârda durmak, istiap haddinden fazla yemek, bir yerden düşmek gibi maddi bir hata olabildiği gibi bir mazlumu incitmek, bir fakiri kırmak, bir çocuğu üzmek, birine haksızlık etmek de olur. Allah, bazı günahların cezasını öte dünyaya bırakmaz. Yapılan bir hatanın cezası bazen hastalık şeklinde tezahür eder.

İkincisi bir şeye sahip olma arzusunun bir istekten bir takıntıya dönmesi, yani aşırı dünya sevgisi. Çok para kazanmak, makam ve mevki sahibi olmak, eğlenmek veya bu dünyaya ait bir süse aldanmak ve onun peşinde koşmak. Bu bize Hakk’ı ve bu dünyaya neden geldiğimizi unutturur. Allah de bize bunu hatırlatmak için bize hastalık verir.

Üçüncüsü ise diğerleri gibi bir sebebe bağlı değildir. İmtihan ve olgunlaşmamız için gönderilen yardımcıdır. Hiçbir hatamız veya günahımız olmadığı halde hasta oluyorsak bunu bir imtihan olarak görür, sabrederiz. Dördüncü ise Kanûnî’nin;

Halk içinde muteber nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi

Beytinde dile getirilen hikmeti kavramamız içindir. Hasta olduğumuzda hastalığı yenmeyi düşünmek hastalığın bize verdiği mesajı hiç anlamamış olmak anlamına geliyor.

Konuşurken kullandığımız ifadeler, seçtiğimiz kelimeler bizim imanımızı ve itikadımızı gösterir, derken kastettiğim budur.

Mevlam, hasta kullarına şifalar, yakınlarına sabırlar ihsan eylesin.




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Cudi Dağı ve Cizre'yi yakından tanıyalım.

Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi

Kısas-ı Enbiya

Cevdet Paşa’nın ahir ömründe yazdığı bu kitabın tam adı: Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Bir nevi İslam tarihi de denilebilir.

Tanpınar’ın onun için söylediği şu sözler çok önemli: Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya'da ve bilhassa da bu kitabın Peygamber'in hayatına ait olan kısmında nesrin kemal noktasına varmıştır. Türkçe'de Mevlid'den başka hiçbir kitap, bu kadar herkesin dilini konuşuyor hissini bırakmamaktadır.

ismailgulec.net