Kayseri, Kays’tan gelmesin!
Bir dağ eteğindeki köyde veya kasabada doğup büyüyen veya yaşayan herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm, Muhit Kitap tarafından yayımlanan Benim Dağlarım'da Dursun Çiçek, başta Erciyes olmak üzere İç Anadolu bölgesini çevreleyen dağları, çiçekleri, yaylaları, insanları, efsaneleri, türbeleri ve özellikleriyle anlatır. Dağa tırmanmayı, orada gecelemeyi ve yürümeyi seven Dursun Çiçek, yolculuğunu hatıralarıyla, türkülerle ve efsanelerle süsleyerek bizimle paylaşıyor.
Dursun Çiçek'in kitabında sadece dağlar anlatılmıyor, dağlarla birlikte dağ gibi olanlar, dağlananlar da anlatılıyor. Dağ ile insan olmak arasında kurulan benzerliği bize apaçık şekilde gösteriyor.
Dursun Çiçek'in bir solukta okunan kitabının, Ali Dağı'nı anlattığı bölümde Evliya Çelebi'nin Cahiliye döneminin şairlerinden İmrü'l-Kays'ın mezarının burada olduğunu söyler ve ilâve eder:
Regâibiye: Regâip gecesini anlatan şiirler
Bugün üç ayın ilk Cuma gecesini, yani Regâip kandilini idrak edeceğiz. Kesin olmamakla birlikte, kâinatın övüncü efendimizin anne karnına bu gece düştükleri ve bu yüzden özel bir gece olduğu rivâyet edilir.
Kandillerde okunmak üzere şiir yazmak, edebiyatımızda bir gelenek. Mevlid kandilinde okunmak üzere mevlitler, Mirâc kandilinde okunmak üzere mirâciyeler yazılmış iken Regâip kandilinde okunmak üzere Regâibiyenin yazılmasını 18. asra kadar beklemek zorunda kaldık. Hz. Peygamber'in anne karnına düştüğü geceye, beyitlerde veya şiirlerin, özellikle mevlitlerin bir bölümünde değinilirken, bu konuyu müstakilen ele alan şiirler yoktu. 18. asırda ilk yazılan regâibiyenin ardından yazılmaya başlandı ama sayısı diğerlerine göre hâlâ çok az.
Mehmet Akkuş tarafından yayımlanan Halveti-Uşşâkî şeyhi Salâhî Efendi'nin (ö. 1783) Regâibiye'si bilinen en eski şiir. Âlim Yıldız'ın tanıttığı Üsküdarlı Sâfî'nin (ö. 1901) Leyle-i Regâib başlıklı şiirinden başka Hakan Yekbaş'a göre; Receb Vahyî, Kemâlî Efendi, Ârif Süleyman Bey, Mehmed Fevzî Efendi, Şemseddin Canpek'in de regâibiyeleri var.