Kırmızı Medrese ve Melâyi Cizirî Türbesi

Cizre’ye gidenlerin mutlaka ziyaret ettikleri yerlerden biri de Medreseya Sor yani Kırmızı Medrese ve Molla Cezerî’nin türbesidir. Molla Cezerî bölge için o kadar önemli ki Cizre demek biraz da Molla Cezerî demek olduğunu buraya gelince öğrendim. Lâkin Cizreliler bu aşk şairiyle övündükleri kadar düşüncelerini de biliyorlar mı, değer verip kendi hayatlarında bir yere oturtuyorlar mı ziyaret ettiğim kısa sürede pek fark edemedim.

Molla Cezerî’ye geçmeden önce bir dönem müderrislik yaptığı Kırmızı Medrese’den bahsedeyim.

Kırmızı Medrese, 14. Asırda Cizre Beylerinden biri tarafından yaptırılmış. Şehirden sürülen beylerden biri tekrar Cizre’ye dönecek olursa bir medrese ve cami yaptıracağına dair söz vermesi üzerine inşa edildiği rivayet edilir. Kırmızı denilmesinin nedeni, yapıldığı kare formunda kesilmiş bölge halkının henehacir dedikleri kırmızı tuğlalardan dolayı. Eyvan biçimli cümle kapısından dört tarafı birbirlerine sivri kemerli açıklıklarla bağlanmış revaklarla çevrili avluya girince sol tarafta üstü üç kubbe ile örtülmüş ve mukarnas çerçeveli mihrabı taş olan mescit, mihrabın sol tarafında türbenin girişi ve baş müderris odası, karşı tarafta medresenin büyük hücresi, sağ tarafında da hücre adı verilen derslikler bulunuyor. Mescidin batı tarafında bir kapıdan geçilerek girilen büyük derslik medrese hocalarından Şeyh İbrahim Sori’nin vefatından sonra türbeye çevrilmiş. Yapıldığından itibaren Cizre’yi bölgenin önemli ilim merkezlerinden haline getiren bu yapının klasik medreselerden farkı içinde Şeyh İbrahim Sori’nin türbesinin içinden geçilerek girilerek bir halvethanenin bulunması.

Medresenin avlusunda bir kuyu, abdest alınmak üzere yapılmış bir havuz ve bir taş bulunuyor. Zemin ise bölgeye has düzgün kesilmiş siyah bazalt taş ile döşeli.

Kırmızı Medrese’nin avlusundaki taş hakkında anlatılan menkıbeye göre Molla Cezerî taşa oturur, sohbet eder, şiirler okurmuş. Artık nasıl bir cezbeye geliyorsa kalktıktan sonra oturduğu taş kızarır, ateş gibi olurmuş. O kadar ısınırmış gibi medresenin çevresindeki evlerin hanımları ekmek pişirirlermiş.

Medresede görev yapanlardan biri de meşhur aşk mesnevisi Mem u Zin’in müellifi Ahmed-i Hâni. Ahmed-i Hani bu aşk mesnevisini burada kaldığı iki yıllık süre içinde yazmış.

2007 yılında Vakıflar Müdürlüğü tarafından restore edilen Medrese 2022 yılında yeniden restore edilir ve bugünkü halini alır. Çevresi maalesef haddinden fazla yüksek ve medreseye yakın binalarla çevrili medresenin girişi gösterişli olmasına rağmen şöyle uzaktan fotoğraf çekebilecek bir nokta bulunmuyor. İnşallah günün birinde Medrese’nin de bulunduğu bu merkez kamulaştırılır ve bölgenin mehabetine gölge düşüren biçimsiz binalar yıkılır, yerlerine tarihe uygun konak ve evler yapılır.

Molla Cezerî Türbesi

Kırmızı Medrese’nin avlusunun güney tarafındaki üçlü revaktan geçilip basık kemerli bir kapıdan geçerek önce mescit bölümüne giriyoruz. Mescidin girişe göre sol tarafında, yani güney duvarında, iki basamakla çıkılan kapıdan ve dar bir girişten geçilerek türbenin üstüne, ters kubbenin olduğu yere geçiyoruz.

Ters kubbenin altı mezar odası iken burası yine pek anlayamadığım şekilde içten sekizgen dıştan beşgen planlı ve her cephesinde bulunan pencerelerinin verdiği aydınlık hava ve herkesin birbirini görecek şekilde oturabilmesi ile bir zamanlar müderrislerin ve öğrencilerin münazara yaptıkları oda olarak kullanıldığı düşünülen çok özgün bir türbe. Aynı zamanda tekke olduğu da düşünülürse mübarek gün ve geceler ile tekke günlerinde toplu zikir yapılma ihtimali de kuvvetli. Kanaatimce her ikisi de mümkün. Molla Cezerî’nin ilmi yönüne bakıldığında gündüzleri onun manevi huzurunda teberrüken zamanında verdiği derslerin mütalaası yapıldığı gibi akşamları da bir mutasavvıf olan Molla’nın yaptığı gibi zikir yapılma ihtimali kuvvetle muhtemel.

Molla Cezirî

Türkiye’nin en ilginç türbelerinden biri olan ve Kürt edebiyatının en büyük şairi kabul edilen Molla Cezerî’nin adı Ahmed b. Muhammed. Kırmızı Medrese’de de müderrislik yapan şair yörede Melâ-yı Cizirî olarak biliniyor. Cizre beylerinin iltifatına mazhar olmuş bu büyük şairin kabristanı da özel. Arapça, Farsça ve Türkçe de bilen şair Kürtçe ilk mürettep divan sahibi. Diwana Zêrîn’i (Altın Divan) adını verdiği divanında aşk ve sevgi oklarının hedefi anlamında Nişânî mahlasını kullanan şair, gazellerinde aşk-i ilâhî ile tasavvufî irfanı terennüm etmiş. Onun gazelleri Kürt edebiyatında gazelin hem ilk hem de en güzel örnekleri kabul ediliyor. Bu yüzden şiirde Molla Câmî, İbnü’l-Fârız ve Fuzûlî ile, tasavvufta da Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ile mukayese edilir. O da sağlığında bunun farkında olacak ki şöyle buyurmuş:

Şiirin etrafa saçılmış şiirlerini görmek istersen eğer
Gel Molla Ahmet’in şiirlerini oku. Şiraz’a gitmene (Hafız’ın şiirlerini okumana) ne hâcet

1640’da vefat eden ve ders verdiği medresenin haziresine defnedilen bu büyük şair, kendisinden sonra gelen şairleri etkileyecek bir ekol sahibi. Örnek olması bakımından Nesim Duru’nun hakkında yazdığı kitaptan bir beyti aktarıyorum:

Wellah ji herdu ‘âleman min hüsne canan e xered
Lew min ji husna dilberan her sun‘ê Rahma e xered

Vallahi, her iki dünyada da hüsn-i canândır maksadım
Dilberlerin güzelliğinde ilahi sanatı seyretmektir amacım

Maalesef yeterince tanımadığımız ve üzerinde pek fazla çalışma yapılmadığı için hakkıyla bilemediğimiz bu büyük şairin divanı özellikle tevhid zevkiyle dolu olanların ellerinden düşürmeyeceklerini ifade edeyim. Ayrıca o kendisine ihsanda bulunmak isteyen dönemin beylerine müstağni davranarak dünya malına pek değer vermemiş bir aşıktır. O, Allah’ın lütfunu hiçbir dünya malına değişmez.

Molla Ahmed’in türbesinin özelliği kubbesinin ters olması. Yukarı doğru değil, aşağıya doğru yapılması. Kubbenin yukarı doğru yapılmasını teknik olarak anlayabiliyorum ancak aşağıya doğru altında destekleyen herhangi bir sütun olmadan yapılmasını anlamak kolay değil. Bir mimarlık harikası olduğu çok açık.

İkinci bir örneğine tesadüf etmediğim bu ters kubbe ile ilgili anlatılan birçok menkıbe var. Bir rivayete göre şöhreti ve gösterişi sevmediği için arkasından mezarına kubbe yapılmasını istemez. Ancak talebelerinin gönülleri, büyük hocalarının mezarının kubbesiz olmasına razı gelmez. Ters kubbe yaparak bir çözüm bulurlar. Tevazuundan dolayı yapıldığı söylendiği gibi şairane yorum yapanlar da var. İbrahim Baz’ın romanında yapılan yorum tam da Molla Cezerî’ye yakışır üslupta olmuş. Kubbenin, Molla’nın şiirlerini daha iyi dinlemek için eğilmiş olması hüsn-i talilden başka bir şey değil. Bu yoruma Molla’nın şiirlerini bilen hiç kimse de itiraz etmez.

Ters kubbenin olduğu yere avlu tarafından geçilirken mezarların bulunduğu yere medresenin dış kapısından çıkıp sağa döndükten sonra 20 adımlık mesafe bulunan küçük bir bahçeden geçilerek gidiliyor. Yer altına inilir gibi basık ve dar bir girişten geçilerek girilen türbede Molla’dan başka mezarlar da var.

Burada şahideli ve sandukalı yedi mezar bulunuyor. Sanduka dediğim taş olduğu için aslında lahit. Birkaçının üzerine de ayet-i kerime kazınmış. Biri Molla Ahmed Cezerî’ye ait, diğerleri ise Cizre beyinin aile fertlerine ait olduğu söyleniyor.

Ters kubbeyi ve mezarı ziyaret ettikten sonra bir şeyin eksikliğini hissettim. Belki mezarların olduğu kısım müsait değil ama ters kubbenin olduğu bölümde Molla’nın divanı bulunsa ve ziyaretçiler, eskilerin tefe’ül dedikleri rast gele bir sayfayı açıp gazellerinden birini okusalar Molla ile kurulan irtibat daha kuvvetli olur gibi geldi. Bir daha gidersem yanımda mutlaka Molla Cezerî’nin gazellerini bulunduracağım. O zaman yapamadım, bu yazıyı yazarken tefeül ile seçtiğim beyti İbrahim Baz’ın tercümesiyle aktarıyorum:

Taze bir kadeh sundu bize aşktan o Hekim ezelde
Durmadan içmekteyiz ondan, doludur bardağımız hâlâ lebâleb
Elest seherinde gördüm sevgilinin elinde Kevser bardağı
Bir yudum verip mest etti Mela’yı ondandır sarhoş olduğumuz ömür boyu.




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Muharrem ayına has âdetler

Muharrem ayı bizim için ne ifade eder?
Muharreme has uygulamalar

Taziye ayı denilir. Taziye nedir?

Maktel nedir ve ne için okunur?

Hadikatü’s-Süeada okunması adeti

Aşure nedir?

Aşure ne zaman pişirilir?

Aşure pişirmek ne demek?

Aşurenin tatlı olarak dağıtılması adeti nedir?

Aşure orucu nedir?

Muharremi anlatan çok ilahiler, nefesler

Muhabbet baldan neden tatlıdır?

Muhabbetin sözlüklerde sevgi, aşk, dostluk ve sohbet anlamları var, muhabbet ile bunlardan hangisi kastedilir?
Peygamberimiz ile ilgili söylenen şu söz bize ne der?
Muhammed’den muhabbet oldu hâsıl
Muhammedsiz nuhabbetten ne hâsıl
Tasavvufta ‘Muhabbet ızhar ister, fedakarlık ister” denir. Muhabbette izhar şart mıdır? Şartsa nasıl izhar edilir?
Aşıklar kara baht(ı) olur
Hakk'ın katında kutl'olur
Muhabbet baldan tatl'olur
Yiyemezsin demedim mi
Baldan tatlı olmasına rağmen muhabbettin yenilememesinin nedeni ne olsa gerektir?
Muhabbetin zirvesi “Rıza” imiş. Rıza muhabbette niçin zirvedir?
Genelde hep birbirine benzetilir. Sohbet ile muhabbet arasındaki fark nedir?
Bu ve bunun gibi daha bir çok sorunun cevabı videoda.

ismailgulec.net