Zeytinlik Köyünün Garip Dede’si

Türk askerleri köyü ele geçirmişler ve ilerlemeye devam etmişler. Fetih tamamlandıktan sonra köyden geçen Türk askerleri bir askerin yerde yattığını, yanı başında da bir ağacın ona gölge yaptığını görünce yaklaşıp meseleyi anlamaya çalışmışlar. Bir de bakmışlar ki yerde yatan köyün ele geçirilmesi esnasında şehit olan bir Türk askeri. Allah’ın lütfu ile yanıbaşında bir ağacın bittiğini görünce de adını sanını bilmedikleri ama Allah katında çok değerli olduğuna inandıkları bu askeri oracığa defnetmişler. Kimi kimsesi olmadığı, adı sanı da bilinmediği için Garip demişler ve adı zamanla Garip Dede olmuş.

Kıbrıs’ın ve Zeytinlik’in tanınmış ismi Ali Nesim Nesimoğlu’ndan rivayet edilen meşhur rivayet ise şöyle:

Kıbrıs’ın fethine asker ile birlikte dervişler de gelmiş. Yeniçeri Kıbrıs’ı fethederken ak sakallı dervişler de Kıbrıslıların gönüllerini fethetmişler. Kılıç ile aldıkları Kıbrıs’a gönül ile sahip olmuş Türkler.

Askerle gelen böyle bir aksakallı dede Zeytinlik’e gelmiş. Herkes bu yaşlı amcaya “dede” dermiş. Birlikte geldiği insanlar köyde içme suyunun olmadığını bahane ederek ayrılmak istemişler. Bu dedemiz köyde gördüğü ulu bir ağacı işaret ederek;

- Şu ağacı görüyor musunuz? Bu ağacın kökleri suya kadar iner. Dibinde bir kuyu kazın, suyu bulursunuz, demiş.

Millet bu sözü dinlenesi aksakallının dediğini yapmış, Kazmışlar ve çok güzel bir su bulmuşlar. Suyun hemen yanına da bir yağ değirmeni kurmuşlar. Ak sakallı dedemiz ölünce de dibinde su bulunan ağacın gölgesine defnetmişler.

Değirmen zamanla suyun azalması ve kuruması üzerine çalışamaz duruma gelmiş. Sahibi de elinden başka bir iş gelmediği için kahvehane açmış. Her sabah erkenden gelir kahvehaneyi açar, rızkını beklermiş. Bir sabah geldiğinde aksakallı bir ihtyarın kahvehanenin önündeki sandalyede oturduğunu görmüş. Hızır mı, derviş mi, ermiş mi diye düşünürken adam sade bir kahve söylemiş. Kahveci kim olduğunu bilmediği ama önemli olduğunu düşündüğü bu adamın kahvesini yapmak için ocağın başına geçmiş ama kahve kalmadığını görünce çok mahçup olmuş. İhtiyar, kahvecinin içine düştüğü bu durumu fark etmiş, evladım dibeğin dibine bak, bir kahvelik kahve çıkar, deyince kahveci dikkatlice bakınca bir kahve çıkacak kadar kahve toplamış.

Kahvesini içen ihtiyar giderken tepsiye bir kuruş bırakmış. Kahveci, aman efendim, ikramımız olsun, kabul buyurun lütfen diyecek olmuşsa da ihtiyar parayı bırakmış ve;

- - Evladım, bu para çekmecende dursun ve sakın çıkarma. Çünkü gönülden rıza ile verilen bir şeyin bedelini sadece Allah bilir. Sakın bu sözümü unutma,

demiş ve usulca oracıktan ayrılmış. İhtiyarın bıraktığı para o kadar bereketli gelmiş ki o kasa hiç boş kalmamış. Ta ki para üstü çıkışmadığında farkıda olarak veya olmadan bir müşteriye parayı verene kadar. İhtiyarın verdiği kasadan ayrılınca o kasa bir daha eskisi gibi dolmamış.

Eskisi gibi kazanamadığına mı, yoksa emanete sahip çıkamadığına mı bilinmez, kahveci çok üzülmüş. Kahvesini her zamanki gibi erkenden açtığı bir gün ihtiyarı bu sefer kuyu başında otururken görmüş. Yanına varmak istemiş ama ihtiyar o gelmeden kaybolmuş. Bu olay üç gün peşpeşe tekrar edince bizimki ihtiyarı gücendirdiğini anlamış. İhtiyarın kendisinden bir şey beklediğini düşünmüş. Kahvesini satıp kuyu başındaki mezarı bir güzel yaptırmış ve hayatının sonuna kadar mezarın bakımını üstlenmiş.

Kahvecinin durumunu öğrenen köylüler de mezara en az kahveci kadar hürmet etmişler. Daha düşen, işi rast gitmeyen, çocuğu olmayan buraya gelir olmuş.

Rivayetin biri bu. Bir diğer rivayette ak sakallı adam sadece kahveciye değil, köyde birkaç kişiye daha görünmüş. Elinde fenerle uzun entarili sakallı bir adam şeklinde görülen ihtiyar kabrinin olduğu yere gelir kaybolurmuş. Köylüler buranın mübarek bir adamın kabri olduğunu düşünüp hemen çevirmişler ve zamanla bir ziyaretgah, bir adak yeri olmuş. Mum yakma ve bez bağlama adeti diğer yatırlarda olduğu gibi burada da zamanla görülür olmuş.

Burayı ziyaret ettikten sonra muradına erenler bu sefer teşekkür için gelir, yanlarına getirdikleri bezi bağlar ve sandukanın üstünü sağolun, teşekkür ederim, anlamında okşarlarmış.

Bugünlerde Zeytinlik artık eski Zeytinlik değil, o köy gitmiş, bir sayfiye kasabası gelmiş. Bu durum Garip Dede’nin garipliğini daha da artırmış görünüyor.

Kıbrıs’ta bir garip olarak Garip Dede’mizi ziyaret ettik. Allah tüm gariplerin yardımcısı olsun.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Evlerimiz ve Sosyal Otizm ile Beyin Çürümesi

İnsan beyni bulunduğu mekandan olumlu veya olumsuz etkilenir mi?
Bir mimari mekan olarak ev veya yuvanın diğer mimari mekanlardan farklı mıdır?
Ev veya konut mimarisinde geçmişten bugüne neler değişti?
Bir mimari yapı, içinde yaşayanlara aidiyet ve güven hissi verebilir mi?
Bir konut nöromimari açından en çok kimi etkiler? Çocukları mı ebeveyni mi?
Sosyal otizm ve otistik mekan. Bir konut nasıl otistik olabilir?
E sendromu ile mekan arasında bir ikişki var mı?
Bir mekan veya ortam nasıl zenginleştirilir?
Biyofilik tasarım nedir?
Doğanın şifacı elinden nasıl yararlanabiliriz?

Mevlithanlık ve Mevlit okuma adabı

Bir mevlithan nasıl yetişir?
İyi bir mevlithan olmak için neleri bilmek gerekir?
İdeal bir bir mevlit merasiminde kimler olmalıdır?
Âşirhanlar, tevşihhanlar, mevlidhanlar, duahanlar
Mevlit okuma usulü nasıl?
Tevşih, kaside, ilahi, naat ve aşr-ı şerif okunmasının nedeni nedir?
Okunan tevşihler, ilahiler neye göre kim tarafından seçilir?
Camilerde okunulan mevlit ile tekkede okunan mevlit arasında bir fark var mıdır?
Meşhur mevlithanlar ve özellikleri

ismailgulec.net