Özgeçmiş
...
Cem Sultan’ın hayatı aslında 1481’de ağabeyi II. Bayezid karşısında Yenişehir ovasında yenilip yurdunu terketmesiyle başlar. Hayatının sonuna kadar artık onun payına gurbet, sıkıntı, keder ve hasret düşmüştür. İçinde bulunduğu durumu ve yaşadıklarını hasret ve hicran kokan şiirleriyle dile getirir, anlatır. Cansız bedeninin ancak ölümünün ardından gelebildiği vatanının kokusu cihânın bir harebezârında misafir olan Cem Sultan’ın sadece burnunda değil gözünde de tütmektedir:
Can dimağına erip bûy-ı vatan
Dil diler kim görüne gözüne rûy-ı vatan
(Vatan kokusu can dimağına erişince, gönül, vatanın yüzünü görmeyi arzular.)
Artık yenildiğini kabul eden Cem Sultan kendisini affetmesi umuduyla ağabeyine yetmiş dört beyitlik “kerem” redifli kasidesini gönderiri. Kerem redifli bir başka kasideyi Ahmep Paşa kendisini affetmesi için Fatih’e yazmış ve Fatih onu affetmişti. Ama Bayezid kardeşini affetmez. Aslında affedilmeyen kardeş değildi, padişah olma sevdasına düşmüş ve bu uğurda savaşmış bir rakipti. Yoksa sadece bir kardeş olsa hilmiyle bilinen Bayezit kesinlikle affederdi kardeşini.
Bayezid da Cem Sultan gibi iyi bir tahsil görmüştür ve onun gibi şiirler yazan bir şairdir. Aralarındaki fark Sultan lakabının onun isminin önünde olmasıdır. Latifî’nin atalarından daha güzel şiir söylediği, Aşık Çelebi, devlet işlerinin ağırlığını şiirle hafiflettiğini ve daha şehzadeliğinden itibaren şairlere iltifat ettiğini anlatır ve bir divan oluşturacak kadar şiir yazdığını söyler.
Şiirleşmeleri
İkisi de şair olan iki şehzade kavga eder de araya şiir girmez mi? Şiirde de birbirleriyle yarışmazlar mı? Yarışmışlar, karşılıklı şiir yazmışlar birbirlerine, atışmışlar.
Devrin kaynaklarında, Cem Sultan ile Sultan Bayezid arasında karşılıklı söylenen birkaç beyitten söz edilir. Cem Sultan yenilince Kahire’ye geçer. Oradan da hacc için Harem-i Şerif yollarına düşer. Yolda iken bir kıta yazıp ağabeyine gönderir. Ağabeyine, sen her zamam güller gibi gül döşeklerinde zevk ve safa içinde mesud ve bahtiyar yatarken benim taşı yastık, toprağı döşek yapmamın sebebi nedir, diye sorar.
Sen bister-i gülde yatasın gül gibi her dem
Ben taş gibi toprak döşenem bâri sebeb ne
(Sen, gül gibi her zaman, gül yatağında yatarken; ben niye taş gibi toprak döşeneyim?)
Ağabeyi bu soruyu cevapsız bırakacak değildi elbet. Çünkü ezel gününde Allah, kullarının paylarını taksim ederken Bayezid’e gülden döşeklerde yatmak, tahta oturmak, devletin başına geçmek düşmüştür. Cem Sultan’ın bunu bildiği halde takdire rıza göstermeyip isyan etmesinin ve günaha girmesinin sebebini sorar bu defa Sultan Bayezid kardeşine:
Çün rûz-ı ezelî kısmet olmış bize devlet
Takdîre rızâ virmeyesüñ buña sebeb ne
Cevabı verdikten sonra sataşma sırası Sultan Bayezid’e geçer. Kardeşine der ki, ey güzel kardeşim, en güzel, bak benim çok isteyip de gidemediğim Mekke ile Mediye’ye gidiyorsun, üstelik oralara gidebildiğin için de övünüyorsun. Hem oralara gitmek, Kabe’nin kapısına yüz sürmek, Hz. Peygamber’in kısa süreli de olsa komşusu olmak için yolculuğa çıkan bir insanın bu dünya saltanatı için hâlâ uğraşması ve talepte bulunması doğru bir şey midir?
Haccü'l-Harameynem diyüben da‘vi kılursın
Bu saltanat-ı dünyeye pes bunca taleb ne
Cem Sultan ağabeyinin bu sorusunu cevapsız bırakacak değildi herhalde. Bu dünyadaki kavgaların adaletli olması gerekir der. Adeta ağabeyinin mahlasının Adlî olmasını da hatırlatarak onun adil olmadığını söyler. Ne yani der, hacca gittik diye dünyadan elimizi, eteğimizi çekecek miyiz? Keşişler gibi bir yere kapanıp ibadet ile mi geçireceğiz günlerimizi. Takdir-i ezele boynumuzu eğeriz ama gayrete de aşığız, tadında şu beyti söyler:
Bu meşgale-i dünye ola ‘adle mukârin
Haccü'l-harameyn anı taleb kılsa ‘aceb ne
Sultan Bayezid’in kardeşine cevap verip vermediğini bilmiyoruz çünkü elimizde ancak bu iki beyit var. Ama bildiğimiz takdirin Cem Sultan’ın gayretlerine, ecelin de onun emellerine güldüğüdür.
Evet, kader Cem Sultan’ı tahta oturtmamıştır ama gayretlerini de görmezden gelmemezlik yapmamış. Kendisinden sonra gelenlerin ona sultan demelerine ve bir sultan gibi anmalarına da izin vermiş.
Biz de buradan seslenelim. Ey Cem Sultan. Sen bizim gönüllerimizin sultanısın.
Ham kıldı kadüm derd ü gamuŋ bârı sebeb ne
Çekmek bu kadar derd ü gamuŋ bâri sebeb ne
...
Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.
Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.
Youtube videolarını izleyebileceğiniz, A'mâk-ı Hayal Sohbetleri, Kültürümüzde Şiir ve Mûsikî (TRT Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav TV) ve Mürekkep Damlaları (Vav Radyo)'ni dinleyebileceğiniz sayfadır.
Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...
Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.
Bir seyahete nasıl hazırlanılır?
Bir seyahatte en çok nelere dikkat edilir?
Saraybosna’da en etkileyici şey
Mostar, Travnik, Srebrenitsa ne anlam ifade eder?
Fas’ta en etkileyici şey
Mısır’da görülesi yerler
Özbekistan’da görülesi yerler
Tunus’ta görülesi yerler
Suriye’de görülesi yerler
Tanzanya’da görülesi yerler
Karadağ’da görülesi yerler
Makedonya’da görülesi yerler
Neden Orhan Camileri? Osman veya Beyazıt, Murat vs değil?
Orhan camilerini nerelerde görüyoruz?
Bu camilerin kaç aded olduğunu konusunda elimizde bilgi var mı? Kaçı günümüze ulaştı?
Orhan camilerinin müşterek özelliği nedir?
Orhan dönemine mahsus başka nelerden bahsedilebilir?
Bu camileri yapan ustalar Türk müydü?
Bu camiler daha sonra yapılacak Süleymaniye cami formuna giden cami mimarisi içindeki etkisi oldu mu?
Orhan camileri arasında kiliseden çevrilen var mıydı?
Çandı adı verilen sistem nedir?
Orhan camilerinin resterasyonu konusunda problemler yaşandı mı?
Orhan cami ile Cuma cami arasındaki ilişki verir?
Orhan camilerinin büyüklükleri arasında ciddi fark var mı?
Yıkılıp yeniden yapılanlar var mı?
Bugün köy camileri mimarisi için örnek olabilir mi?
Orhan camilerinin Cuma namazı kılınması dışında bir işlevi daha var mıydı?