İsminin Hala Sultan olması şart mıdır?

Epey bir zamandan beri dünyanın ve ülkemizin gündemini Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meşgul ediyor. Yaklaşık 3,5 trilyon metreküp doğalgaz ve 1,7 milyar varil civarında petrol rezervi olduğu söylenen havzaya dünyanın enerji devlerinin ve büyük ülkelerinin kayıtsız kalması düşünülemezdi. Nitekim de öyle oldu. Türkiye de hem kendi hem KKTC'nin bu rezervlerdeki hakkını korumak için başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere bölge ülkeleriyle bir mücadele içinde.

Doğu Akdeniz gaz ve petrol rezervleri ile ilgili başlayan tartışmalar kapalı bölge Maraş'ın iskana açılması kararı ile farklı bir evreye geçti. Şimdi konu ile ilgilenen taraflar bunu tartışmaya başladı ve daha bir uzunca bir süre de tartışılacak gibi duruyor. Bu tartışmaları ehline bırakalım ve benim için onlardan daha önemli olan TDV tarafından Haspolat'ta yaptırılan camie verilen isim meselesine gelelim.

İsmini kim tarafından nasıl verildiğini bilmediğim camii dört sene önce Kıbrıs'a ilk defa gittiğimde inşaat halindeydi. Şantiyede işçiler çalışıyordu, kaba inşaat bitmişti ama minareleri henüz tamamlanmamıştı. İnşaat geçen senenin sonuna doğru bitti ve bu sene başlarında olaylı sayılabilecek bir şekilde açıldı. Cami, Edirne'deki Selimiye Camiin dörtte bir küçültülmüşü, birkaç küçük detay dışında Selimiye'nin kopyası. Caminin altı konferans salonu ve kültür merkezi olarak hazırlanmış. Bir de kocaman bir kütüphane kurulması düşünülüyor. Bu haliyle oldukça görkemli ve ziyaretçilerini hayran bırakıyor. Kıbrıs'a böyle bir abidevi eseri kazandıranlara, emeği geçenlere can u gönülden teşekkür ederim.

Böylesine büyük ve görkemli bir yapının büyük bir coşku ve sevinç ile açılması gerekirken maalesef şahsi ihtirasların ve kıskançlıkların sonucu buruk bir şekilde bir ikindi vakti sessizce ibadete açıldı. Henüz resmi açılışı yapılmadı ama gönül daha görkemli bir şekilde, birlik ve beraberlik içinde büyük bir mutlulukla ve coşkuyla açılmasını isterdi.

Cami tamamlanmadan önce isminin ne olacağı konuşuluyor ve tartışılıyordu. Hala Sultan olsun diyenler vardı, Şeyh Nazım Kıbrısi olsun diyenler vardı, Rauf Denktaş olsun diyenler vardı. Ben ise Sultan Selim Camii denilmesi gerektiğini düşünürdüm. Başka bir isim de düşünülebilirdi ama asla Hala Sultan olmamalı idi.

Neden mi? Müsaadenizle açıklayayım.

Kıbrıs'ta Hala Sultan deyince akla Larnaka'daki Hala Sultan Camii gelir. İstanbul'da Eyüp Sultan ne ise Kıbrıs'ta Hala Sultan odur. Hz. Peygamber'in süt teyzesi Ümmü Haram'ın şehit olduğu yere Osmanlılar tarafından yapılan türbesi olduğu için Hala Sultan olarak şöhret bulan cami Kıbrıs Türkleri için adanın fethedildiği tarihten itibaren kutsal bir mekan olmuştur. Hacca gidecek imkan ve güç bulamayanların ziyaret ettiği bir makamdır Hala Sultan Cami ve türbesi. Kıbrıs Türkleri bayramlarda, kandillerde veya manevi bakımdan ihtiyaç duyduklarında Peygamberimizin halasının kabrini ziyaret ederler, huzur bulurlar. Kıbrıs Türkü için Hala Sultan bir dayanak, bir sığınak, bayramda ziyaret edilmesi gereken bir akraba, bir aile büyüğü, onlara adaya sıkı sıkı bağlayan bir ip. Görkemli bir cami yapıp adına Hala Sultan demek bu ipi gevşetmekten başka bir şey değil. Hem yeni yapılan camie yazık ediyoruz hem Hala Sultan'a saygısızlık ediyoruz.

Kıbrıs'ta Hala Sultan denilince akla Larnaka'daki cami gelirdi. Ama gittikçe bu algı değişmeye başlayacak sanki. Hangi Hala Sultan diye sorulmaya başlanmış bile. Korkum zaman içinde Larnaka'dakinin önüne geçmesi ve onu gölgede bırakmasıdır. Oysa bizim bir tane Hala Sultan'ımız var ve öyle de kalmalı.

Yol yakınken ve henüz resmi açılışı yapılmamışken camiin adı değiştirilmeli, Sultan Selim veya Hala Sultan dışında başka bir isim olmalı. İlle de Hala Sultan ile ilgili olacaksa Ümmü Haram olmalı. Hangisinin olacağına karar verilmesine yardımcı olmak için online bir referandum bile yapılabilir. Ama Hala Sultan tek olarak kalmalı, kalmalı ki ufkumuzu aydınlatsın, bize hedef göstermeye devam etsin, kavuşmak istediğimiz ışık olarak yansın, hafızalarımızda o ülkünün kaybolmasına izin vermesin, peygamberimizin ve Kıbrıs Türkünün halasını ziyaretten bizi alıkoymasın.

Kafa karıştırmanın kimseye faydası yok.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Hz. Musa yaşadı mı?
Kur'an ve Tevrat'a göre Hz. Musa

Prof. Dr. Hakan Olgun, Mısır efsanelerine göre Hz. Musa ile ilgili anlatılan kıssaların doğruluğunu tartışıyor. Horus başta olmak üzere Mısır mitolojinin temel figürleri üzerinde duruyor.

05:00 Mısır mitolojisi bağlamında Hz. Musa

12:00 Kur'an kıssalarının mahiyeti

42:00 Mısır'ın politik ideolojisi

46:00 Kadim Mısır'ın Ma'at doktrini'nin toplum üzerindeki etkisi

51:00 İbranilerin Mısır'daki tarihsel varlığı

58:00 Kur'an ve Tevrat'ta Hz. Musa

01:25:00 Hz. Musa ve Çoban kıssası

Özer Ravanoğlu'nun Türkistan Hatıraları

Uzun yıllar Kırgızistan ve Kazakistan'da bulunan Özer Ravanoğlu'nun hatıralarını anlattığı programda değinilen konulardan bazıları şunlar:

Orta Asya bozkırında bir ülke: Kırgızistan

10:00 Orta Asya'daki mimari eserlerin yapım süreçleri

20:00 Yiğitbaşı Murat ve Beş Arkadaşının hikayesi

40:00 Ahıska Türklerinin yaşadığı zorluklar

55:00 Kültür ve Sanatta Kırgızistan

01:21:00 Türk dünyasının ünlü yazarı: Cengiz Aytmatov

ismailgulec.net