Ne Mustafa ne akıncı

Kıbrıs'ın İslam'la tanışmasının tarihi 649, Türklerle tanışmasının tarihi 1571 yılına kadar gider. İslam'ın kalıcı olması ise Türklerin adayı 1571'de fethetmesiyle mümkün olur. 1964-1974 arasında Kıbrıs Türkleri adanın Türk ve Müslüman olarak kalması için bir kez daha canlarını feda ettiler ve 1571'den beri adanın Müslüman ve Türk kalmasını sağladılar. Ada Türkleri onca baskıya rağmen adada dimdik ayakta duruyor ve durmaya da devam edecek.

Kıbrıs Türkü Türkiye'de layıkı vechile pek bilinmez. Kıbrıs'ı da pek bilmeyiz aslında. Öyle birkaç gün geçirmekle bilinecek bir yer değildir. Kıbrıs Türkü Batı Trakya ve Doğu Rumeli Türklerinin kardeş çocuklarıdır. 14. Asırda Balkanlara akan Türkmen obaları 1571 fethinden sonra da bu sefer Kıbrıs'a geldiler. O tarihten beri de oradalar ve kıyamete kadar orada duracaklar.

Kıbrıs Türkü merttir, korkusuzdur. Samimidir, içinden geldiği gibi konuşur. Hoşgörülüdür. Muhabbetlerine doyum olmaz. Misafir canlısıdır. Komşulukları iyidir. Kıbrıslılar büyük bir ailenin üyeleri gibidir. Başkanı da şoförü de birbirine ismiyle hitap ederler. Kahveyi çaydan daha çok sever ve içerler. Aceleleri yoktur, vakit sıkıntısı çekmezler. Zaman Kıbrıs'ta yavaş akar. Yemeyi, içmeyi severler. Mangalsız pazarları olmaz. 1950'lerden önce çekilen fotoğraflarına batığınızda Anadolu'dan bir farkını göremezsiniz.

Adada yaşamak kolay değildir, alışmayan için zordur. Kıstırılmış gibi hisseder insan kendini. Bir de sayıca sizden çok olan düşman ile birlikte iseniz hayat o kadar kolay olmuyor. Kıbrıs Türkü bunu başarmış, dünyada eşi az görülür mücadelelerden birini vermiştir. Bu eşi az görülür destanı kadın, erkek, çocuk, yaşlı hep birlikte yazdılar.

Kıbrıs Türkü bu mücaledeyi ne için verdiğini gayet iyi bilir. Kendini korumak, yok olmamak, ikinci Girit olmamak, Rumlar arasında erimemek, Rumlaşmamak, özetle Türk kalmak ve Kıbrıs'ın Türk yurdu olarak kalması için verdi. Böyle büyük bir idealin peşinde koşan Kıbrıs Türkü Rumu ve yaptıklarını unutmadı. Rum da yaptıklarını her fırsatta hatırlatmaya devam ediyor.

Hal böyle iken ve Rum'un niyeti o kadar açık iken hâlâ ona güvenmek ve geleceği Rum'da aramak nasıl bir akıl tutulmasıdır, bilmiyorum.

Mustafa, Türklerin çocuklarına en çok verdikleri Hz. Peygamber'imizin Ahmet, Mehmet ve Mahmut ile birlikte dört isminden biri. Türk'ün Hz. Peygamber sevgisinin en bariz işareti.

Akıncılık ise Türk'ün en bariz vasfı, Türk Türk yapan özellik. Kıbrıs Türkü de zaman zaman adına ve soyadına bakarak Türk zannetikleri kimselere güvendiler. Fakat Nâbî merhûmun çok güzel ifade buyurduğu gibi;

Bâtıl hemîşe bâtıl u bîhûdedir velî

Müşkil odur ki sûret-i hakdan zuhur ede

Batıl her zaman batıldır, düşman her zaman düşman, Rum her zaman Rum, görünce tanırız, biliriz. Ancak tanımanın müşkül olduğu düşman bize bizdenmiş gibi görünerek gelenler.

Bugün Kıbrıs'ın ihtiyacı Mustafa Akıncılar değil. İhtiyacımız akıncı Mustafalar, Mehmetler, Ahmetler, Mahmutlar, Aliler, Hasanler, Hüseyinler. Allah'a şükürler olsun ki Kıbrıs Türkü arasında akıncı Mustafaların sayısı Mustafa Akıncılardan kat be kat fazla.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Orhan Camileri ve Özellikleri

Neden Orhan Camileri? Osman veya Beyazıt, Murat vs değil?
Orhan camilerini nerelerde görüyoruz?
Bu camilerin kaç aded olduğunu konusunda elimizde bilgi var mı? Kaçı günümüze ulaştı?
Orhan camilerinin müşterek özelliği nedir?
Orhan dönemine mahsus başka nelerden bahsedilebilir?
Bu camileri yapan ustalar Türk müydü?
Bu camiler daha sonra yapılacak Süleymaniye cami formuna giden cami mimarisi içindeki etkisi oldu mu?
Orhan camileri arasında kiliseden çevrilen var mıydı?
Çandı adı verilen sistem nedir?
Orhan camilerinin resterasyonu konusunda problemler yaşandı mı?
Orhan cami ile Cuma cami arasındaki ilişki verir?
Orhan camilerinin büyüklükleri arasında ciddi fark var mı?
Yıkılıp yeniden yapılanlar var mı?
Bugün köy camileri mimarisi için örnek olabilir mi?
Orhan camilerinin Cuma namazı kılınması dışında bir işlevi daha var mıydı?

Bir vaaz ve nasihat kitabı: Tenbihü'l Gafilin

Tenbihü’l-Gâfilîn vaaz ve nasihat kitabıdır. Maverâünnehir bölgesinde yaşayan ve Türk olması kuvvetle muhtemel olan Ebü’l-Leys, fakihliği ile öne çıkan ancak temel İslam ilimlerinin hemen her alanında eser vermiş velut bir âlimdir. Ehl-i sünnetten, Hanefi fıkhının en önemli ve öncü isimlerinden bir fakih, müfessir, mütekellim/kelamcı ve aynı zamanda bir sufidir. Semerkant ve Belh’te müderrislik yaptığı, ahlak ve irşada dair konularda vaazlar verdiği de eserlerinin üslubundan anlaşılmaktadır.

Ebü’l-Leys’in eserleri, üslubunun akıcılığı, dilinin sadeliği ve tasnifteki başarısı ile dikkat çeker. Halkın seviyesine inerek anlaşılması zor olan meselelerin daha kolay öğrenilmesini sağlar. Sadece ders vermekle meşgul olmamış halkın da eğitimine önem vermiş bir alim. Kitaplarını ayet ve hadise dayandıran Ebu’l-Leys halkın içinde olmasa böyle bir kitap da yazamazdı. Bu yüzden eserleri Endülüs’ten Endonezya’ya kadar yayıldı ve asırlar boyunca İslâm dünyasının birçok bölgesinde Müslüman toplumların İslâm anlayışlarını ve dinî hayatlarını derinden etkiledi.

ismailgulec.net