Tarifi mümkün olmayan bir kadın: İsabella Eberhardt

Kapağında Avrupalı Bedevi, anarşist Müslüman, sufi ve seyyah ibarelerini görünce merak edip okumaya başladığım bir kitap oldu Emine K. Arslaner'in yazdığı İsabella Eberhardt (İstanbul: Mana Yayınları, 2019) isimli eseri.

Emine Arslaner böylesine hem birden fazla özelliği olan hem de önemli olaylar içinde bulunmuş bir hanımı elinden geldiğince tanıtmaya, anlatmaya çalışır. Böyle insanların biyografisini yazmak kolay değildir. Çok farklı şekilde farklı bakış açılarına göre yazılabilir. Bu kitabı genel biyografi olarak değerlendirebiliriz. Yazarın yararlandığı kaynakların Almanca ile sınırlı ve az olmasına rağmen genel olarak vermesi bakımından başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Akademik bir metin olmaması yazara öznel ifadeler kullanma imkanını sağlamış. Zaman zaman ancak bir romanda görebileceğimiz benzetme ve tasvirler görüyoruz.

İsabelle'nin çok yönlü bir kadın olduğunu söylemiştik. O yüzden onun hayatı üzerinden birçok tarihi olay incelenebilir. Rusya'dan kaçmak zorunda kalan aristokrat bir ailenin ferdi olarak Rusya'nın komünistliğe geçiş devri, Avrupa'nın ortasında mülteci bir ailenin çocuğu olmak, Fransa'nın Kuzey Afrika sömürgeleri ve uyguladığı politikalar, Kuzey Afrika Müslümanlarının bağımsızlık mücadelesi, Batı'nın Ortadoğu'ya bakışı ve yaklaşımı, Kuzey Afrika tasavvufu ve mutasavvıfları, Avrupa'da Müslüman olmak, feminist hareketler ve daha birçok konu İsabella'nın hayatı üzerinden değerlendirilebilir. Bu kadar çok ve birbirinden farklı konulara değinen bir hayatın uzun olduğunu düşünebilirsiniz ama öyle değil. İsabella çok genç yaşlarda, 27 yaşında vefat eder.

Bir psikolog veya psikiyatrist tarafından da yazılmadıkça onu layıkı veçhile tanıyacağımız kanaatinde değilim. Gurbette yaşayan dul bir kadının babası belli olmayan bir çocuğu olmanın ne demek olduğunu ve bu durumun ne tür travmalar yaşatabileceği sıradan birinin altından kalkacağı bir konu değil zannımca. Her biri bir başka psikolojik sorunla ma'lul kardeşleri olan İsabella'nın sonraki hayatında çocukluk döneminin ve ailesinin de etkisi olmalı mutlaka.

Bir diğer önemli bulduğum nokta bir kadının biyografisini bir kadın tarafından hazırlanması. Erkeklerin hissedemeyeceği ve anlayamayacağı noktalar olduğunu düşünürüm ben bu tür eserlerde. Ancak yazar İsabella hakkında yazılanlardan etkilenmiş olmalı ki hep onu koruma ihtiyacı hissetmiş ve savunmuş eserinde. Bazen aşırı bulduğum yorumları oldu. Bunu da yazarın haksızlığa uğradığını düşündüğü birinin hakkının teslim etmek için gösterdiği gayrete bağlanabilir.

İsabella'yı diğer insanlardan farklı kılan birtakım özellikleri var. Vaftiz edilmemesi ve fıtratı üzerine kalması, dolayısıyla daha kolay Müslüman olması. Bunda onu yetiştiren Trofimovski'nin de etkisi var. Rahipken dinini reddeden, hiçbir baskıcı ve aşırı kuralcı düzeni kabul etmeyen yani anarşist ruhlu olan bu öğretmen İsabelle'yi de kendisi gibi yetiştirir.

İsabelle'nin hayatında Türkler de var. İlk kez Cenevre'de karşılaşıyor Türklerle. Dönemin isyankar gençleri Jön Türklerin sayesinde Türklere karşı muhabbet besler. İkincisi kendisiyle evlenmek isteyen, nişanlanan ancak evlenmediği genç bir diplomat Ahmet Reşit Bey. Üçüncüsü ise Atatürk'ün kendisine mektup yazdığı bir Fransız general ile arkadaş olması.

İsabella'yı farklı kılan özelliklerinden biri de erkek kıyafetler giymesi. Bunun birkaç sebebi var. İlki kadın elbiselerine göre daha rahat oldukları için, ikincisi kendisini erkeklerden korumak için, bir diğeri erkeklerle daha rahat sohbet edebilmek, bilgi alabilmek için. Aslında onun şahsiyeti, kadın-erkek eşitliğine inanması ve bir erkek gibi büyütülmesinin de bunda rolü olmalı.

İsabella'nın Müslümanlığı ve mutasavvıflığı da bildiğimizden biraz farklı. Birden fazla erkekle evlenme noktasına gelen, çabucak aşık olan, evlendikten sonra da erkeklerle sohbet etmekten çekinmeyen, zaman zaman aşırı alkol tüketen ve mükeyyefat kullanan, danseden, dinin pratiklerine düzenli riayet etmeyen, kadın-erkek konusunda döneminin ötesinde bir feminist. Mutasavvıflığı ise merak ettiği insanları daha yakından tanımaktan başka bir şey değil. Tasavvufi hayatına dair pek fazla bir şey bulamadım ve okuduklarım ile yapacağım yorumlar da eksik kalır.

Onun hayatında önemli isimlerden biri Cemalettin Afgani'nin yakın arkadaşların biri olan Abu Naddar Yakub Sanu adında Paris'te yaşamak zorunda kalan bir Mısırlı entelektüel. Sıkıştığında başvuracağı, Arap ve İslam dünyasının kapılarını ona açan, kapandığı zamanlarda da açacak anahtarı veren bu adam Yahudi bir anne ve Katolik İtalyan bir babanın Müslüman oğlu.

İsabella gibi bir aksiyonerin, ne yaptığını bilen bir kadının yazmaması da düşünülemezdi. Sağlığında yazıları muhtelif dergilerde yayınlanır. Kitapları ise ancak ölümünden sonra yayınlanabilir. Birçok konuda talihsiz olan İsabella bu konuda şanslıdır. Çünkü onun yazdıklarının değerini bilen bir general ve bir dergi sahibi ve yazar tanımıştır.

Kitap bize İsabella hakkında tam bir hüküm verecek kadar açık ve net bilgiler vermiyor. Her ne kadar yazar İsabella'nın samimi bir Müslüman olduğunu düşünse ve bizi ikna etmeye çalışsa da özellikle suikasta uğraması, Fransız yöneticilerle yakın mesai içinde olması, her iki taraftan da düşmanlarının olması, Kuzey Afrika Müslümanlarının siyasi ve askeri mücadelelerine destek verdiğine dair bilgilerin olmaması, gazeteci olarak bölgeyi gezmesi, yaşantısı ve daha birçok olay İsabella ile ilgili daha derin ve detaylı araştırmalara ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Umarım Emine Arslaner'in açtığı bu kapıdan giren ve daha ileri götüren başka araştırmacılar çıkar.



["Tarifi mümkün olmayan bir kadın: İsabella Eberhardt", Kitabın Ortası, 30 (Eylül 2019), s. 13.]





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Edebiyatımızda Mitolojik Unsurlar

Mit: Milletlerin, özellikle Yunan ve Latinler’in eski çağlardaki tanrı, yarı tanrı ve kahramanlarının olağanüstü mâceralarını anlatan efsânelerin bütünü.

Mitoloji, mitler olarak adlandırılan kültürel ögeler arasındaki dini masalların ve bu tarz anlatıların incelenmesi ve yorumlanması şeklinde tarif edilir. Bu tür hikayeler insanlık durumunun çeşitli yönlerini ele alır. Mitler, belirli bir kültürün bu konularda sahip olduğu inanç ve değerleri ifade eder.

Bu videoda Dede Korkut hikayelerinden Basat’ın Depegöz’ü Öldürmesi Hikâyesini Yunan mitolojisi ile mukayeseli okumaya çalışıyoruz.

Metinlerle Eğitim Tarihi
Baba bu kitabı niye yazdın?

Metinlerle Eğitim Tarihi, 2012-2104 yılları arasında Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Programları Tezsiz Yüksek Lisans Programında verdiğim aynı adla verdiğim dersin notlarından oluşuyor.

Çin, Hind, Sümer, Mısır, Yahudilik, Yunan, Roma ve Hristiyanlıkla ilgili muhtelif metinlerde eğitim ile ilgili bölümlerinin özetlenmesinden ve kısa örneklerden oluşuyor.

ismailgulec.net