Benim sevdiceğimde din var, iman yok

Anadolu irfânı sıkça telaffuz edilen kavramlardandır. Bu sözü kullananlar, hemen peşinden Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli isimlerini de sıralar ve kendi meşreplerince anladıklarından yola çıkarak Anadolu irfanını açıklamaya çalışır. Açıklamalarına itiraz etmeyeceğim ama benim Anadolu irfanından anladığım onlardan biraz farklı. Ben Anadolu irfanı denilince, Anodolu’da Kuran ve sünnet zemininde gelişen tasavvufî hayatın Türkün töresi, örfü ve adetleri içinde erimesini ve sinmesini anlıyorum. Camide kılınan namazdan kız istemeye, komşuluktan alışverişe kadar hayatın her anına sirayet eden bu ruhun masallar, ninniler, hikayeler, bilmeceler, darb-ı meseller ve türkülerle nesiller boyunca aktarıldığını ve bu ruhla beslenenlerin Anadoolu irfanı ile yoğrulduğunu düşünüyorum.

Bu yoğrulmanın ne olduğunu daha önce fıkra, masal, bilmece gibi anonim halk edebiyatı ürünleri üzerinden göstermeye çalışmıştım. Bu sefer de bir türkü üzerinden göstermeye çalışayım.

Meşhur türküdür, meraklıları mutlaka bilir.

Şu karşıdaki dağda kar var duman yok
Benim sevdiceğimde din var iman yok

Türkü, belli ki sevdiceğinden beklediği ilgiyi göremeyen bir âşık tarafından söylenmiş. Türkünün tamamı okunduğunda sevdiceğine kavuşamamış bir aşığın hâlini anlattığı anlaşılıyor. Ben aşığın sevdiği için kullandığı bir ibâreye dikkatinizi çekeceğim. Din var iman yok

Din var iman yok

Din sözlüklerde, akla insanların yaratıcı olarak kabul ettikleri üstün güce olan îmanlarını, ona yapacakları ibâdetlerin bütününü ve bu îmâna göre davranışlarının nasıl olması gerektiğini düzenleyen inanış yolu olarak tarif ediliyor. İman ise Allah’ın birliğini, melekleri, mukaddes kitapları, peygamberleri, kıyâmet gününü, kaderi, ölümden sonra dirilmeyi kalp ile tasdik ve dil ile ikrar etme, kalben inanma ve dil ile söyleme. Bunlar kelimelerin ıstılahi anlamları. Sözlüklerde bir de mecaz anlamları var. Ama önce sözlük anlamları üzerinde duralım. Din daha çok genel inancı, iman ise dindeki derinleşmeyi ifade eder. Farkı daha iyi ifade etmek için Kuran-ı Kerim’den bir ayet-i kerime nakledeceğim.

Bedevîler, 'inandık' dedi. De ki: Siz iman etmediniz ama 'İslâm olduk.' deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve Resulüne itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir." (Hucurat, 49/14)

Bu ayet-i kerimenin nazil olmasının nedeni, kıtlığın olduğu bir sene Beni Esed kabilesinin, Medine’ye gelierek Kelime-i şehâdet getirip diğer müslümanlar gibi savaş gelirlerinden pay almak istemesidir. Bunun üzerine yukarıdaki ayet nâzil olur. Ayet, kelime-i şehâdet getirmek konusunda ne kadar samimi olduklarını göstermeleri gerektiğini ima eder. İslâm'a, yani bir dine girmeleri barışa ve huzura kavuştukları, Hz. Peygamber’e düşman olmadıkları anlamına geldiği için doğrudur. İlk adımı attınız, ancak bu kadarı yetmez, sırada iman var, denilmektedir. Burada müslüman olmak ile mümin olmak arasında bir fark olduğu, müslüman olmakla hemen mümin olunmadığı anlaşılır. Önce din yani İslâm kabul ve rıza, sonra iman güven ve kalben tasdik gelir. Din olmadan iman olmaz. Tasavvufî açıdan düşünüldüğünde ise İslâm şeriat makamı iken imân tarikat makamı oluyor. Tarikatte de İslâm ve iman makamları var. Tarikate ilk giren İslâm mesabesinde olur ve tarikatın şeriatını öğrenir. Mümin olması, ancak hakikate ve marifete ulaşması ile mümkündür ve bu da dervişin kabiliyetine ve göstereceği gayrete bağlıdır.

Türkünün hakiki anlamı kanaatimce budur. Şimdi mecazi anlamına gelelim. Ama öncesinde türküyü hatırlayalım.

Benim sevdiceğimde din var iman yok

Âşık, benim sevdiceğim, aramızda sevgi adına bir şeyler olduğunu kabul ediyor, ancak o sevgi uğruna fedakârlık yapacak düzeye gelmemiş, diyor bize. Sevgilim, aramızda aşk olduğunu anlıyor ama bu aşktan o kadar da emin değilmiş gibi davranıyor, şeklinde anlamak da mümkün.

Din inanç sahibi olmak manasına, iman ise merhamet ve acıma anlamlarına da geliyor. Sıradan her insanın bir dini olur. Herkes âşık olabilir, şeklinde de okuyabiliriz. İmana gelmek, merhamet etmek, vicdansızlıktan vaz geçmek anlamındadır. ‘İmanı yok’, imansız ile aynıdır ve gaddar, acımasız ve merhametsiz kimseleri nitelemek için kullanılır. Edebiyatımızda aşığına yeterince yüz vermeyen sevgililerin zalim ve acımasız olmakla itham edilmesi ise adettir. Bu durumda âşık sevgilinin başkalarına karşı merhametli iken kendisine karşı merhametsiz ve acımasız olduğunu ifade etmiş oluyor.

Özetle; âşığımızın bu sözlerinin yüzeysel ve derin anlamı var. Yüzeysel anlamının altında yukarıda mealini verdiğim ayet-i kerimenin olduğu konusunda hemfikir isek o zaman benim Anadolu irfanının şekerin sütün içinde erimesi gibi Kuran’ın, sünnetin kültürümüz içinde eridiği görüşüme katılıyorsunuz demektir. Kanaatimce Anadolu irfanı budur.




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Bir vaaz ve nasihat kitabı: Tenbihü'l Gafilin

Tenbihü’l-Gâfilîn vaaz ve nasihat kitabıdır. Maverâünnehir bölgesinde yaşayan ve Türk olması kuvvetle muhtemel olan Ebü’l-Leys, fakihliği ile öne çıkan ancak temel İslam ilimlerinin hemen her alanında eser vermiş velut bir âlimdir. Ehl-i sünnetten, Hanefi fıkhının en önemli ve öncü isimlerinden bir fakih, müfessir, mütekellim/kelamcı ve aynı zamanda bir sufidir. Semerkant ve Belh’te müderrislik yaptığı, ahlak ve irşada dair konularda vaazlar verdiği de eserlerinin üslubundan anlaşılmaktadır.

Ebü’l-Leys’in eserleri, üslubunun akıcılığı, dilinin sadeliği ve tasnifteki başarısı ile dikkat çeker. Halkın seviyesine inerek anlaşılması zor olan meselelerin daha kolay öğrenilmesini sağlar. Sadece ders vermekle meşgul olmamış halkın da eğitimine önem vermiş bir alim. Kitaplarını ayet ve hadise dayandıran Ebu’l-Leys halkın içinde olmasa böyle bir kitap da yazamazdı. Bu yüzden eserleri Endülüs’ten Endonezya’ya kadar yayıldı ve asırlar boyunca İslâm dünyasının birçok bölgesinde Müslüman toplumların İslâm anlayışlarını ve dinî hayatlarını derinden etkiledi.

Uganda'da yaşamak

Kısa bir Uganda tarihi. Hangi ülkenin sömürgesiydi? Ne zaman kuruldu?
Ugandalılarin dini nedir?
Uganda’da Müslümanların hayatı
Müslümanlar daha çok nerede yaşıyorlar ve hangi işlerle meşgul oluyorlar?
Ugandalılar eski inançlarını devam ettiriyor mu? Uganda’da yaşayan Türkler var mı?
Yaygın bir inanç olarak wichtcraftlar
Uganda’da yükseköğretim
Uganda yemekleri
Uganda’da düğün ve cenaze
Uganda ve Nil
Uganda'nın rengarenk, cıvıl cıvıl kuşları ve çiçekleri
Afrika’nın meşhur hayvanları
Tanzanya, Kenya, Ruanda ve Kongo
Uganda’da da Türk dizileri izleniyor mu?
Uganda’ya ne için gidilmeli?
Gidecek olanlara tavsiyeler

ismailgulec.net