Ey dostlarım ağlaşalım, Oruç ayı gitti yine

Ramazana veda etmeye hazırlandığımız günlerdeyiz. Artık teravihlerde müezzin efendiler ramazana vedayı anlatan ilahiler okuyorlar. Yeri gelmişken bu konuda iki farklı uygulama olduğunu hatırtayım. Camilerde ilk on beş gün merhaba ilahileri okunurken son on beş gün de veda ilahilerine başlanır. Tekkelerde ise kadir gecesine kadar merhaba ilahileri okunurken son üç akşam veda ilahileri okunur.

Veda ilahilerinin en çok bilinenlerinden biri Üftâde Hazretlerinin “Oruç ayı gitti yine” nakaratlı ilahisidir. Aziz Mahmut Hüdâyî hazretlerinin şeyhi olan Üftâde hazretleri mutasavvıf şairlerimizdendir. Sesi çok güzel olan Üftâde hazretleri birkaç akçe karşılığında Bursa Ulucamii’nde ezan okumaya başlar. Bir gece rüyasında, “Mertebenden üftâde (düştün) oldun” diye uyarılınca ertesi günü ezan okumayı bırakır ve bir daha asla maaşlı işe girmez. Bursa’nın meşhur ipekleri ile uğraşmaya başlar, düğmecilik yapar, kitap istinsah eder, ama bir yerde çalışmaz. İmamlık ve müezzinlik görevini ise bir kuruş almadan fahri olarak yürütür.

Zühd ve takva sahibi bir şeyh efendi olan Üftade hazretleri hayatı boyunca haramlardan sakınmış, helallere de iltifat etmemiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın kendisine bağışladığı köyleri kabul etmemesi onun gördüğü rüyayı hiç unutmadığını gösterir. Bu büyük velinin, ramazanın gidişi için yazdığı ilahinin sözlerini açıklayarak verelim.

Ey dostlarım ağlaşalım
Oruç ayı gitti yine
Hasret edip inleşelim
Oruç ayı gitti yine

Ramazan ayının son günleri gelmiştir ve Üftâde hazretleri müridânıyla birlikte oturmuş onlara haber veriyor gibi ilahisine başlar. Dostlarım dediği dervişleridir. Ağlaşalım diyerek üzüntüsünü ifade eder. Birlikte ağlamak istemesi ise aynı derdi paylaşıyor olmalarından dolayıdır.

Dörtlüğün ikinci kısmında ramazana daha gitmeden duyulan hasret, özlem dile getirilmektedir. Ramazan ayı içinde ramazan özlenmesi onun ne kadar sevildiğini, on bir ay ayrı kalınacak olması hatırlandıkça duyulan üzüntü karşısında dervişleriyle birlikte üzülmekte, ağlayıp inlemektedir.

Bir nûr idi Hakk'dan gelüp
Göklere nûru dolup
Sâdıkların elin alup
Oruç ayı gitdi yine

İlk dörtlükte ramazanın gidişine üzülen Üftâde hazretleri dinleyenlerin neden bu kadar üzüldüklerini merak edeceklerini düşünmüş gibi açıklama yapmaya başlar. Ramazan biz kullarına Hakk’ın gönderdiği bir nurdur. Öyle bir nurdur ki gökleri de yeri de aydınlatır. O nur berekettir, huzurdur, saadettir ve göklere kaplaması ramazanı idrak edenler için o nurun bulunduğu havanın teneffüs edilmesi demektir. Dolayısıyla ramazanı layıkı ile idrak edenler huzurlu ve mesut olur.

Sadık ile kastedilenler ise elest bezminde verdiği sözü unutmayıp hayatlarını vaadine göre yaşayan dervişlerdir. Ayrıca ramazana sadık olan yani ramazanda yapılması gereken ibadetleri sadakat ile yapanlar da kastedilir. Sadakat bir dervişe en çok yakışan elbiselerden biridir. Dervişliğin temel şartıdır ve sadık olunmadan mertebe kat etmek ve menzile ulaşmak mümkün değildir. Oruç ayının sadıkların elini alması ise onlarla iyi geçindiğini ve giderken onlara veda ettiğini ifade etmek içindir.

Zâlimlerin yollarını
Kesmiş idi ellerini
Yıkmış idi illerini
Oruç ayı gitdi yine

Üftade hazretleri ramazanı anlatmaya devam ediyor. Zalimlerin yollarını ve ellerini kestiğinden bahsederken maksadı bu ayda zulmün ve haksızlığın azalmasıdır. Zalimlerin yolunu kesmek zulmetmesine izin vermemektir. Günah işlemek de zulüm kabul edilir. Bu ayda tövbe edilmesi ve günah işleyenlerin bir ay da olsa ara vermesine işaret edilmektedir. Zalimlerin elini kesmesi onlarda zulüm yapacak mecal bırakmamasıdır. İllerini yıkmak zalimlerin yaşadıkları ortamı ifade eder. Bu ayda zulmün her türlüsünün azalmasına ve ramazanın manevi ikliminin zalimlere bile tesir ettiğine işaret edilir.

Vermiş idi câna safâ
Etmiş idi 'ahde vefâ
Olmuş idi derde şifâ
Oruç ayı gitdi yine

Bu dörtlükte ramazanın zalimleri engellemesi anlatıldıktan sonra sıradan Müslümanlara getirdiklerinden bahsedilir. Cana safa vermesi huzur ve saadet ortamını sağlamasıdır. Ahde vefa etmesi her sene aynı tarihte hediyeleriyle birlikte gelmesidir. Onun getirdiği hediyeler yaralı gönüllere deva, günahkar kullara çaredir.

Lezzet veren teravihe
İşrâk eden mesâbihe
İzzet veren mesâcide
Oruç ayı gitti yine

Bu dörtlük ramazanda yapılan ibadetlerden bahseder. Teravihe lezzet vermesi sadece bu ayda kılınıyor olmasındandır. İkinci dizede bu aya mahsus olarak kandillerin yakılmasıdır. Mescidlerin izzet bulması ise ibadetlerin çoğalması, cemaatin artması ve kandillerle süslenmesidir. Üftâde hazretleri bu dörtlükle bize 16. asrın Bursa’sın camilerini tarif eder gibidir. Normal vakitlerde olduğundan daha fazla cemaati olan, başta minareleri olmak üzere her tarafı kandillerle süslenen bir cami, büyük bir zevk ve neşe içinde kılınan bir teravih namazı sahnesi tarif edilmektedir.

Te'sîr dürür Hakk'dan gelen
'Âşıklara zâhir olan
Gönlünde nûru dolan
Oruç ayı gitdi yine

Orucunu tutan, teravihi kılanların durumuna geldi sıra. Bu ayda taat u ibadetle geçiren ve ahlakını güzelleştiren kullar ile âşık olan dervişlerde görülen değişiklik, kemâlât Hakk’ın tesiri iledir. O ibadetlerin bereketi ile müminlerin gönlü nurla dolar. Nur Allah sevgisi ve güzel düşüncelerdir. Bunların olduğu her gönül aydınlıktır, huzurludur, mutludur. Allah bizi aksinden korusun.

Üftâde'yi şâd eyleyen
Mü'minleri yâd eyleyen
Kaygudan âzâd eyleyen
Oruç ayı gitdi yine

Üftâde hazretleri son dörtlükte bu ilahiyi neden yazdığını açıklar gibidir. Her şeyden önce ramazan gelmekle Üftâde Efendi’yi mutlu etmiştir. Müminleri de unutmamış, onlar için kıyamette şefaatçi olacağını söylemiştir. Her türlü korku ve endişeden de bizleri kurtarmıştır. Kurtardığı endişe ahiret gününde çekeceğimiz sıkıntıların derdidir. Oruçlunun nail olacağı nimetlerden bahseden hadisler bu endişelerden ve kaygılardan bizi kurtarır.

Cenab-ı Mevla’dan gönüllerimizin nurla dolduğu, her türlü kaygıdan azad bir halde bayrama kavuşmayı niyaz ediyor, başta Üftâde hazretleri olmak üzere bize ramazanı öğreten, sevdiren, anlamamızı sağlayan büyük insanları rahmet ve minnetle yâd ediyorum.




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Türkiye yüzyılında yükseköğretim nereye gidiyor?

Cumhuriyetle birlikte üniversiteleri etkileyen gelişmeler nelerdi?
Gelişmiş dünyada yükseköğretim nereye gidiyor?
Üniversitelerin sorunları nelerdir?
Üniversitelerimizi gelecekte ne bekliyor?
Üniversite nasıl yönetilmeli?
Girişimci üniversite nedir?
Dijitalleşme ve yapay zeka üniversiteleri nereye götürüyor?

Bir hadis alimi nasıl yetişiyordu?

İslam Dünyasında İlim Tahsili
08:15 "Ravi" Kitabının Yazılış Serüveni
19:00 Basra, Kufe, Yemen Hadis İlmi İçin Önemli Merkezler mi?
38:00 Hadis Ravisinde Aranan Şartlar Nelerdir?
41:00 Hadis Ravilerinin Yolculukları Nasıl Gerçekleştirildi?
44:00 Türk ve İslam Dünyasında Kervansaraylar
50:00 Hicri İkinci Asırda Hadis Dersleri Nerede ve Nasıl Veriliyordu?
54:00 Hadis Halkaları Nedir?
01:01:00 İslam Dünyasında İlim Tahsili
01:07:00 Hicri İkinci Yüzyılda Hadis İlminde Müzakere
01:22:00 Bir Hadisin Sahih Olup Olmadığı Nasıl Anlaşılırdı?

ismailgulec.net