Tedâvüldeki Kitaplar’ın yazarına mektup

Üstâd-ı ekremim, efendim,

Kitabınızı okudum. Uykum gelmese ilk gece bitirirdim. Elimden bırakamadan, içtikçe içesimiz gelen bir suyu içer gibi okudum kitabınızı. Üslubu, Türkçesinin güzelliği ve zenginliği, akıcılığı, şiirlerde görmeye alışkın olduğumuz benzetmeleriyle gençlere ve yazar adaylarına tavsiye edilebilecek düzeyde edebi bir metin örneği. Elinize, kaleminize, gönlünüze sağlık.

Her şeyden önce söylemeliyim, kitabınızdan çok şey öğrendim. Çocukluk, gençlik ve üniversite yıllarında okuduğunuz kitaplardan yola çıkarak o yılların bir kritiğini yapıyorsunuz. Kimseyi kırmadan, incitmeden, dökmeden eleştiriyorsunuz. Hem kendinizi hem hocalarınızı hem de bir parçası olduğunuz cemiyetinizi. Yargılamadan, mahkûm etmeden, bir çocuk başka hesaplar gözetmeden sadece doğruları söyleyerek, tevbe ve dua arasında bir duygu ile yapılan naif ve samimi eleştiri. Bugün hem bu dile hem de böyle eleştirilere o kadar ihtiyacımız var ki.

Kitabınız her ne kadar okuduğunuz kitaplarla ilgili olsa da annenize ve babanıza karşı hürmetiniz, arkadaşlarınıza karşı sadakatiniz, çocuklarınıza ve öğrencilerinize karşı merhametiniz akıyor cümlelerinizden. Ehl-i muhabbet olmak böyle bir şey olsa gerek. Dairenin çeperinde de olsa muhabbet halenize tutunuyor olduğum için bir kez daha şükrettim.

Kitabınızda bahsettiğiniz ve çok önemsediğim birkaç hususu paylaşmak isterim. En sonda anlattığınız kitaptan başlamak isterim. Osman Gazi'yi gece sabahlara kadar uyutmayan kitapla ilgili yazdıklarınız hiç aklımdan çıkmıyor. Ne ara o kitap hayatımızdan çıktı ve çıkarıldı? Hem de onu anlamak isteyenler tarafından. Onu daha iyi anlamak için okudukça, sünnete gerek yok, her şey onda var dedikçe ondan uzaklaştık, evlerimizde kaydettiklerini bizden başka kimsenin göremeyeceği bir gizli kamera gibi bizi izleyen o kitabı dantelli işlemeli kılıflar içine koyarak astığımız çivilerden çıkarıp masalarımızın üzerine koyduk. Osman Gazi'nin duvarda asılı diye sabaha kadar oturduğu kitabın yanında biz horladık, sıradan kitap muamelesi yapar olduk. Onun hatırına tüm kitaplara hürmet ederken şimdi onunla birlikte tüm kitapları tükettik ve attık. Ne acı bir trajedi bizim için. Ve siz de bu trajediyi çok güzel anlatmışsınız. Şu cümlelerinize can u gönülden katılıyorum:

Ramazanın ilk günü hatme başlayıp her gün bir cüz okuyarak 30 Ramazanda kitabı okumayı tamamlayanların duyduğu huzuru, elinde tükenmez kalem o ayet senin bu ayet benim diye dolaşarak Allah'la yüzgöz olabileceğini sanan yeni kuşak müminler tarafından hiç mi hiç anlaşılmayacaktı.

Evlerimizin duvarlarından Kuran'ı indirince hayatımızdan peygamberi de çıkardık, halk için yazılan kitapları da. Mızraklı İlmihali, Delail-i Hayrat'ı, Mevlid'i, Mesnevi'yi hep küçümsedik. Babalarımız için küçükken kahraman, büyüyünce ideal bir Müslüman olan Hz. Ali'nin yerini Marvel'in kahramanları aldı artık. Çocuklarımızı kötülerden artık Hulk, Superman, Ironman, Spidermen kurtarıyor ve koruyor. Hz. Ali'nin küffara karşı uzayan ve bir seferde yüzlerce kafirin kellesini uçuran Zülfikarının yerini The Twilight Sword aldı. Acaba diyorum 'halk islamı'nın en temel kaynaklarını yeni bir dil ve içerikle yayınlanma zamanı gelmedi mi? Dinin temel umdelerini tartışan ve tartıştıran kitaplar yerine biz de atalarımızın okudukları kitapları okuyarak zihnimizi ve inancımızı dağıtmadan, dinin bütünlüğünden zerre miktarı taviz vermeden bahşedilen o evrene girebilir miyiz, annelerimiz gibi saf ve derinden bir iman ile bağlanabilir miyiz?

Şu günlerde İslam ile ilgili yapılan tartışmalara kitabınız aslında cevap da veriyor. Bu noktalara nasıl geldiğimizi özetliyorsunuz. Tarih tekerrürden ibaret olmak zorunda mı? Şu cümleleri yeniden okuyup üzerinde düşünmezsek sanırım daha çok tartışacağız.

İyi güzel şeyler öğrenmiştik. Ama bir yerde motoru fena yakmıştık. Dizel bir araca benzin doldurmayı marifet saymış, motoru kullanılamaz hale gelmiştik.

Hadi o motoru yeninden dizelle dolduralım. Ama önce boşaltmak gerekecek. Acaba eskisi gibi, hiç benzin almamış gibi olur mu?

Beni alıp çocukluğuma ve gençliğime götürdüğünüz için, düşünüp de ifade etmeye muktedir olmadığım fikirleri derli toplu aktardığınız için, anamı-babamı bir kez daha hatırlattığınız için, güzel bir Türkçe ile beni sarhoş ettiğiniz için teşekkür ederim.

Peş peşe okumak ağır gelir diye diğer kitaplarınızı okumak için biraz bekleyeceğim.

Bu vesile ile hürmetlerimi sunuyor, harflerle yaptığınız bu sohbeti bizzat sizden dinleyeceğim günü iple çektiğimizi bilmenizi isterim.

Kardeşiniz İsmail





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Muharrem ayına has âdetler

Muharrem ayı bizim için ne ifade eder?
Muharreme has uygulamalar

Taziye ayı denilir. Taziye nedir?

Maktel nedir ve ne için okunur?

Hadikatü’s-Süeada okunması adeti

Aşure nedir?

Aşure ne zaman pişirilir?

Aşure pişirmek ne demek?

Aşurenin tatlı olarak dağıtılması adeti nedir?

Aşure orucu nedir?

Muharremi anlatan çok ilahiler, nefesler

Muhabbet baldan neden tatlıdır?

Muhabbetin sözlüklerde sevgi, aşk, dostluk ve sohbet anlamları var, muhabbet ile bunlardan hangisi kastedilir?
Peygamberimiz ile ilgili söylenen şu söz bize ne der?
Muhammed’den muhabbet oldu hâsıl
Muhammedsiz nuhabbetten ne hâsıl
Tasavvufta ‘Muhabbet ızhar ister, fedakarlık ister” denir. Muhabbette izhar şart mıdır? Şartsa nasıl izhar edilir?
Aşıklar kara baht(ı) olur
Hakk'ın katında kutl'olur
Muhabbet baldan tatl'olur
Yiyemezsin demedim mi
Baldan tatlı olmasına rağmen muhabbettin yenilememesinin nedeni ne olsa gerektir?
Muhabbetin zirvesi “Rıza” imiş. Rıza muhabbette niçin zirvedir?
Genelde hep birbirine benzetilir. Sohbet ile muhabbet arasındaki fark nedir?
Bu ve bunun gibi daha bir çok sorunun cevabı videoda.

ismailgulec.net