Kaç türlü oruç vardır?

Bu yıl da ramazan geldi. Bizi ona kavuşturan Allah'a hamdolsun.

Ramazanlar birlikte televizyonlarda ve gazetelerde uzmanların görüşlerini dinleyeceğiz, okuyacağız. Bizi tok tutacak yiyeceklerin neler olduğunu söyleyeceklar, hangi meşrubatın bizi susatmayacağını anlatacaklar. Bir kısım insanlar uzmanların bu tavsiyelerine uymaya çalışacak, gün boyunca kendilerini tok tutacak yiyecekleri sahur sofralarına koymakla meşgul olacaklar. Oruçlu iken susuzluk çekmemek için neler yapılması gerekiyorsa onları yapacaklar. Böylece açlık ve susuzluk hissetmeden oruçlarını tutmuş olacaklar. Allah oruçlarını kabul etsin.

Bir kısım ise bu ayı kilo vermek için mükemmel bir fırsat olarak görecekler. Uzun zamandan beri niyet ettikleri halde yapamadıkları diyetlerini uygulamak için güzel bir fırsat olarak gelecek ramazan. Buzdolaplarını kendilerine kilo verdirecek yiyeceklerle dolduracaklar, ona göre yemekler yiyecekler. Her üç günde bir teraziye çıkıp kaç kilo verdiklerini ölçecekler. Ramazanın sonuna geldiklerinde de en az beş kilo kadar verdiklerini görünce mutluluktan uçacaklar ve ramazanın kendilerine iyi geldiğini düşünecekler. Allah oruçlarını kabul etsin.

Kimileri de bu ayı dini yerleri ziyaret için bir fırsat olarak görecekler. Gidebilenler umreye, gidemeyenler başta Eyüp Sultan olmak üzere ne kadar türbe ve selatin cami varsa oralara gidecekler. Avlularında oruçlar açılacak, cemaatle tervahiler kılınacak ve maa-aile sahur yapıldıktan sonra veya sahur yapmak üzere eve dönülecek. Ertesi sabah kalkınca iftarın hangi caminin avlusunda açılacağına karar verilecek ve hazırlıklara başlanacaktır. Allah oruçlarını kabul etsin.

Peki oruç böyle mi olmalıdır?

Ramazanda aç kalınmalıdır, kuvvetten düşmeli halsiz olunmalıdır. Tok tutacak yiyecekleri yemek ramazanı hissetmemek, anlamamak demektir. Murad, bu sene ramazan çok kolay geçti, demek olmamalıdır. Susuz kalmak, susuzluğu ab-ı kevserle gidermeyi ümid etmektir. Susanılan şeyin su olmaktan öte bir şey olmasıdır. O halde aç kalmaktan ve susamaktan kaçınmamak gerek.

Dört türlü oruç vardır.

İlki şeriat orucudur. Kişiyi kısmen aç bırakarak, azgınlıkları azaltmak suretiyle kitleleri eğitmek amacına yöneliktir. "Ramazanda şeytan bağlanır" sözüyle insan oruç tutmakla, kendi nefis şeytanını kendisi bağladığı kastedilir. Çünkü, gıda, insanın nefsani güçlerini arttırıcı bir etkiye sahiptir. İnsan fazla kalori aldığı takdirde, bunu harcayabilmek için azgınlaşma temayülüne girer. Oruçla, alınan enerji miktarının azaltılması ve ferdin hayvani, yahut nefsani isteklerinin frenlenmesi: "Şeytanın bağlanması" demektir. Allah'ın insandan beklediği de, onun insan gibi davranmasıdır. Şer'i orucun amacı, bunu sağlamaktır. Bu haliyle oruç; Kendini tutmak, demektir. Devamlı kendimizi tok tutmaya çalışırsak bunu nasıl başarabiliriz?

İkincisi tarikat orucudur. Orucun gayesi insanın kötü huylara oruç tutmasıdır. Böylece kişi oruçlu olduğu sürece kötü huylarından vazgeçecektir. Gaye "Allah'ın ve resülünün huylarıyla huylanmak"tır. Bu nedenle şeriat orucunun aksine devamlı bir oruçtur. Bu oruc iftarla birlikte bozulmayan bir oruçtur.

Üçüncüsü hakikat orucudur. Burada gaye masivadan kurtulmaktır. Bu dünyada bize sevimli gelen her şeyden oruç tutmak, bunların hepsini sahibine vermek ve benlikten uzaklaşmak demektir. Bunun için de konsantre olabilmek gerekir. Çünkü, konsantre olamayan, benlikten uzaklaşamaz. Benlikten uzaklaşamayan da bu orucu tutamaz. Onun için oruç benlikten sıyrılmak ve Allah'ta yaşamak demektir ki, ancak bu yapılabildiğinde insan bayram yapmaya hak kazanır.

Dördüncüsü ve sonuncusu ise marifet orucudur. Her şeyi yerli yerinde yapmak, avamla avam, havasla havas, ahassü'l-havasla ahassü'l-havas olmak; yani evvelce anlatılan üç orucu birden tutmak demektir. Bu sebeple diğer oruçlardan daha zordur. Çünkü, fenâ-ender fenâya inmeyi gerektirir. Ehl-i marifet Hakk'ı ve halkı tanıdığı için kimsenin gönlünü kırmamayı, kimseyle kavga etmemeyi şiar edinmiştir.

Şer'an, kara ve ak iplik ayırt edilebilir hale geldiğinde oruca başlanır ve güneş batıncaya kadar bir şey yenip, içilmez. O halde gerçek anlamıyla oruç güneşin doğuşundan batışına, yani doğumdan ölüme kadar kötü ahlaktan ve o ahlâk ile yapılacak kötülüklerden sakınmak ve o kötü ahlaka bir daha düşmemek olarak algılanmalıdır.

Allah tuttuğunuz ve tutacağınız oruçları kabul etsin. Ağır işlerde çalışan kardeşlerimize güç ve kuvvet versin ve oruçlarını onlar için kolay eylesin. Hasta ve zayıf olduğu için oruç tutamayanlara ise sıhhat ve afiyet versin. Amin.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Hz. Musa yaşadı mı?
Kur'an ve Tevrat'a göre Hz. Musa

Prof. Dr. Hakan Olgun, Mısır efsanelerine göre Hz. Musa ile ilgili anlatılan kıssaların doğruluğunu tartışıyor. Horus başta olmak üzere Mısır mitolojinin temel figürleri üzerinde duruyor.

05:00 Mısır mitolojisi bağlamında Hz. Musa

12:00 Kur'an kıssalarının mahiyeti

42:00 Mısır'ın politik ideolojisi

46:00 Kadim Mısır'ın Ma'at doktrini'nin toplum üzerindeki etkisi

51:00 İbranilerin Mısır'daki tarihsel varlığı

58:00 Kur'an ve Tevrat'ta Hz. Musa

01:25:00 Hz. Musa ve Çoban kıssası

Özer Ravanoğlu'nun Türkistan Hatıraları

Uzun yıllar Kırgızistan ve Kazakistan'da bulunan Özer Ravanoğlu'nun hatıralarını anlattığı programda değinilen konulardan bazıları şunlar:

Orta Asya bozkırında bir ülke: Kırgızistan

10:00 Orta Asya'daki mimari eserlerin yapım süreçleri

20:00 Yiğitbaşı Murat ve Beş Arkadaşının hikayesi

40:00 Ahıska Türklerinin yaşadığı zorluklar

55:00 Kültür ve Sanatta Kırgızistan

01:21:00 Türk dünyasının ünlü yazarı: Cengiz Aytmatov

ismailgulec.net