Karabağ: Mûsîkî ve mûsîkîşinâs memleketi

Bugünlerde Karabağ ile ilgili haberleri sık duyar olduk. Bu kadîm Türk yurdunun Ermeni işgalinden kısmen de olsa kurtarılmasının sevincini yaşıyoruz. İnşallah tamamının işgalden kurtarıldığı günleri de görürüz.

Karabağ sadece coğrafi bir bölge değil. Azerbaycan müziği ve şiiri için oldukça önemli bir merkez aynı zamanda. O kadar önemli ki Azerbaycan mûsîkîsinden bahseden kitaplarda Karabağ bölgesinde yetişen şairler, âşıklar, bestekârlar ve müzik adamları önemli bir yer tutar.

Biliyorsunuz, Karabağ, bölgenin adı. Bölgedeki en önemli mûsîkî merkezi, birkaç gün önce işgalden kurtarılan Suşa vilâyeti. Âşıklar mektebi sayılabilecek meclislerin ilkinin Suşa'da kurulması, oradaki müzik dünyasının canlılığının delili.

Karabağ'ı müzik konusunda o önemli kılan, Azerbaycan müziğinin önde gelen isimlerinin çoğunun burada yetişmiş olması. Gerçi Bakü'nün başkent olması ile 20. yüzyılda müziğin de merkezi olur. 30 yıllık işgal, doğal olarak, Karabağ'ı müzik ve sanat konusunda biraz geriletir.

Karabağlı meşhur mûsîkî adamları

Mûsîkî ilminin üstatlarından ve Azerbaycan'da klasik mûsîkî hakkında yayınlanmış ilk eser olan Der İlm-i Mûsîkî'nin (mûsîkî ilmi hakkında) (Bakü 1913) müellifi Karabağlı Hacı Seyyid Ahmed'in oğlu Nevvâb Mir Muhsin (1831-1918) ilk akla gelenlerden.

Bir diğer önemli isim, Mirza Rahim Fena (1841-1929). Mirza Rahim ilk defa 1864 yılında Suşa'da âşıkların ve şairlerin katıldığı Meclis-i Üns'ü kuran adamdır. Mir Muhsin de daha sonra kendi meclislerini kurar. Bu meclis bize Karabağ'ın önemli bir mûsîkî merkezi olduğunu gösterir.

Bu meclisler Azerbaycan halk edebiyatı için de çok önemli. Birbirileriyle atışmaları ve rekabet etmeleri mûsîkîyi hem diri tutmuş hem de ilgi görmesini sağlamış. En önemli işlevi ise klasik şiirin güzel örneklerinin okunduğu ve taklit edildiği meclislerin birer mûsîkî mektebi olması.

Azerbaycan'ın meşhur bestekârlarından ve önemli müzikologlarından olan Üzeyir Hacıbeyli de Suşalı. Hacıbeyli, Azerbaycan halk müziğinin önemli araştırmacılarından. Birçok mahnıyı notaya alarak kaybolmaktan kurtaran Hacıbeyli, Batı müziğini de çok iyi bilir. Bestekârlığı ve icrâcılığı olan Hacıbeyli, Azerbaycan'da operayı kuran isim ve Köroğlu operası çok meşhurdur. Yetiştirdiği öğrencileri de Azerbaycan müzik tarihine damgasını vuran bu adam da Karabağlı.

Ayrıca meşhur hânendelerden Hacı Hüsi, Deli İsi, Çetene Mehmed, Karyağdıoğlu Cabbar, Malıbeyli Şükür, Uluşan nevesi Şükür, Yezellek nevesi Kerim, Keçecioğlu Mehmed, Meşedi Mehmed Ferzelioğlu, Seyyid Şuşalı, İslâm Şuşalı, Musa Şuşalı, Han Şuşalı, Adıgüzeloğlu Zülfü, Büyük Kurban, Şekeroğlu Kerim ve daha çok sayıda isim, Şuşa'da yetişmiş müzik adamlarıdır.

Karabağ'ın yetiştirdiği büyük şairler arasında Nigârî ve Nebatî gibi sufi şairler de var. Vakit bulursak onların şiirine bir başka yazıda değiniriz.

Karabağ'a has nazım biçim ve türleri

Karabağ Türk halk edebiyatı ve mûsîkîsi için de önemli bir merkezdir. Âşıkların yiğitlikleri ve kahramanlıkları, şiir ve müzikle anlattıkları koçaklamalar halk arasında dinlenilmesi en çok tercih edilen türdendir. Koçaklamaları isimlendirirken bazen şiir ile müziğin ritmi ve tonuna bakılır. Bazen kahramanlığı anlatılan yiğidin adı verilir. Bazen söylenildiği toplumun etnik yapısı etkili olur. Bazen de söylenildiği bölgenin adı verilir. Karabağlı âşıkların koçaklamalarının kendine has söyleyiş özelliğinden dolayı söyledikleri koçaklamalara Karabağ kaytarması adı verilir.

Halk edebiyatının önemli nazım biçimlerinden biri de hoyratlardır. Nağme ile söylenilen cinaslı şiirlere hoyrat diyoruz. En çok Irak Türkmenleri arasında yaygındır. Hoyratlar da ezgilerine ve söylenişlerine göre farklı isimler alır. Bunlardan biri de Karabağlı hoyratıdır.

Klasik müzikte de Karabağ şikestesi diye bir makam var. Bunu benim gibi sadece dinlemeyi sevenlerin anlaması pek mümkün değil, ancak erbabının anlayacağı bir fark olup aynı makamdaki farklı dizilerdir. Ayrıca İstanbul'da söylenilmeyip Karabağ'da söylenilen makamlar da var. Karabağ şikestesi de böyle bir makam.

Mûsîkî yurdu

Tüm bunlar bize Karabağ'ın bir mûsîkî yurdu olduğunu gösteriyor. Yetiştirdiği mûsîkîşinâslarla, yöreye has mûsîkî makamları ile, türküleri ile, koçaklaması ve hoyratları ile gerçek bir mûsîkî diyarı, önemli bir kültür merkezi.

Bir yerin önemli bir kültür merkezi olması sadece mûsîkî ile olmaz tabiî. Diğer sanat dalları için de önemli bir yer Karabağ. Konu mûsîkî olduğu için örnekleri oradan verdik. Ayrıca tasavvuf, özellikle Halvetîlik için de önemli bir bölge. Onu da bir başka yazıda konu ederiz.

Duamız, Karabağ'ın bir daha işgal edilmemesi ve bu aziz ve kadim Türk yurdunda, ezanlarla birlikte Türkün eşsiz mûsîkî nağmelerinin yükselmesidir.




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Cudi Dağı ve Cizre'yi yakından tanıyalım.

Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi

Kısas-ı Enbiya

Cevdet Paşa’nın ahir ömründe yazdığı bu kitabın tam adı: Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Bir nevi İslam tarihi de denilebilir.

Tanpınar’ın onun için söylediği şu sözler çok önemli: Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya'da ve bilhassa da bu kitabın Peygamber'in hayatına ait olan kısmında nesrin kemal noktasına varmıştır. Türkçe'de Mevlid'den başka hiçbir kitap, bu kadar herkesin dilini konuşuyor hissini bırakmamaktadır.

ismailgulec.net