Nâyî Osman Dede’nin Miraciyesi

Musikimizin büyük üstatlarından Nâyî Osman Dede’nin miracı anlattığı muhteşem Mirâcîye’sini duyan, işiten çoktur ancak metnini okuyan ve bilen azdır. Bestelenmek üzere kaleme alındığı ve musikisi bakımından özgün olduğu için hep musiki değeri üzerinde durulur, edebi tarafı ihmal edilir. Oysa edebi metin olarak da bir kıymete haiz metindir.

Süleyman Erguner’in dünyada bir ikinci örneği olmadığını söylediği bestesi, Türk musikisinin şahikası. Benim diyen musikişinasın saatlerce çalışmadan icra edemeyeceği kadar zor bir eser olduğu için bugün elimizde doğru dürüst bir kayıt bile yok.

Rivayete göre bir kandil gecesinde Şeyh Nasuhî Efendi, Üsküdar Doğancılar Tekkesi’nde bir kandil sonrası yapılan sohbet esnasında Nâyî Osman Dede’den Miraç kandillerinde Mevlid gibi okunmak üzere eser bir yazıp bestelemesini ister. Osman Dede evine gidip oturur ve Miraç kandilinde okuyacağı Miraciyeyi yazıp besteler.

Yazılması ve bestelenmesi ancak ilâhî bir yadım ile olan Miraciye, yedi farklı makamda okunan yedi bahirden oluşur. Makam adları aynı zamanda eserin bölüm başlıklarıdır. Bahirler arasında mensubu bulunduğu tarikatın piri olduğu için Mevlâna’nın ve eserin yapılmasına vesile olduğu için de Şeyh Nasûhî’nin tevşihlerini besteler. Segâh, müstear, dügâh, nevâ, sabâ, hüseynî, nîşâbur makamlarıyla âdetâ okuyanları ve dinleyenleri Hz. Peygamber’le birlikte miraç yolculuğuna çıkarır Osman Dede ...

Miraciye okunmadan önce İsra suresinin miracı anlatan ilk iki ayeti tilaveti edilir. O gece Cibril’in aracılık etmeden nazil olan Bakara suresinin son iki ayeti (Âmenerresulu) ile de sona erer. Her iki beyitte bir Hazret-i Peygamber’e salavat getirilir ve son bahirde de duaların kabul edilmesi için dua edilir.

Musiki tarafını üstatlarına bırakıp Süleyman Erguner’in neşrettiği metin üzerinden Miraciye’yi özetlemeye çalışayım.

Segah bahri

Mesnevî biçiminde kaleme alınan Miraciyye 10 beyitten oluşan Segah Bahri ile başlar. Bu bölüm, Nasuhî Efendi’nin arzusu üzerine Mevlid’e benzer şekilde Allah’ın adı ile başlar:

Evvel Allah adını yad eyleriz
Dil dil olmuş kalbi dilşâd eyleriz

Zikr-i Hak’la nutk u inşâd eyleriz
Her harâb-âbâdı âbâd eyleriz

Daha sonra Hz. Peygamber’in vasıflarını zikrederek onu över: Hazret-i Ahmed sıfatın söyleriz
Mustafa’nın mûcizâtın söyleriz

Her kim eylerse Muhammed vasfını
Âkibet mahmûd eder Hak ismini

Diğer bahirlerde de olduğu gibi Hz. Peygamber’e hitaben söylenmiş şu beyit ile sona erer: Aşk u hubb-i zâtına kıldı salat
Es-salât ey mazhar-ı zât es-salât

Bu beyit de Mevlid’de hemen her bahrin sonunda geçen;

Ger dilersiz, bulasız oddan necat
Aşk ile, derd ile edin es-salat

Beytini hatırlatır.

Müsteâr Bahri

12 beyit olan Müstear bahrinde Osman Dede yavaş yavaş konuya girer. “Ey hakikatlar aşığı! Sana Hz. Muhammed’i anlatacağım, beni iyi dinle.” Anlamına gelen şu beyit ile başlar:

Ey hakâık âşıkı gûş et beni
Kim Muhammed’den habîr edem seni

Osman Dede “Sana nakledem bir iki mucizat” diyerek ne anlatacağını bildirir ve kendisi için dua istediği şu beyitle bu bahri bitirir:

Eylerem lâkin niyâz her emcede
Fâtiha’yla yâd ola Osman Dede

Bu beyit de Mevlid’in şu beytini hatırlatır:

Her kim diler bu duada buluna
Fatiha ihsan ede Süleyman kuluna

Bu tip metinlerin yazılış amaçlarından biri yazanın Hz. Peygamber’in şefaatine nail olmak ve kendisinden sonra gelenlerin hayır dualarını almaktır.

Dügâh Bahri

Çün irâde kıldı ol Rabbü’l enâm
Kim Muhammed bula ikrâmı temâm

Beyitleriyle başlayan 22 beyitlik bu bölüm miraç hadisinin adeta manzum tercümesidir.

Mu’cizâtından biri mi’râcdır
Hazret-i peygamberi i’râcdır

Bir şeb idi kim düşenbihdi o şeb
Bir şeb idi gecelerden müntehab

Şebde mi’râc etdiğin kılma ‘aceb
Âb-i hayvânı kodu zulmetde Rab

Ümmühânî hânesindeydi Resûl
Kim Alî’nin hâheriydi ol betûl

Kıldı mahbûbunu da’vet ol Celîl
Da’vet için geldi ana Cebraîl

Allah, Cebrail’e cennetten bir burak alıp kulu ve elçisini ona ikramlarda bulunmak istediğini ve katına getirmesini emreder. Cebrail, Hz. Peygamber’in yanına gelir, onu uykusundan uyandırır, ona Allah’ın davetini tebliğ eder ve birlikte yola çıkar. Önce zemzem kuyusuna gelip göğsünü yıkar, abdest alır ve yolculuğa başar.

Aşk u hubb-i zâtına kıldı salat
Es-salât ey mazhar-ı zât es-salât

Beytiyle de bu bölüm sona erer.

Neva bahri

16 beyitten oluşan bu bahir;

Dedi Cibrîl ey Habîb ey yüzü ak
Verdi Hakk sana cinândan bir burâk

Gel süvâr ol idelim ‘azm-i Hudâ
Hep melâik muntazırlardır sana

Beyitleriyle başlar. Hz. Peygamber, buraka binmek ister ancak burak huysuzluk eder, Hz. Peygamber’in binmesine izin vermeyecek olur. Cebrail “Sen kimi taşıyacağını biliyor musun”, diye onu uyarır ve Hz. Peygamber’den haber verince burak can u gönülden hizmet için binmesini ister ancak bir şartı vardır. Kıyamet günü de taşıyacaktır. Hz. Peygamber söz verince burak hemen binmesine izin verir ve yolculuk başlar. Bu bahir de Hz. Peygamber’e salavat getirilmesini söyleyen beyit ile sona erer.

Saba Bahri

16 beyit olan bu bölümde artık yolculuk başlamıştır. Cebrail eve Mikail ile başlayan yolculuğa yüzbinlerce melek eşlik eder. Kudüs’te peygamberlerin ervahı ile buluşur, Allah’ın emri ile onlara imam olup iki rekat namaz kıldırır. Namazdan sonra Hz. Peygamber’e üç kâse sunulur. Birinde şarap, birinde süt ve birinde de su vardır. Bu üçünden birini seçmesi istenir. O da sütü seçer ve bu seçiminden dolayı Cebrail tebrik eder ve bahir salavat beyti ile sona erer.

Bu bahrin sonunda dinleyicilere soğuk süt ikram edilmesi âdettendir. Benzer bir durum Mevlid dinlerken de olur. Mevlid’de daha çok şerbet ikram edilir.

Hüseyni Bahri
26 beyitten oluşan bu bahirde Kudüs’ten göğe yükseliş anlatılır:

Çünki eflâke urûc etdi Resûl
Âsumânda buldu ervâha vusûl

Bu yolculuk esnasında Hz. Peygamber, Âdem, İsa, Yahya, Yusuf, İdris, Harun, Musa, İbrahim peygamberlerle görüşür. Yedinci katta gördüğü Hz. İbrahim, ona sâlih oğul diye seslenir ve konuşur. Daha sonra Sidre’ye doğru gider. Cebrail için yolculuk bitmiştir, geçtiği zaman yanacağını, bundan sonraki yolculukta yalnız olacağını söyleyerek orada kalır. Hz. Peygamber sidreyi geçer ve Allah’ın huzuruna çıkar. Çıktığında da et-tahiyat’ı okur. Allah, habibine doğrudan seslenir. Ne isterse vereceğini söyleyince Hz. Peygamber ümmetini affetmesini ister. 90 bin kelam konuşurlar ve Allah beş vakit namazı müminlere hediye eder. Beş vakte elli vakit sevabı vereceğini söyler. Bu müjdeleri aldıktan sonra tekrar yolculuğun başladığı Ümmühani’nin evine döner. Başında geçenleri anlatır ve ilk önce Hz. Ebubekir inandığını söyler. Ve bahir şu beyit ile sona erer:

Cümle ashâb oldular rif’at-şikâr
Mu’cize-i mi’râc oldu âşikâr

Nişabur Bahri

Yâ Rab ol sultân-ı cânın hürmeti
Nûr-i zât-ı müste’ânın hurmeti

Beytiyle başlayan 11 beyitlik bu bahir bir münacattır. Baştan sona yanık bir kalp ile söylenmiş duadır:

Ol Muhammed rûhuna ta’zîm içün
Mustafâ’nın cismine tekrîm içün

Nûr-i zât-ı Mustafâ’nın hakkı’yçün
Sırr-ı arş-ı Kibriyâ’nın hakkı’yçün

Ey kemâl ü kudret ıssı pâdişâh
Sen kabûl eyle duâmız yâ ilâh

Yüzü suyu hakkı’yçün peygamberin
Sırr-ı bûyi hakkı’yçün ol serverin

Fâtihâ’yla bed’ olundu bu kelâm
Fâtihâ’yla hatm olunsun vesselâm

Ahmed ü ashâb u cümle mü’minîn
Rahmetullâhi ‘aleyhim ecme’în

Beyitleriyle sona erer.

Nayî Osman Dede’nin başından sonuna kadar Hz. Peygamber sevgisiyle dolu olan bu metin bize sunulmuş manevi bir ziyafettir. Bizi bu ziyafetten mahrum bırakmayan Şeyh Nasuhî Efendi ve Osman Dede başta olmak üzere Dede Efendi, Hopçuzade ve tüm miraciyehanlarımızı rahmetle anıyorum. Miraciyeyi seslendirerek unutulma girdabından kurtaran Ahmet Hatipoğlu’nu, 2004 yılında Fatih Camii’nde kısmen okuyanları, İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğunu, Mevlit kandilinde Ayasofya’da okuyanları ve bilemediğim miraciyehanları, hem metin hem de musiki olarak ihya etmeye çalışan Süleyman Erguner Hocamızı tebrik ediyorum. Zor günlerden geçtiğimiz şu günlerde bize manevi şifa olacak olan Allahû Zü'l-Celâl hazretlerinin Habîb-i Edîb-i Zîşân'ını cemâliyle ta’ziz ettiği Miraç kandilinizi, Hz. Peygamber’e i’lam edilen müjdelere nâil olma niyazıyla tebrîk ve tes'id ederim.




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Klasik Türk musikisi nereye gidiyor?

02:00 Türk Musikisi Nereye Gidiyor?
06:15 Yüzünü Kaybeden Musiki
13:00 Klasik Türk Musikisi'nin Tarih Boyunca Geçirdiği Değişim ve Dönüşümler
14:00 Notasız Bir Musiki Asırlar Boyunca Nasıl Devam Edebilir?
16:00 Klasik Meşk Usulü Nasıl İcra Ediliyordu?
20:30 Notasız Bir Musiki Asırlar Boyunca Nasıl Devam Edebilir?
23:30 Ünlü Bestelere ve Bestekarlara Dair Hikayeler
27:30 Türk Musikisinde Yeni Bir Makam Bulmak Mümkün mü?
35:00 Türk Musikisi Nereye Gidiyor?
40:30 Klasik Türk Musiki Tarihinden Bestekarlara Dair Hikayeler

Neşet Ertaş'ı Türkülerinden Tanımak!

Neşet Ertaş'ın Yaşamı Boyunca Sırtını Yasladığı "Gönül Dağı"
"İsim Sorunu, Bir Cisim Sorunudur"
Sazını Ve Sözünü Kendine Yoldaş Edinen Neşet Ertaş'ın Dünyası
Türküleriyle Anadolu'nun Hüzünlü Ve Neşeli Sesini Dünyaya Duyuran: Neşet Ertaş
Osmanlı Batılaşması Musikiyi Nasıl Etkiledi?
Neşet Ertaş'ın Gönlünde Neler Saklıdır?
"Neşet Ertaş, Hikmet Ehli Bir Şahsiyettir"
"Musiki, Şükrün İfadesidir"
"Zahide" Türküsünün Hikayesi
Bir Çilenin Terennümü: Neşet Ertaş'ın Gurbet Türküleri

ismailgulec.net