Üniversite ve Klasik Düşünce Okulu

Yükseköğretim ile ilgili tartışmalarda maalesef içeriğe ve daha iyi olması için yapılacak işlere odaklaştıramıyoruz. Öğrenci, hoca, yönetim ve aileleler olmak üzere milyonlarca paydaşı olan devasa bir topluluk içinde her zaman olması muhtemel kimi olayları büyütüp günlerce tartıştığımız bir ortamda doğru dürüst üniversiteyi konuşmak ve tartışmak mümkün olmuyor maalesef.

Üniversite, özellikle Khan Akademi’nin herkese açık dersleri ile başlayan sistem dünyanın önde gelen üniversitelerinin open courses başlığı altında yürüttüğü derslerle bambaşka bir yana evrildi ve üniversiteleri dünyanın her tarafında ulaşılabilir kıldı. Hayatında görme ve dinleme fırsatı bulamayacağı bir Harvard profesörünün derslerine ücretsiz bir şekilde ulaşmak dünyanın dört bir yanındaki öğrenciler için inanılmaz bir imkândı. Pandemi döneminde ise açık derslerin eğitim için ne kadar önemli olduğunu herkes anladı.

Pandemi ile birlikte üniversiteler, bu açık dersleri AKTS sistemi içine dahil etmek için daha istekli oldu. Böylece üniversite eğitimi kampüslerden sanal kampüslere ve amfilere taşınmış oldu. Üniversiteler bu dersleri AKTS olarak transkripte işleyebilmek için ölçmeleri ve değerlendirmeleri gerekiyordu ve bunu yapmanın yollarını da buldular.

Dünyanın önde gelen üniversitelerinde yaşanan bu gelişmelere karşı ülkemiz kayıtsız kalamazdı. Ülkemizde de benzer uygulamalar yapıldı, açık ders sayısı artmaya başladı. Ancak üniversiteler kendi hocalarının verdiği dersler dışındaki dersleri kabul etmemeler ve etmemeye devam etmeleri bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Önceki Öğrenmenin Tanınması ve Mikrokredi

Hayatın hızla aktığı ve üniversitelerin öğrencilerin ihtiyacı olan bilgi ve becerileri kazanmasında yetersiz kalmaya başladığı günümüzde Önceki Öğrenmenin Tanınması ve Mikrokredi gibi yeni araçlar devreye sokuldu. Öğrenciler ve üniversitenin yanı sıra toplumun da menfaatine olan bu uygulamalar maalesef ülkemizde yeterince uygulanma alanı bulamadı. Üniversiteler bu konuda biraz tutucu davrandılar. Oysa ülkemiz üniversitelerinin buna çok ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Sayıları artan üniversitenin niteliğinin aynı derece artmaması, özellikle merkezden uzak bölgelerdeki hatta merkezdeki üniversitelerin kimi dersleri verecek iyi hoca bulamaması ve sosyal yaşamdaki gelişmeler bize bu uygulamayı yaygınlaştırmayı dayatırken toplum üniversiteleri bu konuda yeterince zorlamıyor maalesef. Bunda biraz da öğrenci ve ailelerin odağının sadece diploma almak üzerine yoğunlaşması, verilen eğitim ve kazanılan bilgi ve beceriyi sorgulamamasının da etkisi olduğu muhakkak.

Bir üniversite öğrencisini arkadaşlarından ayrıldığı nokta derslerde öğrendikleri değil, arkadaşlarından farklı ortamda öğrendikleridir. Nihayetinde aynı dersi gören bir öğrenci grubu farklı düzeylerde ve sürelerde de olsa aynı konuları görecek ve öğrenecektir. Oysa ders ve kampüs dışında kazanacağı bilgi ve beceriler öğrencileri farklılaştıracak ve iyi yetişmesini sağlayacaktır. Önceki Öğrenmenin Tanınması uygulaması da eğitim-öğretimi kampüs dışına taşınmasını teşvik etmek için idi.

Şu ana kadar yazdıklarımızı somut bir örnek üzerinden anlatmaya çalışayım. Klasik Düşünce Okulu (KDO)

Prof. Dr. Ekrem Demirli’nin önayak olmasıyla kurulan Klasik Düşünce Okulu büyük bir eğitim platformuna dönüştü. “Türkçe İslam Düşüncesi” adı verilen bir yöntemle Türk okur ve öğrencilerin düşünce tarihinin kurucu metinlerine ulaşmasını ve anlamasını sağlamanın amaçlandığı platformunda sadece İslam düşünce tarihinin değil Batı düşüncesinin de temel metinleri de bulunuyor.

İlk dersini 9 Nisan 2016 yılında Prof. Dr. Ömer Türker’in Kader Risalesi ile Hasan Kacak’ın İmam Şafii’nin Risâle isimli eserleri ile derslere başlayan KDO’da bugün yüzlerce ders ve video ile kocaman bir külliyat. İlk başlarda sadece Kindî, İbn Sina, Farabî, İbn Rüşd, Gazzâlî, İbn Arabî, Muhâsibi, Hucvurî, Hasan Basrî, Hakim et-Tirmizî, Razi, Eşârî, Maturudî, Sabûnî, Zemahşarî, Taberî, Ebu Hanife, Cüveyni, Kuşeyrî, Abdülkahir Bağdadî, Sarrâc, Şâtibî, Konevî, Kelâbâzî, Isfâhânî, İbn Miskeveyh, İbn Haldun, Ebherî, Buharî gibi alimlerin İslam felsefesi, fıkıh, akait, hadis, tefsir, mantık ve tasavvuf gibi temel İslam bilimlerinde telif ettikleri klasik metinler okutulurken zaman içinde Batı düşüncesinin temelini oluşturan metinler de ilave edildi.

Genel felsefenin ve metafizik okumaların yanı sıra Aristo, Platon, Descartes, Kant gibi önemli filozofların eserleri ile Homeros ve Gılgamış gibi Batı sanatlarını ve edebiyatını derinden etkileyen metinler de okutuldu. Başta Arap şiiri olmak üzere bizim klasik şiirimizi de etkileyen Muallakât şairlerinin şiirleri okunup açıklandı.

Yahudilik ve Hristiyanlık Dinler Tarihi okumaları başlığı altında anlatıldı. İbn Tüfeyl’in Hayy b. Yekzân’ı yorumlanarak okundu. Keşfü’z-Zünûn, Ahlak-ı Alâî gibi Osmanlı ulemasının ürettiği metinlerin yanı sıra Kök Türk Yazıtları, Divanu Lügati’t-Türk gibi Türkçenin en eski metinleri de okutuldu.

KDO’da İslam ve Batı düşüncesini besleyen klasik metinleri okuturken iki önemli şey daha yaptı. Biri Arapça ve Farsçanın yanı sıra Klasik Yunanca ve Latince derslerini öğreten videolar yayınladı. İkinci önemli şey ise yazı atölyesi, akademik yazı atölyesi ve okumak üzerine videolar yayınlandı. Böylece takipçilerini sadece dinleyen ve öğrenen pozisyonunda bırakmayıp onları aktif öğrenci durumuna geçirerek geleceğin akademisyen adaylarını yetişeceği bir ortama dönüşdürdü.

Önceki Öğrenmenin Tanınması ve KDO

Elimizde büyük bir imkân hatta sorumluluk var. Bir tarafta KDO gibi oldukça geniş bir külliyat, diğer tarafta ülkenin dört bir yanındaki üniversitelerde okuyan ve kimi derslerde verilen eğitimi yetersiz bulan veya daha fazlasını öğrenmek isteyen öğrenciler var. Bu ikisini buluşturmak ise yükseköğretim yöneticilerine düşüyor.

KDO tarafından ders videolarının muhtevası belli. Yapılması gereken iş bu videoları dinleyenlerin konuları ne kadar öğrendiklerini ölçmek. Bunu ölçmenin birçok aracı var. Sağlıklı ve güvenilir bir şekilde ölçüldükten ve öğrencinin konuyu öğrendiğinden emin olup bunu belgeledikten sonra transkripte işlemek. Sadece ilahiyat öğrencileri değil, başta hukuk, edebiyat, felsefe, filoloji, tarih, siyasal bilimler, sosyoloji gibi alanları ilgilendiren konu ve derslerin bulunduğu KDO platformunda tıp ve mühendislik öğrencilerinin bile alabilecekleri derslerin olduğunu hatırlatmak isterim.

KDO ve benzeri platformlar, gittikçe çoraklaşan ve sıradanlaşan yükseköğretim dünyamız için büyük imkân olduğunu bir kez daha hatırlatarak sözlerimi bitireyim.




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Cudi Dağı ve Cizre'yi yakından tanıyalım.

Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi

Kısas-ı Enbiya

Cevdet Paşa’nın ahir ömründe yazdığı bu kitabın tam adı: Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Bir nevi İslam tarihi de denilebilir.

Tanpınar’ın onun için söylediği şu sözler çok önemli: Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya'da ve bilhassa da bu kitabın Peygamber'in hayatına ait olan kısmında nesrin kemal noktasına varmıştır. Türkçe'de Mevlid'den başka hiçbir kitap, bu kadar herkesin dilini konuşuyor hissini bırakmamaktadır.

ismailgulec.net