Birisi size deve derse kızar mısınız?

Ben de arkadaşıma deveyi sordum. Deve deyince aklına ne geliyor, dediğimde bana deve dikeninden başladı, deva tabanına kadar gitti. Deveye boynun neden eğri diye sormuşların üzerinden geçtikten sonra, develerin tellalliğinden dem vurdu ve kainatın efendisi peygamberimizin hırkasının deve yününden olduğunu hatırlattı. Bunun üzerine birisi sana deve derse kızar mısın, diye sordum. O da çok kızmayacağını, ama üzülebileceğini söyledi. Devenin içinde saflığı barındırdığı için çok kızamadığını ancak iri-yarı olmak anlamının kendisini üzeceğini söyledi. Bunun üzerine ona Mesnevi’de yer alan aşağıdaki hikayeyi okudum.

Katır ile devenin arkadaşlığı

Bir katır ile bir deve arkadaş olmuş. Birlikte yolculuğa çıkmışlar. Deve iniş ve yokuşlarda, düzgün ve çakıllı, kumlu yollarda pek rahat gidermiş. Buna karşın katır yokuş çıkarken zorlanır, inerken yuvarlanırmış. Devenin bu rahat ve sakin yürüyüşünü görünce dayanamamış, sormuş:

- Deve kardeş! Sen iyi bir yol arkadaşısın. Sen yokuşlarda, inişlerde, sarp yollarda düşmeden güzelce gidiyorsun. Ben ise yolunu şaşırmış kimse gibi tepetaklak oluyorum. İster kuru yol olsun, isterse çamurlu, her zaman yüzükoyun düşüyorum. Lütfen söyle bana, sen nasıl oluyor da düşmeden gidiyorsun. Söyle, ben de bileyim, artık düşmeyeyim.

Arkadaşı katırın bu durumuna üzülen deve ona cevap vermiş:

- Ey bahstsız arkadaşım, benim gözüm seninkinden daha parlak. Ayrıca boynum uzun olduğu için yüksekten bakmakta. Yüksek bir tepeye çıktığımda patikanın sonunu görürüm. Allah, tüm yollarının iniş ve çıkışını bana gösterir. Ben her adımımı görerek atarım. Onun için sürçmekten ve düşmekten kurtulurum. Oysa sen üç adım ötesine bakmazsın. Yemi görürsün ama altındaki tuzağı görmezsin. Şimdi sen cevap ver. Oturmada, yürümede hiç gözü gören ile görmeyen bir olur mu?

Bu hikayeyi okuduktan sonra da şu açıklamları yaptım.

Yolculuğa çıkmak: Beraber yaşamak, birlikte bir iş yapmak.

İnişli çıkışlı yollar: Hayatın zorlukları ve kolaylıkları.

Çakıllı ve sarp yollar: Hayatta karşımıza çıkan zorluklar.

Yüzükoyun yere düşmek: Zorluklar karşısında bunalmak, ne yapacağını bilememek.

Sonra da hikayede isimleri geçen hayvanları anlattım.

Deve: Akıllı, bilgili, irfan ve basiret sahibi kimse. Acele etmeden, kızmadan, hiddetlenmeden işlerini yapan, bir iş yapmadan once hesap eden, düşünen ve ona göre hareket eden kimse. Hadis-i şerif bu kimseleri şöyle tarif eder:

İnananlar yumuşak huylu, yavaş tabiatlı olur. Güzel yürüyen ve çekince gelen deveye benzerler.

Katır: Ahlaksız, geçimsiz, dikkatsiz, düşünmeden hareket eden, hiddetlenince ne yapacağını bilmeyen cahil kimseler.

Bütün bunları okuduktan sonra arkadaşa dönerek tekrar sordum; Birisi sana deve derse kızar mısın?

Sizce ne cevap vermiş olabilir?

İsmail GÜLEÇ

 

igulec@sakarya.edu.tr





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Orhan Camileri ve Özellikleri

Neden Orhan Camileri? Osman veya Beyazıt, Murat vs değil?
Orhan camilerini nerelerde görüyoruz?
Bu camilerin kaç aded olduğunu konusunda elimizde bilgi var mı? Kaçı günümüze ulaştı?
Orhan camilerinin müşterek özelliği nedir?
Orhan dönemine mahsus başka nelerden bahsedilebilir?
Bu camileri yapan ustalar Türk müydü?
Bu camiler daha sonra yapılacak Süleymaniye cami formuna giden cami mimarisi içindeki etkisi oldu mu?
Orhan camileri arasında kiliseden çevrilen var mıydı?
Çandı adı verilen sistem nedir?
Orhan camilerinin resterasyonu konusunda problemler yaşandı mı?
Orhan cami ile Cuma cami arasındaki ilişki verir?
Orhan camilerinin büyüklükleri arasında ciddi fark var mı?
Yıkılıp yeniden yapılanlar var mı?
Bugün köy camileri mimarisi için örnek olabilir mi?
Orhan camilerinin Cuma namazı kılınması dışında bir işlevi daha var mıydı?

Bir vaaz ve nasihat kitabı: Tenbihü'l Gafilin

Tenbihü’l-Gâfilîn vaaz ve nasihat kitabıdır. Maverâünnehir bölgesinde yaşayan ve Türk olması kuvvetle muhtemel olan Ebü’l-Leys, fakihliği ile öne çıkan ancak temel İslam ilimlerinin hemen her alanında eser vermiş velut bir âlimdir. Ehl-i sünnetten, Hanefi fıkhının en önemli ve öncü isimlerinden bir fakih, müfessir, mütekellim/kelamcı ve aynı zamanda bir sufidir. Semerkant ve Belh’te müderrislik yaptığı, ahlak ve irşada dair konularda vaazlar verdiği de eserlerinin üslubundan anlaşılmaktadır.

Ebü’l-Leys’in eserleri, üslubunun akıcılığı, dilinin sadeliği ve tasnifteki başarısı ile dikkat çeker. Halkın seviyesine inerek anlaşılması zor olan meselelerin daha kolay öğrenilmesini sağlar. Sadece ders vermekle meşgul olmamış halkın da eğitimine önem vermiş bir alim. Kitaplarını ayet ve hadise dayandıran Ebu’l-Leys halkın içinde olmasa böyle bir kitap da yazamazdı. Bu yüzden eserleri Endülüs’ten Endonezya’ya kadar yayıldı ve asırlar boyunca İslâm dünyasının birçok bölgesinde Müslüman toplumların İslâm anlayışlarını ve dinî hayatlarını derinden etkiledi.

ismailgulec.net