Özgeçmiş
...
Dost ana-babadır, kardeştir, eştir, arkadaştır, mürşittir, ihvandır, candır, sevilendir. Lütfi Filiz bayramı şeyhinin huzuruna vardığında yapmış. Bir başkası ise eşini, arkadaşını, sevdiğini gördüğünde bayram eder, çok sevinir.
Önüne yiyecek konmayan hayvanın aç kalması gibi aç oturarak tutulan oruçtan sonra değil, masivadan uzaklaşarak tutulan oruçtan sonra gelir bayram. Bunun için de kişinin kendini tüm varlığıyla vermesi gerekir. Çünkü, varlığıyla oruç tutmayan, benliğinden uzaklaşamaz. Benliğinden uzaklaşamayan da oruç tutmamış, sadece aç kalmış olur. Aç kalanlar ise dostlarını görmeyi değil, yemekleri beklerler. Birinci marifet orucu, ikincisi ise şeriat orucu olur. Birinci orucun sonunda marifet bayramı, ikincisinin sonunda da şeriat bayramı gelir.
Bu durumda marifet bayramı, kişinin kendini terk ederek benliğinden vaz geçerek tuttuğu orucun ardından Hakk’ın varlığıyla bayram etmek olur. Hakk’ın varlığı ise insanın güneşinin doğması, yani didarın görülmesiyle idrak edilir. Peki didar nerede ve nasıl görülecektir? Bu sorunun cevabını da Lütfi Filiz bir ilâhisinde;
“Cennet cemal istenilen
Göster didarın denilen
Her ne ki var gönle gelen
Mürşit imiş cümle heman”
diyerek verir.
Lütfi Filiz, kendi güneşinin doğması ile güneşinin ışığıyla sahibini bilmiş, yanına varmış ve kendini bulmuş, kendini ve didâr-ı cemâlin yansımalarını mürşidinde görmüş, mürşidi Hakk bilmiş, bayram etmiştir. Kısaca kemâle ermiştir.
Bir başka kâmil insan olan Nasreddin Hoca bir gün şehre gider ve halkın yiyip içtiğini görür. Hoca’ya da ikram ederler. Meğer o sene Hoca’nın köyünde kıtlık varmış. Hoca, burası ne güzel yer böyle, deyince ¨Behey adam mecnun musun? Bu gün bayram da o yüzden bu ikram.¨ derler. Bunun üzerine Hoca, ¨Keşke her gün bayram olsa!¨ der.
Her günümüzün bayram olması mümkün müdür peki? Mümkündür. Hak Teala’nın verdiklerine şükretmek, benliğimizden geçmek, gaflete düşmeden dilimizle gönlümüzle Hakk’a yöneldikten sonra Hakk’ın bizi, manevi ikramlar ve rızıklarla doyurduğu her gün bayram olur. İlki avamın bayramı, diğeri ise havassın bayramıdır.
Şeriat bayramına ömrü olan herkes yetişecek, mübarek olsun. Marifet bayramına ise nasibi olanlar yetişecek. Allah bizleri bayramlardan mahrum bırakmasın. Amin.
...
Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.
Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.
Youtube videolarını izleyebileceğiniz, A'mâk-ı Hayal Sohbetleri, Kültürümüzde Şiir ve Mûsikî (TRT Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav TV) ve Mürekkep Damlaları (Vav Radyo)'ni dinleyebileceğiniz sayfadır.
Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...
Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.
Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi
Cevdet Paşa’nın ahir ömründe yazdığı bu kitabın tam adı: Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Bir nevi İslam tarihi de denilebilir.
Tanpınar’ın onun için söylediği şu sözler çok önemli: Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya'da ve bilhassa da bu kitabın Peygamber'in hayatına ait olan kısmında nesrin kemal noktasına varmıştır. Türkçe'de Mevlid'den başka hiçbir kitap, bu kadar herkesin dilini konuşuyor hissini bırakmamaktadır.