Özgeçmiş
...
Karatay Üniversitesi için de birkaç şey söylememiz lazım. Hiç bir ilgisi olmadığı halde adeta Karatay Üniversitesinin Selçuklular döneminde kurulduğuna dair bir algı oluşturacak bir filmi desteklemekle çok kârlı bir yatırım yapmışlar. Çok akıllıca bir reklam ve pr çalışması.
Film için belli ki büyük zahmetler çekilmiş. Plato kurulmuş, çok canlı ve etkileyici kostümler hazırlanmış, oldukça gerçekçi savaş sahneleri çekilmiş. Hiç şüphesiz daha zengin ve gerçekçi olabilirdi. İnşallah daha iyileri de çekilir.
Aynı adlı bir romandan senaryolaştırılan film bir çöküş ve doğuş hikayesi. Selçukluların çöküşü, Osmanlıların doğuşu. Bu nasıl olur diyenleriniz olabilir. Devletin çökeceğini anlayan gerçek muhafızları ve sahiplerinin yenisini kurmak için çalışmalarını kastediyorum. Gerçek sahipleri ve koruyucuları kim mi? Kurtlar Vadisi’ni seyredenler hemen anlamıştır, diyecek olsam şaşırabilirsiniz. Çünkü İhtiyarlar Heyetinin ataları filmde var ve Türk devletinin bekasını düşünen ihtiyarlar filmde Karatay ve ahibaşı. Bu iki adam millet örgütleyerek devleti yıkılmaktan kurtarıyor ve Osmanlıların temelini atıyorlar.
Film, her birinin derin anlamı ve sırrı olan sembolik nesneler üzerinden yürüyor. En değerli sembolik nesne iki parçası iki tarafta olan ve diğer parçayı ele geçirenin kazanacağı harita. Mevlana’nın Keratay medresesi duvarlarına koyduğu taş, Sadreddin-i Konevi’nin çektiği zikir, ahiler, tuğrul kuşu, bacılar, sultanın ölmeden önce Karatay’a fısıldadıkları, Karatay’ın sultanın ayakların önüne bıraktığı zehir şişesi ve mektup sembolik bakımdan değerli olan ve filmin anlamına derinlik katan unsurlar.
Bir de kişileri ilgilendiren sırlar var. En büyük sır Karatay’ın yıllar önce kendisinden alınan oğlunun kim olduğu meselesi. Bunu bilen üç kişi vardı: Sultan, Küpeli ve Ahi Evren. İlk ikisi ölünce sırrı bilen sadece Ahi Evren kalmıştı. O da oğluna babasının kim olduğunu söylüyor ama iyice güvendikten sonra.
Film bir yönüyle de canlarını devletlerine feda edenlerin öyküsü. Ailesini, karısını, çocuğunu, sevgilisini tercih etmek zorunda kaldıklarında tereddüt etmeden devleti tercih edenlerin anlatıldığı bir hikaye. O insanlar sayesinde bu topraklarda kaybolmadan bugünlere kadar geldik.
Filimde bir çok tarihi şahsiyet yer alıyor. Selçuklu sultanları, emirleri, Ahi Evran, Baycu, Mevlana, Sadreddin-i Konevi en bilinenleri. Kimi tarihi gerçekliğe uygun kimi biraz değiştirilmiş. Orasını tarihçiler tartışadursun. Biz bizi ilgilendiren kısımlara gelelim.
Filmin senaryosunu güçlendirmek için hikayenin zenginleştirilmesi gerekiyordu. Senarist de bir takım tasarruflarda bulunabilir. Konya’da ahi teşkilatını olduğundan çok güçlü göstermiş, Bacıyan-ı Rum o kadar etkili mi idi, emin değilim. Senarist Konevi’nin Mevlana’dan daha etkili ve değerli biri olarak göstermiş. Mevlana sadece bir sahnede yer alırken Konevi adeta şehri savunacak kadar önemli bir rol üstlenmiş. Dahası Karatay’ın devletin üç sacayağından biri olarak Konevi’yi göstermesi. Niye böyle bir tercihte bulunduklarını bilmiyorum.
Bunun yanında filmde nazarlık olarak birkaç sahne de yok değil. Medrese talebelerinin rahlelerinde matbu bir eser olması, medrese hücrelerinin sıbyan mektebine benzemesi, koskocaman Moğol askerlerinin arasında neredeyse ellerini kollarını sallayarak girip çıkmaları, Kınalı’nın birden Baycu’nun hizmetine girmesi, ertesi gün Konya’ya dönmesi sahneleri biraz daha inandırıcı olabilirdi. Ve de zikir sahnesi. İnşaat ortasında yapılmak yerine tekkelerinde görsel yönü daha kuvvetli olacak şekilde ve şehrin savunmasına katılanlarla eşzamanlı gösterilebilirdi. Bu hali de kötü değil, ama ben diğerini tercih ederdim.
Filmin müzikleri de üzerinde konuşulmayı hakediyor. Yerinde, olaylarla uyumlu, kahramanların duygularını yansıtan müzikler yapılmış. Müziğin bir film için ne kadar önemli olduğunu bu filmde görüyoruz. Özellikle konuşmaların olmadığı sahnelerde duygular seyircilere müzik üzerinden başarılı bir şekilde aktarılmış.
Bütün bunlar film üzerine idi. Ben bir filmi üzerimde bıraktığı etkiye göre değerlendirenlerdenim. Tarihi de olsa bir filmde ben insanı ararım. Aşkı, sevgiyi, fedakarlığı ve her şeyden önce insanın trajedisini görmek isterim. Bu filmde bunları buldum. Birkaç sahnede gözlerim doldu, boğazım düğümlendi. Özellikle fimin sonlarında baba-oğul sarılmasından çok etkilendim.
Sence bu filmin ne faydası var, diye mi soruyorsunuz. Hemen söyleyeyim, yanı başında, karşısında büyüdüğümüz, önünden geçtiğimiz Çifte Minareleri, Ulu Camileri, medreseleri, darüşşifaların ne duygular ve düşüncelerle inşa edildiğini göstermesi, Sivas’ı, Kayseri’yi, Konya’yı, Erzurum’a mühürlerini basan Selçukluları bize hatırlatması. Az şey midir?
Çanakkale’yi savunanlardaki o ruh nereden geliyor sanıyorsunuz?
...
Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.
Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.
Youtube videolarını izleyebileceğiniz, A'mâk-ı Hayal Sohbetleri, Kültürümüzde Şiir ve Mûsikî (TRT Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav TV) ve Mürekkep Damlaları (Vav Radyo)'ni dinleyebileceğiniz sayfadır.
Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...
Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.
Osmanlı şairi neden bahseder?
Bugün bilmediğimiz bir eşya. Su kabağı. Biz şiirlerden su kabağı hakkında neler öğreniyoruz?
Şairlerimiz Kâbe’yi nasıl görmüşler ve tasvir etmişler?
Kandillerin de çok yaygın olduğunu görüyoruz. Kandil sadece camilerde mı kullanılırdı?
Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi