Üniversite öğrencisi olsam ne yapardım?

Bir spor dalıyla uğraşırdım aynı zamanda. Vücudu çok yormayan, fazla vakit almayan ve yapmak için çok araç gerece ihtiyaç duymadığım bir spor.

Ben doğduğum, büyüdüğüm şehirde okuduğum için pek anlayamadım ama farklı bir şehirde okusaydım o şehrin hem tarihi hem de coğrafi güzelliklerini keşfetmek için gezerdim. Sadece o şehrin mi? Birkaç saatlik mesafelerdeki şehirleri de gezerdim. Aksaray Üniversitesinde öğrenci olsaydım mesela Eğri Minareyi, Karamanoğlu Camii, Cıncıklı Camii, Somuncu Baba türbesini, Kızıl Kiliseyi, Pürenli Kilisesini, Kinzi Kalesini, Aziz Mercurius Yeraltı Şehrini görmeden, Ihlara Vadisinde yorulana kadar yürümeden, Belisırma köyünü ziyaret etmeden, Hasan Dağı’nda Nora Antik Kentinde dolaşıp 2000 metrede kamp yapmadan, Kırkgöz yeraltı şehrinde gezmeden ve tabi şehir merkezindeki Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi mimari yapılarını görmeden evime dönmezdim. Yöreye has yemekleri teker teker tatmadan, hatta yapmasını öğrenmeden okulu bitirmezdim.

Bu alışkanlıklar hayatımın ilerleyen dönemlerinde çalışmaktan arda kalan zamanlarda zengin ve kaliteli vakit geçirmemi sağlardı. Çocuklarımla paylaşacak şeylerim olurdu.

Aydın olarak;

Vaktimi yurt ile okul arasında geçirmez, sık sık şehrin merkezine giderdim. Esnaftan birileriyle tanışır, şehrin önemli fikir ve düşünce adamlarını bulmaya çalışırdım. Onların sohbetlerini kaçırmazdım.

Şehre gelen meşhurların konferanslarını dinlerdim mutlaka. Görüşlerine katılmadığım kimseleri bile dinlerdim. Aşı nasıl vücudu kuvvetlendiriyor ve direncini artırıyorsa karşıt görüşler de bizim düşüncelerimizi zenginleştir ve kuvvetlendirir. Böylece düşüncelerimin yobazı olmazdım.

Her hafta mutlaka sinemaya giderdim. Şehre gelen filmleri seyretmeye çalışırdım. İlginç etkinlikleri en az bir kez olsun görmek isterdim. Hem klasikleri hem de güncel yazarların eserlerini okurdum. Her ay en az bir roman okurdum.

Dinimi en yalın haliyle öğrenirdim. Peygamberimizin hayatını anlatan en az dört kitap okurdum. Amelinden şüphe etmediğim ahlakıyla örnek olan bir hocanın sohbetlerine devam etmeye çalışırdım.

Dünyanın ve ülkenin sorunlarını öğrenmeye ve anlamaya çalışır, bu konuda dürüst ve güvenilir bilim adamlarını ve gazetecileri takip ederdim. Üniversitede doğal hukuk, insan ve doğası, uygarlık tarihi gibi dersler alırdım. Mutlaka Türk ve İslam tarihi ile ilgili bir kitap okur, önemli isimler ve olaylar hakkında kabaca da olsa bilgi sahibi olmak isterdim. Bölüm dersleri dışında üniversitede alanında iyi olan hocaların derslerini misafir olarak dinlemeye giderdim. Belediyelerin ve vakıfların düzenledikleri yarı akademik programlar kaydolarak hem mesleğime hem de birikimime katkı sağlayacak dersleri ve hocaları takip ederdim.

Gördüklerimi, okuduklarımı, dinlediklerimi paylaşabileceğim ve kavga etmeden tartışabileceğim bir arkadaş grubum olsun isterdim. Böylece aşırılığa kaçmamış olurdum.

Meslek olarak;

Bu konuda derslere çalışmak ve sınavlarda başarılı olmak için yeter ama hayata hazırlamak için yetmeyebilir. Onun için alanımla ilgili piyasayı takip ederdim. İş ilanlarına bakar, aranılan özellikleri daha öğrenci iken kazanmaya çalışırdım. İngilizcenin yanında mutlaka Çince, Hinde, Portekizce, Arapça, Rusça, Farsça gibi dünyanın en çok konuşulan dillerinden birini de öğrenirdim.

Meslekler teknolojiden bağımsız değil artık. Bu konuda geri kalmamak için alanımla ilgili geliştirilen teknolojiyi ve programları takip ederdim. Sosyal bilimci de olsam teknolojiden uzak duramazdım. O yüzden sosyal medyayı etkili ve verimli kullanacak kadar öğrenirdim.

Piyasada çok sayıda kitaplar var. Bu kitapları okuyup iş dünyasında avantajlı olabilmek için çok iyi sözlü yazılı iletişime sahip, eleştirel ve analitik düşünebilen, başkalarıyla çalışabilen, liderlik yapabilen, girişimci ve yenilikçi diye sıralanan özelliklere dikkat etmez arkadaşlarımın önüne geçeceğim, onlardan daha çok kazanacağım diye ne ahlakımı ne de yaşantımı değiştirirdim. Sevdiklerimi ihmal etmezdim. Olduğumdan farklı görünmeye çalışmaz, insanları seven, işini yapmaktan zevk alan biri olmayı tercih ederdim. Halka hizmet etmenin aynı zamanda Hakk’a hizmet etmek olduğunu aklımdan çıkarmaz, insanlar arasında ayrım yapmadan görevimi en iyi şekilde yapacak bilgileri alırdım.

Aslolan iyi bir insan, hayırlı bir evlat ve kardeş, vefalı bir dost, karısına aşık bir eş, müşfik bir baba, ülkesine ve insanlara faydalı olan bir meslek sahibi olmak.

Çok şey mi istedim?

İsmail Güleç, “Üniversite Öğrencisi Olsam Ne Yapardım?”, Makas dergisi, Ekim-Kasım 2018, sayı 4.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Hz. Musa yaşadı mı?
Kur'an ve Tevrat'a göre Hz. Musa

Prof. Dr. Hakan Olgun, Mısır efsanelerine göre Hz. Musa ile ilgili anlatılan kıssaların doğruluğunu tartışıyor. Horus başta olmak üzere Mısır mitolojinin temel figürleri üzerinde duruyor.

05:00 Mısır mitolojisi bağlamında Hz. Musa

12:00 Kur'an kıssalarının mahiyeti

42:00 Mısır'ın politik ideolojisi

46:00 Kadim Mısır'ın Ma'at doktrini'nin toplum üzerindeki etkisi

51:00 İbranilerin Mısır'daki tarihsel varlığı

58:00 Kur'an ve Tevrat'ta Hz. Musa

01:25:00 Hz. Musa ve Çoban kıssası

Özer Ravanoğlu'nun Türkistan Hatıraları

Uzun yıllar Kırgızistan ve Kazakistan'da bulunan Özer Ravanoğlu'nun hatıralarını anlattığı programda değinilen konulardan bazıları şunlar:

Orta Asya bozkırında bir ülke: Kırgızistan

10:00 Orta Asya'daki mimari eserlerin yapım süreçleri

20:00 Yiğitbaşı Murat ve Beş Arkadaşının hikayesi

40:00 Ahıska Türklerinin yaşadığı zorluklar

55:00 Kültür ve Sanatta Kırgızistan

01:21:00 Türk dünyasının ünlü yazarı: Cengiz Aytmatov

ismailgulec.net