Cemal’imin ardından

Bu çarh-ı bî-vefâ hâlin görüp kimdir dilin bağlar
Gelenler dâr-ı dünyâya meğer gitmez sanmışdır

Veciz bir şekilde ifade ettiği gibi dünyadan hiç gitmeyeceğimizi düşünüp eşimizi dostumuzu ihmal ettik.

Kara, kışa, soğuğa rağmen İstinye’ye sığmayan kalabalıkları görünce ne kadar değerli bir dostumu kaybettiğimi daha iyi anladım.

Tanıdığım ve bildiğim Cemal’in iyi bir insan ve mümin olduğuna, bu yalan dünyanın işve ve hilelerine kanmadığına, imtihanı yüz akıyla geçtiğine şehadet ederim. Yakışıklı idi, hocaların arabasının olmadığı bir dönemde arabası vardı ama ne şımardı ne havasını attı. Arkadaşlarından muhabbeti, hocalarından hürmetini esirgemedi. Eminim öğrencilerini sevmekte cimri davranmamıştır.

Cemal çok ama çok iyi bir insandı. Rikkat sahibi idi. Merhamet ve vicdan onda adeta tecessüm etmişti.

Zerafet ve nezaket onun bir uzvu gibi idi. Üzerine o kadar yakışırdı ki hiçbir zaman onu terk etmedi. 

Cemal salih bir mümin ve muttaki bir kul idi. Bir kez olsun çizgisinden dışarı çıkmadı, sırat-ı müstakim üzere oldu hep.

Cemal güzel ahlak sahibi idi aynı zamanda. Cemal isminin dünyada tezahür ettiği mükemmel örnek Hz. Peygamber’dir. Cemal de bu devirde Peygamber’in ahlakına sahip nadir insanlardandı.

Türkoloji koridorunda asistanlar ve hocalar arasında Cemal’i sevmeyen kimse yoktu. Kimsenin kalbini kırdığı veya kavga ettiği görülmemiştir. Bunun ne kadar zor bir şey olduğunu üniversiteyi bilenler daha iyi anlayacaktır.

Alimlerimiz cemali mutlak ve mukayyet olarak ikiye ayırırlar. Mutlak cemâl, mahiyetini Allah’tan başka kimsenin bilmediği eşsiz güzelliktir ve mutlak cemal sahibi Allah’tır. Mukayyet cemâl ise küllî ve cüz’î olarak ikiye ayrılır. Küllî cemâl mutlak cemâlden tüm varlıklara sirayet eden güzellik. Kainattaki her varlık kendi kabiliyetine göre bu güzellikten payını alır. Cüz’î cemâl celi ve hafi olmak üzere ikiye ayrılır. Hafi cemâli sadece basiret sahipleri görebilir, çünkü akılla kavranabilen eşyanın içinde saklıdır. Akıl bu güzelliği takip ederek onun aslına ulaşabilir. Celi cemâli ise gözü olan herkes görür. Çünkü duyu organlarıyla kavranan eşyanın güzelliğidir. Cemal’de ikisi de vardı. Onu dünya gözü ile görenler ondaki celi cemali, yakışıklılığı, yakından tanıyanlar da hafi cemali, iç güzelliğini, ahlakını görür ve onun gerçekten tepeden tırnağa cemal olduğunu anlarlardı.

Tasavvufta her insanın bir esmâ-yı hassı yani özel bir ismi olduğuna inanılır. Bu esmâ-yı has anne ve babanın koyduğu isim değildir. Kişinin ilâhi âlemden gelirken getirdiği ismidir. Kimi Latif, kimi Gani, kimi Semi’, kimi Basîr esmalarına mazhar düşer. Cemal’i yakından bilenler onun isminin aynı zamanda esmâ-yı hassının olduğunu anlarlardı. İsmi ile müsemma sözünü hak eden nadir insanlardandı.

Cemal esması iç âleme yönelik olduğundan onda çirkinlik olmaz. Cemâle dönük, yani iç alemde yaşayanlar ise daha huzurlu bir hayat sürerler. Cemalim hem huzurlu idi hem huzur verirdi.

İşte ben böyle güzel bir insanı, cemal ve kemal sahibi, maddi ve manevi güzellikler sahibi bir dostumu, nadide bir güherimi kaybettim. O halde;

Kan ağlasın bu dide-i dür-bârım ağlasın
Ansın benim o yâr-ı vefâ-dârım ağlasın
Çeşm ü dehân u ârız u ruhsârım ağlasın
Baştan başa bu cism-i siyeh-kârım ağlasın
Ağyârım ağlasın bana hem yârim ağlasın
Gûş eyleyen hikâyet-i Cemal’im ağlasın

Cemal bu dünyada Allah’ı görüyormuşçasına ibadet etti. Cennette de Allah’a ve resulüne kavuşacak ve cemaliyle müşerref olacak inşallah.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Orhan Camileri ve Özellikleri

Neden Orhan Camileri? Osman veya Beyazıt, Murat vs değil?
Orhan camilerini nerelerde görüyoruz?
Bu camilerin kaç aded olduğunu konusunda elimizde bilgi var mı? Kaçı günümüze ulaştı?
Orhan camilerinin müşterek özelliği nedir?
Orhan dönemine mahsus başka nelerden bahsedilebilir?
Bu camileri yapan ustalar Türk müydü?
Bu camiler daha sonra yapılacak Süleymaniye cami formuna giden cami mimarisi içindeki etkisi oldu mu?
Orhan camileri arasında kiliseden çevrilen var mıydı?
Çandı adı verilen sistem nedir?
Orhan camilerinin resterasyonu konusunda problemler yaşandı mı?
Orhan cami ile Cuma cami arasındaki ilişki verir?
Orhan camilerinin büyüklükleri arasında ciddi fark var mı?
Yıkılıp yeniden yapılanlar var mı?
Bugün köy camileri mimarisi için örnek olabilir mi?
Orhan camilerinin Cuma namazı kılınması dışında bir işlevi daha var mıydı?

Bir vaaz ve nasihat kitabı: Tenbihü'l Gafilin

Tenbihü’l-Gâfilîn vaaz ve nasihat kitabıdır. Maverâünnehir bölgesinde yaşayan ve Türk olması kuvvetle muhtemel olan Ebü’l-Leys, fakihliği ile öne çıkan ancak temel İslam ilimlerinin hemen her alanında eser vermiş velut bir âlimdir. Ehl-i sünnetten, Hanefi fıkhının en önemli ve öncü isimlerinden bir fakih, müfessir, mütekellim/kelamcı ve aynı zamanda bir sufidir. Semerkant ve Belh’te müderrislik yaptığı, ahlak ve irşada dair konularda vaazlar verdiği de eserlerinin üslubundan anlaşılmaktadır.

Ebü’l-Leys’in eserleri, üslubunun akıcılığı, dilinin sadeliği ve tasnifteki başarısı ile dikkat çeker. Halkın seviyesine inerek anlaşılması zor olan meselelerin daha kolay öğrenilmesini sağlar. Sadece ders vermekle meşgul olmamış halkın da eğitimine önem vermiş bir alim. Kitaplarını ayet ve hadise dayandıran Ebu’l-Leys halkın içinde olmasa böyle bir kitap da yazamazdı. Bu yüzden eserleri Endülüs’ten Endonezya’ya kadar yayıldı ve asırlar boyunca İslâm dünyasının birçok bölgesinde Müslüman toplumların İslâm anlayışlarını ve dinî hayatlarını derinden etkiledi.

ismailgulec.net