Dünya öküzün boynuzları üzerinde

Dünya öküz ile balığın üzerindedir, şeklinde bir hadis-i şerif olduğu söylenir. Sahih olup olmadığı tartışmalarının yanı sıra hadisin ne anlama geldiği veya nasıl anlaşılması gerektiği de tartışılmış hadisçiler arasında.

Hadisin müteşabih özellikler taşıdığı, hadiste geçen kelimelerin sözlük anlamının değil mecazi anlamlarının anlaşılması gerekli olduğunu söyleyenler bu hadisi şöyle açıklamışlar.

Cenab-ı Allah, yarattığı her nesne için bir melek görevlendirmiştir. Dünya için de iki melek görevlendirmiştir. Bunlar Sevr (öküz) ve Hut (balık) isimli meleklerdir. Burada öküz ile kastedilen Sevr meleğidir.

Bir diğer yorum şu: Peygamberimizin yaşadığı devirde insanların başlıca geçim kaynakları tarım ve avcılık idi. Öküz tarımı, ekip biçmeyi, balık ise avcılığı remzeder. Dolayısıyla dünya çiftçilik ve avcılık üzerine kuruludur.

Bu konuda yapılan son yorum da şu: Dünya felekler ve burçların yer aldığı bir sistem içindedir. Dokuz kat feleğin her biri kendi içinde on iki zaman dilimine bölünür. Her bir dilim bir burçtur ve bunlardan ikisinin adı sevr ve huttur, yani öküz ve balık. Hz. Peybamber'e sorulduğu anda dünya sevr burcunda olduğu için öyle cevap verilmiştir. Bir başka seferinde de Balık burcunda iken sorulmuştur. Dolayısıyla kastedilen içinde bulunulan zaman dilimidir.

Hangisi doğrudur, bilmem. Zaten hadis olup olmadığını tartışacak birikime de sahip değilim. Doğrusunu Allah bilir, der geçerim. Benim derdim başka. Ben size dünyanın öküzün boynuzları üzerinde olmasından ne anladığımı anlatmaya çalışacağım.

Dünya mecazen insanın içinde yaşadığı kendine has duygu, düşünce, hayal vb. hallerin bütünü ve ortak bir özelliğin veya özelliklerin hâkim olduğu çevre anlamlarında kullanılır. Öküz ise bedenen güçlü olmakla birlikte aklen o kadar güçlü olmayan, kalın kafalı, akılsız, görgüsüz, kaba kimseler için kullanılır.

İki farklı anlamı var bana göre bu sözün. Tasavvufta öküz nefsi sembolize eden hayvanlardan. Oburluğu, gücü ve kabalığı ile kişiye istediklerini yaptıran nefis. Herkesin kendisine has bir dünyası var. Bu dünyasını hayallerine ve arzularına göre yaşar. İşte kemal mertebesine gelmemiş insanın dünyası öküzün boynuzları üzerinde yani öküz mesabesinde olan nefsinin iki eli arasındadır ve ona tabi bir şekilde yaşar.

Dünya öküzün boynuzları üzerinde demenin ikinci anlamı şu: Bazı önemli işlerin ve görevlerin veya bazı önemli kurum ve kuruluşların yönetiminin başına aklı bedeni kadar güçlü olmayan kişilerin getirilmesi anlamına geliyor. Özellikle kendince bir iddiası olan, yeni bir dünya kurmak isteyen, topluma yön verecek bireyler yetiştirmek isteyen kurum ve kuruluşların başına kendisini çok akıllı bir ahmağı görünce ben, yine bir dünyayı bir öküzün boynuzları üzerine yüklemişler, diye düşünürüm. Eski inanışa göre depremler öküzün dünyayı sallaması ile olurmuş. Siz de kendine ait bir dünyası olan bir kurumu bir öküze teslim ederseniz depremi, yani kurumun sallanmasını bekleyiniz.

Peki öküz bulmada herhangi bir sıkıntı yaşanır mı? Bu soruya da Necip Fazıl cevap versin.

Yüz daha versen yüz uman yüzler bilirim,

Yokuşlara kardeş olan düzler bilirim,

Dünya öküzün üstünde derler ama,

Dünyanın üstünde nice öküzler bilirim...

Günümüzde bu konuda sıkıntı çekilmeyeceği cümlenin malumudur. Eh, öküz çok olunca az da olsa birileri bir yerlere gelebiliyor. Böylelerini Mesnevi de tarif ediyor.

Aşağılık bir adam, terzilik dâvâsına kalkışsa; pâdişah, onun önüne bir atlas kumaş atar, "Bundan geniş bir kaftan yap!" der. Bu sınamayla, yersiz dâvâya kalkışanın başında iki boynuz peyda olur, öküzlüğü anlaşılıverir... Kendini Cüneyd ve Bâyezid gösteriyorsun… Yürü be! "Ben, baltayı kilitten fark edemem ki" diyorsun ama. A düzenbaz! Kötülüğü, tembelliği, kızgınlığı ve ihtirâsı, bu sersemlikle nasıl gizleyebileceksin? / Kendini Hallâc-ı Mansûr göstermede, dostların pamuğuna ateş vurmadasın... Kendini öyle pek yol erlerinden sanma! Sen, yol kesicilerin adamısın." (III/54-55).

Hikâyedeki remizleri açıklamaya çalışayım. Terzi mürşidi, padişah Allah Tealâ, atlas kumaş insanlığı, kaftan kâmil insan, iki boynuz sahte şeyhin yalanları, foyası, öküz de şeyh taslağını sembolize eder.

Mevlâna, layık olmadığı halde hak ettiğinden büyük yerlere gelen, taşıyamayacağı iddiaların altına girenleri öküze benzetiyor. Bir öküz mesabesinde olan yalancı şeyh bir insanı kemale eriştiremeyeceği gibi hak etmediği yere gelenler de başlarında oldukları kurumları daha ileri götüremezler.

Allah böylelerinden milletimizi muhafaza buyursun.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Cudi Dağı ve Cizre'yi yakından tanıyalım.

Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi

Kısas-ı Enbiya

Cevdet Paşa’nın ahir ömründe yazdığı bu kitabın tam adı: Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Bir nevi İslam tarihi de denilebilir.

Tanpınar’ın onun için söylediği şu sözler çok önemli: Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya'da ve bilhassa da bu kitabın Peygamber'in hayatına ait olan kısmında nesrin kemal noktasına varmıştır. Türkçe'de Mevlid'den başka hiçbir kitap, bu kadar herkesin dilini konuşuyor hissini bırakmamaktadır.

ismailgulec.net