Diploma ve üniversite mezunu olmak

Ülkemizde üniversite kavramı ile ilgili yanlış bir anlama var zannediyorum. Üniversite denilince akla yükseköğretim ve mevcut üniversitelerden biri geliyor. Oysa tarih boyunca birçok yüksek öğretim kurumu olmuştur, bunlardan biri de üniversitedir. Üniversitenin yanında başka yüksek öğretim kurumları da vardır ve günümüz üniversitelerinden hiç farkı yoktur.

Üniversitelerin tarihine bakıldığında kolejler ve üniversiteler diye iki farklı şekilde geliştiği görülür. Kolejler bir alanda eğitim veren ve araştırma yapmak gibi bir misyonu olmayan yüksek öğretim kurumları olarak gelişirken birden fazla alanın, hukuk, felsefe, tıp, teoloji gibi alanlarda eğitim-öğretim faaliyetlerinde bulunan okullar bir araya gelerek bir çatı altında toplandılar ve üniversite adını aldılar. Üniversiteler birden fazka kolejlerden uluşan yükseköğretim kurumlarıdır.

1980 darbesine kadar bizde de böyle bir ayırım vardı. İki farklı yükseköğretim kurumu vardı. Biri üniversitelerdi, diğeri ise akademi adı verilen sadece bir alanda yüksek öğretim yapan okullar. Kırk seneden beri olmadıkları için gençler üniversite dışında yüksek öğretim kurumu yok sanıyorlar sanırım.

Akademiler

Tarihte kurulmuş ilk yüksek öğretim kurumun Platon'un (MÖ 427-347) ailesinden kalan miras ile satın aldığı ve Yunan kahramanı Akademos'un adını taşıyan bahçede MÖ 385'te kurduğu, öğrenimin bedava olduğu ve masrafların bağışlarla karşılandığı Akademia olduğu yazılıdır kaynaklarda. Aristo'nun (MÖ 384-322) Apollan'a adanmış korunun isminden dolayı Lükaion/Gimnazion'u (MÖ 335) ile Büyük İskender'in (MÖ 356-323) kurdurduğu Museum (MÖ 330) da Platon'un okulunun takipçileridir.

Ortaçağlarda ve sonrasında akademi üniversite dışındaki bilim üreten merkezler için kullanılırdı. Von Humboldt 19. Asırda üniversite ve akademiyi birleştirene kadar ikisi de ayrı kurumlar idi. XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde bile ayrılık devam ediyordu ve bilim akademileri üniversitelerden daha fazla bilimsel araştırma yapılan yerlerdi. Darwin, Marx ve Pasteur gibi filozof ve bilim adamlarının herhangi bir üniversite ile ilgisi ve bağı yoktu.

19. yüzyılda kurulan Berlin Üniversitesi akademi ile üniversiteyi tek çatı altında topladı. Artık üniversiteler hem eğitim-öğretim yapılan yerler oldu hem de araştırma yapılan yerler. Üniversitele kurulmaya başladığı dönemlerden beri akademi denilince akla felsefenin konuşulduğu bilimsel ortamlar, akademisyen denilince de felsefe ile uğraşan kimseler anlaşıldı. Zamanla tüm üniversite mensupları bu isimle anılır oldu.

Türkiye'de akademiler ve enstitüler

Cumhuriyet kurulduğunda yüksek öğretim yapan Darül'l-Fünun'un yanı sıra birçok yüksek mektep bulunuyordu. Ancak on sene sonra yüksek öğretimle ilgilenebilen hükümet 1933'te İstanbul Üniversitesi'ni kurdu. Aynı yıl Ankara'da Von Humbold geleneğine uygun olarak Yüksek Ziraat Enstitüsü, 1935 yılında da Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kuruldu.

2. Dünya Savaşı'ndan sonra, 1946 yılında çıkan 4936 sayılı kanun yüksek öğretimde bir dönüm noktası oldu. İstanbul'daki Yüksek Mühendis Mektebi 1944'de İstanbul Teknik Üniversitesi'ne dönüştürülmüştü. Ankara'da kurulan enstitüler de fakülte haline getirilerek Ankara Üniversitesi kuruldu. Böylece üç üniversitemiz oldu.

Yüksekokullar ve akademiler

Üniversite olacak kadar büyük olmayan, yani sadece bir alanda eğitim veren yüksek öğretim kurumlarının ismi yüksekokul idi. 1959'te çıkarılan 7334 sayılı akademi kanunuyla İktisadi Ticari İlimler Yüksekokulları akademilere dönüştürüldü. 1969'ta da Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi kuruldu ve Güzel Sanatlar Akademisi ile birlikte akademiler sistemine katıldı. Böylece iktisat, mimarlık ve güzel sanatlar alanlarında yüksek öğretim veren üç okulumuz daha oldu.

Ülkemizin üniversite düzeyinde eğitim veren ilk güzel sanatlar mektebi sanat tarihçisi, arkeolog, müzeci, Ressam Osman Hamdi Bey tarafından 1882'de Sanayi-i Nefise Mektebi adıyla kuruldu ve 2 Mart 1883'de öğretime başladı. Kurum, 1928'de Güzel Sanatlar Akademisi adını aldı ve böylece ülkemizde akademi ünvanını alan ilk yükseköğretim kurumu oldu. 1982'de çıkarılan 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile üniversiteye dönüştü ve Mimar Sinan Üniversitesi adını aldı. İsmi birkaç sene önce Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olarak değiştirildi.

Akademi iken fakülteye dönüşen bir diğer yüksek öğretim kurumu Eğitim Enstitüleri idi. İlk önce Orta Muallim Mektebi adıyla kuruldu ve lise seviyesinde eğitim veriyordu. Daha sonra isimleri önce Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü, sonra da Eğitim Enstitüsü'ne dönüştürülür. 1980 yılında MEB'in aldığı kararla Eğitim Enstitülerinin adı Yüksek Öğretmen Okuluna dönüştürülerek 4 yıllık eğitim veren Yüksek Öğretmen Okulu adını alır. 2547 ile de üniversitelere bağlanarak Eğitim Fakültesi olurlar.

İktisadi ve Ticari İlimler Akademileri de aynı süreçlerden geçti. Önce Orta Ticaret Mektebi adıyla eğitim ve öğretim hizmetlerini sürdürdü. 1924-1925 eğitim-öğretim yılında Orta Ticaret Mektebi, Yüksek Ticaret Mektebi ve İstanbul Ulumu Aliye-i Ticariye Mektebi isimleri ile üç kademeli hale getirildi. 1932'de Küçük Ticaret Mektebi, Ticaret Lisesi ve Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi şeklinde yeniden düzenlendi ve MEB'e bağlandı. 7334 sayılı İktisadi ve Ticari İlimler Akademileri Kanunu'nun 8 Haziran 1959 tarihinde yürürlüğe girmesiyle İstanbul'da ve Ankara'da İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi kurulmuş oldu. 1982'de çıkan kanunlarla da biri Marmara Üniversitesi diğeri Gazi Üniversitesi olarak hizmetlerine devam ediyor.

Diplomalar arasında fark var mıdır?

Akademiler ile üniversite arasındaki fark tamamen idari yapılanma ile ilgili olup diplomaları arasında hiçbir fark yoktur. Akademide sadece bir alanda eğitim verilirken üniversitede birden fazla alanda eğitim veriliyordu. Her ne kadar farklı isimle anılsa da hepsi yüksek öğretim kurumu idi ve mezunları yüksek öğretim mezunu kabul edilir idi.

1980 darbesini müteaakip kabul edilen Anayasa'nın 2547 sayılı kanununa göre YÖK kurulunca akademiler ve yüksekokullar fakülte ve üniversitelere dönüştürüldü. Bu değişiklik sadece idari değişiklik idi. Hocalar ve öğrenciler hiçbir şey olmamış gibi eğitim hayatlarına devam ettiler.

2000'lerden itibaren de üniversitelerin Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulları Spor Fakültelerine, Sağlık Yüksekokulları ise Sağlık Bilimleri Fakültesine dönüştürüldü, dönüştürülüyor. Haklar ve imkan bakımından da BESYÖ mezunu ile Spor Fakültesi mezunu arasında hiçbir fark yoktur, ikisi de aynı kabul edilir.

Özetle söyleyecek olursak, Güzel Sanatlar Akademisi, Mimar ve Mühendislik Akademisi, İktisadi ve Ticari İlimler Akademileri yüksek öğretim kurumlarıdır ve mezunları da yüksek öğretim tahsili almış kişilerdir ve üniversite mezunu olarak kabul edilir.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Hz. Musa yaşadı mı?
Kur'an ve Tevrat'a göre Hz. Musa

Prof. Dr. Hakan Olgun, Mısır efsanelerine göre Hz. Musa ile ilgili anlatılan kıssaların doğruluğunu tartışıyor. Horus başta olmak üzere Mısır mitolojinin temel figürleri üzerinde duruyor.

05:00 Mısır mitolojisi bağlamında Hz. Musa

12:00 Kur'an kıssalarının mahiyeti

42:00 Mısır'ın politik ideolojisi

46:00 Kadim Mısır'ın Ma'at doktrini'nin toplum üzerindeki etkisi

51:00 İbranilerin Mısır'daki tarihsel varlığı

58:00 Kur'an ve Tevrat'ta Hz. Musa

01:25:00 Hz. Musa ve Çoban kıssası

Özer Ravanoğlu'nun Türkistan Hatıraları

Uzun yıllar Kırgızistan ve Kazakistan'da bulunan Özer Ravanoğlu'nun hatıralarını anlattığı programda değinilen konulardan bazıları şunlar:

Orta Asya bozkırında bir ülke: Kırgızistan

10:00 Orta Asya'daki mimari eserlerin yapım süreçleri

20:00 Yiğitbaşı Murat ve Beş Arkadaşının hikayesi

40:00 Ahıska Türklerinin yaşadığı zorluklar

55:00 Kültür ve Sanatta Kırgızistan

01:21:00 Türk dünyasının ünlü yazarı: Cengiz Aytmatov

ismailgulec.net