Otizmli çocuklar için yüksekokul

Bir televizyon dizisi ile yeniden gündemimize girdi otizmli çocuklar meselesi. Kendisine inanan ve güvenen hocası tarafından iyi bir doktor olarak yetiştirilen bir gencin doktorluk serüveni büyük bir hayranlıkla izleniyor anladığım ve gördüğüm kadarı ile.

Peki nedir otizm ve bu çocukların diğer çocuklardan farkı ne? Kaynaklarda otizm genellikle ilk üç yaşta başlayan ve hayat boyu devam eden, kişinin etrafıyla sözel ve sözel olmayan şekilde uygun ilişki kuramaması şeklinde tarif edilen bir gelişim bozukluğu. Otizmli çocuklar erken teşhis edildiğinde ve eğitim uygulandığında kimseye muhtaç olmadan yaşamını sürdürmesi mümkün. Erken teşhis ve eğitim ile rehabilite edilebilecek olan bu geniş grup için bir şeyler yapılıyor ve yapmaya devam etmemiz lazım. Onların ve ailelerinin hayatını kolaylaştıracak bir dokunuşa her zaman ihtiyaç var.

Otizmli çocuklar için yüksek okul

Günümüzde 1/59 oranına ulaşan otizmli çocuk sayısı gittikçe artıyor. Ve bu çocuklarımız için yapılabilecek tek şey eğitim. Ne ilaç ne de iğnesi var. Eğitimden başka yapabileceğimiz hiç bir şey yok.

Bu çocukların büyük bir kısmının okul çağları ise maalesef lise ile sınırlı. Liseyi bitirdikten sonra genellikle evlerine kapanıyorlar ve aileleri ile birlikte sorunlu bir hayat sürüyorlar. Bu durumun önüne geçebilmek için otizmli bireylere yaşam becerileri kadar mesleki beceriler de kazandırmamız gerekiyor ve bunun yeri de meslek yüsekokulllarında onlar için açılacak programlar.

Bunları bir şekilde hayatın içine katmalı ve birlikte yaşayabilecekleri ortamlar sağlamalıyız. Bu çocukların gelişim düzeylerine göre farklı olmakla birlikte gidebilecekleri birçok program bulunmakta.

Devlet otizmli çocukları da akranlarıyla birlikte aynı sınava sokuyor ve değerlendiriyor. İçlerinde iyi üniversiteleri kazananlar çıkıyor ama bu çok küçük bir oran. Büyük bir kısmı üniversite sınavlarına girecek cesareti bulamıyor kendilerinde. Bulanlar da sınav kaygısı, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, duygu durum bozukluğu gibi nedenlerden dolayı başarılı olamıyorlar.

Oysa fırsat verildiğinde başarılı bir şekilde mezun olabilecekleri birçok program bulunuyor. Çünkü otizmli çocukların hepsi aynı durumda değil. Çok ağır vakalarının yanı sıra hafif olanları da mevcut ve bunların sayıları oldukça fazla.

Nasıl bir program olmalı?

Otizmli çocukların yüksek okullara kabülünde iki farklı yöntem uygulanabilir. Her ikisi de sınavsız olan bu uygulamada çocuğun durumunu gösteren bir komisyon raporu aranabilir. Uzmanlardan oluşan bir heyetin vereceği raporla çocuğun durumuna göre başarabileceği bir okula kabul edilebilir. İkinci yöntem ise ilkine göre daha ağır durumda olan çocukların gidebileceği bir yüksek okul açmak. Eskişehir'de bir örneği açılan ancak maalesef yeterince gelişemeyen bu okulları İstanbul ve Ankara'da da açarak yaygınlaştırmak gerekiyor.

Kimler kabul edilecek?

Otizmli çocukların düzeyleri farklı. Çok ağır olanları için maalesef yapabileceğimiz bir şey yok, en azından şimdilik. Rahatsızlık düzeyi hafifledikçe gidebilecekleri okul ve program sayısı artıyor. Uzmanlar tarafından otizmli çocukların gidebileceği programlar çıkarılır ve çocukların aileleri ve uzmanlar bunlar arasında en uygun olanı tercih ederler.

Nasıl okuyacaklar?

Otizmli bireylerin ve ailelerinin yaşadığı en önemli sorun ancak bir yardımcı ile derslere girmeleridir. Bu durumun bağımsız beceri gelişimini olumsuz etkilediğine hiç kuşku yok. Açılacak ön lisans programı ile bağımsız ve yardımcı öğretici olmadan kendi kendine yaşama ve bir iş yapabilme becerisi kazandırma amaçlanıyor.

A. B. D.'de örnekleri olan program her şeyden önce disiplinler arası olacak. Özel Eğitim, Beden eğitimi ve Spor ile Çocuk Gelişimi başta olmak üzere, özel gereksinimlilerle ilgili Ergoterapi, fizyoterapi, dil konuşma bozuklukları, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık, Sosyal Hizmetler gibi alan uzmanlarının ders vereceği ancak bu alanlarla sınırlı kalmayacak bir program.

Programın ikinci özelliği uygulama ağırlıklı olması. MYO bünyesinde oluşturulacak küçük atölyelerle iş hayatına geçiş çalışmaları planlanabilir. Ülkemizde ön lisans programları iki yıl olmakla birlikte ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak üç yıla çıkarılabilir.

Hangi dersleri görecekler?

Her şeyden önce okuma, yazma, anlama ve kendini ifade etme becerilerini kazandıracak dersler olacak. Matematikte sayılar, sayılarla dört işlem, problem çözme, temel spor becerilerinin gelişimi, öz bakım, sağlıklı beslenme, bilgisayar okuryazarlığı, günlük kullanım, bilgisayarın parçaları, çeşitli ortalarda sohbet başlatma yolları, duyguları fark etme, sohbetlerdeki ipuçlarını anlama ve karşı davranışlar, bağımsız toplumsal yaşamın gereklilikleri, kişisel güvenlik, akranlar ve okul personeli ile etkili iletişim becerileri, yaşam, iş ve boş zaman değerlendirmede toplum kaynaklarına erişim, günlük yaşama ait rutinleri planlama, sınıf-içi ve kampus içi etkinliklere katılım, bağımsız ev yaşamına hazırlık, eğitsel deneyimler, apartman yaşamı, kişisel bakım ve hijyen, bütçe yapma, yemek hazırlama, alışveriş yapma,güncel etkinlikler hakkında sohbet eğitimin temelini oluşturan konular.

Öte yandan yapabilecekleri duruma göre seçecekleri bir meslek alanında alacakları mesleki eğitim.

Mezunları ne iş yapacak?

Bu programdan mezun olan öğrenciler çeşitli alanlarda teknik personel olarak istihdam edilecekler. Tekstil (katlama, paketleme gibi), montaj, ofis hizmetleri ile mutfak ve servis elemanlığı ilk aklıma gelenler. İhtiyaca ve bireyin özelliklerine göre meslekler farklılaşabilir.

Burada yazdıklarım en doğrusu olduğunu iddia etmiyorum. Uzmanların görüşleri ve uygulamada görülecek ihtiyaçlara göre zaman içinde gelişerek devam edebilir. Başarılı örnekleri gördükçe de uygulama yaygınlaşabilir. Ama bunun için bir yerden başlamak gerekiyor.

Bunun için iki kuruma ihtiyaç var. Biri bu işi yapmaya talip bir üniversite, diğeri de üniversiteye bu işi yapma izni verecek olan YÖK. Engelliler konusunda çok önemli yenilikleri hayata geçiren YÖK'ün bu konuda en azından bir üniversitede uygulama yapmasına izin vereceğini, uygulamanın başarılı olması durumunda kontrollü bir şekilde yaygınlaşmasına teşvik edeceğini düşünüyorum.

Ama en önemlisi üniversite ve bölüm. Bu işin altından kalkmaya talip olacak üniversite önemli. Kim başarılı bir şekilde bu işin altından kalkarsa toplumun bir yarasına merhem olacak. Bunun şerefi de o okula yeter.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Hz. Musa yaşadı mı?
Kur'an ve Tevrat'a göre Hz. Musa

Prof. Dr. Hakan Olgun, Mısır efsanelerine göre Hz. Musa ile ilgili anlatılan kıssaların doğruluğunu tartışıyor. Horus başta olmak üzere Mısır mitolojinin temel figürleri üzerinde duruyor.

05:00 Mısır mitolojisi bağlamında Hz. Musa

12:00 Kur'an kıssalarının mahiyeti

42:00 Mısır'ın politik ideolojisi

46:00 Kadim Mısır'ın Ma'at doktrini'nin toplum üzerindeki etkisi

51:00 İbranilerin Mısır'daki tarihsel varlığı

58:00 Kur'an ve Tevrat'ta Hz. Musa

01:25:00 Hz. Musa ve Çoban kıssası

Özer Ravanoğlu'nun Türkistan Hatıraları

Uzun yıllar Kırgızistan ve Kazakistan'da bulunan Özer Ravanoğlu'nun hatıralarını anlattığı programda değinilen konulardan bazıları şunlar:

Orta Asya bozkırında bir ülke: Kırgızistan

10:00 Orta Asya'daki mimari eserlerin yapım süreçleri

20:00 Yiğitbaşı Murat ve Beş Arkadaşının hikayesi

40:00 Ahıska Türklerinin yaşadığı zorluklar

55:00 Kültür ve Sanatta Kırgızistan

01:21:00 Türk dünyasının ünlü yazarı: Cengiz Aytmatov

ismailgulec.net