Miftahu’s-Saâde’ye göre hoca ve talebe

Nasreddin Hoca'nın fıkraları meşhurdur ve her biri bir hikmet taşır. İlk dinlediğimizde güleriz ama biraz düşününce ilk aklımıza gelen anlamından çok daha derin anlamları olduğunu fark ederiz.

Söylediklerimi bir örnek üzerinden açıklamaya çalışayım. Hoca'ya sormuşlar;

- Hocam, eskiyen ayı ne yaparlar?

- Ne yapacaklar, kırpıp kırpıp yıldız yaparlar!

Fıkra bu kadar. Eski ay nedir, yıldızlar kimlerdir, düşünelim mi biraz?

Eskimiş ay Hak'tan aldığını insanlara yansıtan kamil velilerdir. Kamil veliler hayatları boyunca birçok insanı ihya eder, ışıklarını onlara verir. Göçmesi ayın batmasıdır. Geride bıraktığı yetiştirdiği güzel insanlar ise yıldızlardır. Ondan zamanında aldıkları ışıkları çevrelerine saçarlar ve insanların istikametlerini bulmalarını sağlarlar.

Bir diğer anlamı ise eski hikayelerin, menkıbelerin, kitapların geleceğimize dair birtakım bilgileri taşıdıklarıdır. Bizler artık klasikleşmiş eserleri okur ve onlardan yıldızlar çıkarırız.

Mesela Miftahu's-Saâde.

Osmanlı ulemasının en meşhurlarından biri olan Taşköprizade Ahmed Efendi'yi (ö. 1561) bilmeyen tarihçi ve edebiyatçı yoktur. Özellikle Osmanlı ulemâ ve meşâyihine dair kaleme aldığı biyografik eseri Şakayık-ı Numaniye Osmanlılar ile ilgili çalışma yapanların temel kaynaklarından biridir.

Taşköprizade'nin ilki kadar olmasa meşhur bir eseri daha var. İlimler tarihi ve tasnifiyle ilgili Arapça biyobibliyografik ve ansiklopedik bir eser olan Miftahu's-Saâde.

Taşköprizade Miftahu's-Saâde'nin bir bölümünde eğitimden bahseder. Eğitimle ilgili birçok konunun yanı sıra bir öğrencinin ve hocanın nasıl olması gerektiği üzerinde de durur. Taşköprizade'ye göre ideal bir öğrencinin özelliklerini şunlardır:

1. Nefsini tezkiye ile kötü ahlaktan arındırır. Kötü ahlak dediği dinin ve toplumun tasvip etmediği davranışlardır.

2. İhlas ve samimiyet sahibi olmalıdır. Samimiyet olmazsa ilim de olmuyor maalesef.

3. Dünya işleri ile çok mecbur kaldıkça ilgilenir, ilim dışında başka işlerle uğraşmaz.

4. Başarılı olmak için çalışır.

5. Okulu bitirdikten sonra da ömrünün sonuna kadar öğrenmeye devam eder.

6. Samimi ve gayretli hocalar seçer. Gerçi günümüzde bu konuda pek tercih hakkı yok.

7. Sadece bir alanla değil, yakın alanlarla da ilgilenmeli, bilgi sahibi olmalıdır.

8. Derslerde işlediği konuları arkadaşılarıyla müzakere eder.

9. Günü gününe dersine çalışır.

10. İlmin şerefini, mertebesini idrak edip ona göre davranır. Bir ilim ehline yakışmayacak durumlardan kaçınır.

İdeal bir öğrenciyi tarif ettikten sonra ideal bir hocanın özelliklerini de sıralar:

1. Allah rızası için öğretir.

2. Talabeye kendi evladı gibi davranır.

3. Peygambere uyarak talebeden ücret istemez.

4. Talebeye yeri geldikçe nasihat eder, uyarır.

5. Talabe hata ettiğinde onu dokunaklı sözlerle tariz ederek uyarır. Doğrudan söyleyip kırmak yerine onun anlayacağı ve tesir edecek şekilde söyler.

6. Küçük sınıfları ilim öğrenmeye teşvik eder.

7. Ne söylüyorsa öyle yaşar. Yapmadığı şeyleri yapın ve yaptığı şeyleri yapmayın demez.

8. Bir konuyu anlatırken en önemliyi önemliye tercih eder.

9. Ders adabına riyaet eder. Zamanında dersine girer, dersleri aksatmaz.

10. Yemesine, içmesine ve kılık kıyafetine dikkat eder. Temiz ve sade giyinir.

500 sene öncesinin ideal öğrencisini ve öğretmenini böyle tarif ediyor Taşköprizade. Sorum şu: Artık eskimiş bir ay mesabesinde olan Miftahü's-Saâde gibi eserleri kırpıp kırpıp yıldız yapmamız gerekmiyor mu?

Cevabınızı çok merak ediyorum.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Cudi Dağı ve Cizre'yi yakından tanıyalım.

Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi

Kısas-ı Enbiya

Cevdet Paşa’nın ahir ömründe yazdığı bu kitabın tam adı: Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Bir nevi İslam tarihi de denilebilir.

Tanpınar’ın onun için söylediği şu sözler çok önemli: Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya'da ve bilhassa da bu kitabın Peygamber'in hayatına ait olan kısmında nesrin kemal noktasına varmıştır. Türkçe'de Mevlid'den başka hiçbir kitap, bu kadar herkesin dilini konuşuyor hissini bırakmamaktadır.

ismailgulec.net