Akademik teşvik puanın kadar konuş

Bugünlerde üniversitelerde hocaların birbirlerine en sık sorduğu soru şu: Akademik teşvik puanın kaç?

Hocalar bugünlerde akademik teşvik formlarını doldurmak ile meşguller. Öte yandan geçen sene yapılan faaliyetlerin bu sene başı çıkarılan yeni yönetmelikle değerlendirilmesinden ve kimi değişikliklerden genel bir memnuniyetsizlik olduğu belli oluyor. Birtakım değişiklikleri görünce şaşırdım ve anlamaya çalıştım. İğneyi önce yönetmeliğe batıralım, çuvaldızı sonra kendimize batırırız.

Yönetmeliği hazırlayanların iki kaygısı olduğunu düşündüm. Mümkün olan en az parayı vermek, çünkü bir kişinin tam puan alması mümkün görünmüyor, hele bir de sosyal bilimci iseniz yarısını aşarsanız büyük başarı.

İkincisi de Türk üniversitelerine, akademisyenlere ve yayınevlerine karşı duyulan güvensizlik ve Türkçenin ve Türkiye'nin ötelenmesi ve değersizleştirilmesi.

İğneyi yönetmeliğe batıralım

Neden böyle söylediğimi akademik teşvik puanlaması yapanlar hemen anlayacaklardır. Çünkü Türk üniversitelerin yaptığı uluslararası sempozyumlar kabul edilmiyor, yurt dışında olanlarda da katılanların yarısından bir fazlasının yabancı olması şartı aranıyor.

Aynı şey yayınevleri için de geçerli. Türkiye'de uluslararası yayın yapan yayınevlerini toplasanız bir elin parmaklarını geçmez. Kaldı ki Türkiye'deki yayınevi neden yabancı dilde yayın yapsın? Uluslararası yayın şartı ülkemizdeki ciddi yayınevlerini değersizleştiren ve önemsizleştiren bir kriter. Bir de yayınevini arayıp uluslararası olduklarına dair yazı istenilmeye başlandığını duyunca artık işlerin farklı bir yere doğru gittiğini düşünmeye başladım.

Yeni yönetmeliğe göre çalışma alanı Türk edebiyatı, tarihi, hukuk, eğitimin bazı alanları, ilahiyat gibi araştırmasının nesnesi Türkiye ve Türkçe olan alanların puan toplaması neredeyse imkânsız.

Yayınevi ile yazar arasında yapılmış sözleşmeyi istemenin gerekçesini anlamadım. Kitap ortada iken sözleşmeye neden gerek duyulur, anlamak mümkün değil.

Sosyal bilimcilerin en çok sıkıntı çektikleri alan proje bölümü. TUBİTAK'ın verdiği proje desteği sınırlı, diğer kurumların verdiği projeler kabul edilmiyor. Bir projenin hazırlanması, başvurusu ve tamamlanması yılları buluyor. Dolayısı ile proje kaleminden puan almak pek mümkün değil.

Keza sempozyumlar. Hem çoğu sempozyum kabul edilmiyor hem de verilen puanlar çok düşük. Bu kalemden tam puan almak için bir yılda 10 uluslararası sempozyuma katılmak ve bildirinin yayınlanması gerekiyor.

Bir de sempozyum bildirilerine aynı yıl içinde yayınlanmış olma şartı getirilmiş. Senenin sonlarında yapılan sempozyumların kitabı bir-iki ay içinde nasıl yayınlanacak? Tüm sempozyumlar senenin ilk yarısında mı yapılmalı? Bu şart sempozyum yapıldığı tarihten sonraki bir yıl içinde olarak yeniden düzenlenmeli.

Anlamadığım bir diğer konu yönetilen doktora ve yüksek lisans tezlerinin neden hesaba katılmadığıdır. Ayrıca tezde yapılan atıfın kabul edilmeyip aynı tezden üretilen makaledeki atıfın kabul edilmesinin de anlaşılabilir bir tarafı yok. Sadece biri kabul edilir denilse anlaşılabilir ama hiç kabul etmemenin mantığını kavramak zor.

Çuvaldızı da kendimize batıralım

Şimdiye kadar yönetmelikte gördüğümüz bize göre yanlış olan hususları dile getirdik. Belli ki bu yönetmeliği hazırlayanlar gördükleri olaylar karşısında önlem almak için şartları biraz zorlaştırmışlar.

Senede on sempozyum düzenleyen ve başvurulara bir saat içinde kabul yazısı veren sempozyumlar düzenlenirse,

Sempozyumlar gezilere dönüştürülürse, bildiri sunar sunmaz sempozyumu terk edip gezmelere gidilirse,

Sempozyumu uluslararası göstermek için katılımcı Türkleri listeden çıkarıp sadece yabancıların isimleri konulursa,

Projede ve makalelerde katkısı olmadığı halde kimi hatır ve gönül için kimi de idarecilere yaranmak için katkısı olmayan isimler yazılırsa,

Herhangi bir şekilde ciddi editöryal süreçten geçmeden alana katkı sağlamayan digital baskılı kitaplar ortalığı kaplarsa, bunun ticaretini yapan çakma yayınevleri türerse,

Hakemlik için gönderilen makalelere sırf atıf almak için konuyla ilgisi olmadığı halde kendi makalelerini ekleten hakemler olursa,

Kan bağışı için verilen belgeyi alınan ödüller arasına koyanlar olursa,

Sergi diye bir konudaki kitap kapaklarının fotoğraflarını çekip sergileyenler olursa,

Ve daha benim bilmediğim bir akademisyene yakışmayan birçok buna benzer şey yönetmeliği hazırlayanların önüne gittiyse böyle bir şey hazırlarlar. Ama maalesef siz ne kadar sıkı kilitlerseniz kilitleyin hırsız yine yolunu buluyor. Olan işini temiz yapmaya çalışan dürüst ve ahlaklılara oluyor.

Teşvik yönetmeliği yetmiyormuş gibi üstüne bir de üniversitelerin getirdiği yorumlar ve delil olarak istedikleri evrakı hazırlamak da eklenince teşvik için başvuru hem başvuranlar için hem de komisyondakiler için tam bir eziyete dönüşüyor.

Ne yapılmalı?

Aslında işlemleri kolaylaştırmak o kadar zor değil. Zaten YOKSİS birçoğunu hallediyor. Basit birkaç iş kalıyor geriye. Tartışmaların önüne geçmek için;

En önce dergilerin hangi katagoriye girdiği meselesini çözmek gerekiyor. Dergipark ve TUBİTAK böyle bir liste yayınlasa hem hocalar hem de komisyondaki arkadaşlar rahat eder.

WEB-ISI, SCOPUS, DOİ, Orcid, Dergipark, YOKSİS gibi sistemler varken hala elle bilgi toplamak ve kanıt istemek yorucu ve sıkıcı oluyor. Zaten bilgilerin büyük kısmı internet üzerindeki portallardan ve sitelerden alınıyor. Yapılacak basit bir programla bu konu da halledilir ve yüzlerce sayfa çıktı almak zorunda bırakılmayız.

Söylenenlerin birçoğu teknik ve ufak birkaç işlemle hallolabilir. Ama benim çok önemli bulduğum ve üzüldüğüm iki konu var. Biri Türkiye ve Türkçenin ötelenmesi, değersizleştirilmesi. Diğeri de akademisyenlere güvenilmemesi.

Beş kişi sahtekarlık yapıyor diye doksan beş kişiye sahtekarlık yapacakmış muamelesi yapmak doğru değil vesselam.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Bir vaaz ve nasihat kitabı: Tenbihü'l Gafilin

Tenbihü’l-Gâfilîn vaaz ve nasihat kitabıdır. Maverâünnehir bölgesinde yaşayan ve Türk olması kuvvetle muhtemel olan Ebü’l-Leys, fakihliği ile öne çıkan ancak temel İslam ilimlerinin hemen her alanında eser vermiş velut bir âlimdir. Ehl-i sünnetten, Hanefi fıkhının en önemli ve öncü isimlerinden bir fakih, müfessir, mütekellim/kelamcı ve aynı zamanda bir sufidir. Semerkant ve Belh’te müderrislik yaptığı, ahlak ve irşada dair konularda vaazlar verdiği de eserlerinin üslubundan anlaşılmaktadır.

Ebü’l-Leys’in eserleri, üslubunun akıcılığı, dilinin sadeliği ve tasnifteki başarısı ile dikkat çeker. Halkın seviyesine inerek anlaşılması zor olan meselelerin daha kolay öğrenilmesini sağlar. Sadece ders vermekle meşgul olmamış halkın da eğitimine önem vermiş bir alim. Kitaplarını ayet ve hadise dayandıran Ebu’l-Leys halkın içinde olmasa böyle bir kitap da yazamazdı. Bu yüzden eserleri Endülüs’ten Endonezya’ya kadar yayıldı ve asırlar boyunca İslâm dünyasının birçok bölgesinde Müslüman toplumların İslâm anlayışlarını ve dinî hayatlarını derinden etkiledi.

Uganda'da yaşamak

Kısa bir Uganda tarihi. Hangi ülkenin sömürgesiydi? Ne zaman kuruldu?
Ugandalılarin dini nedir?
Uganda’da Müslümanların hayatı
Müslümanlar daha çok nerede yaşıyorlar ve hangi işlerle meşgul oluyorlar?
Ugandalılar eski inançlarını devam ettiriyor mu? Uganda’da yaşayan Türkler var mı?
Yaygın bir inanç olarak wichtcraftlar
Uganda’da yükseköğretim
Uganda yemekleri
Uganda’da düğün ve cenaze
Uganda ve Nil
Uganda'nın rengarenk, cıvıl cıvıl kuşları ve çiçekleri
Afrika’nın meşhur hayvanları
Tanzanya, Kenya, Ruanda ve Kongo
Uganda’da da Türk dizileri izleniyor mu?
Uganda’ya ne için gidilmeli?
Gidecek olanlara tavsiyeler

ismailgulec.net