Teselya'daki (Yunanistan) Camiler

29 Mayıs'tan bu yana ülkenin gündemini Ayasofya ile ilgili tartışmalar meşgul ediyor. Tartışmalarda Yunanistan'daki camiler de geçince geçen sene bir proje kapsamında gezdiğim Yunanistan'da gördüğüm camiler hakkında bilgi vermek istedim.

Bu sefer sadece Teselya bölgesinde kalan camilerden bahsedeceğim. Teselya dediğimiz yer Orta Yunanistan. Yanya'dan Larissa'ya bir çizgi çizin. Yukarıda da Selanik'ten 20-30 km aşağısına kadar olan bölgeden bahsediyorum. Bana göre Yunanistan'ın en güzel bölgesi, dağları, ovaları, denizleri ile bir doğa harikası olan bölgesi.

Camiler hakkında bilgi vermeden önce benden seneler önce buraları gezip camileri ve diğer Osmanlı eserlerini görüp yazan bilim adamlarından bahsetmeliyim. Büyük sanat tarihçimiz Semavi Eyice'nin makalesi, Ekrem Hakkı Ayverdi'nin malum kitabından başka İsmail Bıçakçı'nın ve Heath Lowry'nin kitaplarından bahsetmeliyim. Ayrıca İslam Ansiklopedisi'denki ilgili maddeleri zikretmeliyim. Onlar olmasa Yunanistan'daki mimari eserlerimizin çoğunun varlığından haberdar bile olamayacaktık.

Camilerde durum nedir?

Her şeyden önce şunu ifade edeyim. Teselya bölgesinde gördüğüm ve aşağıda bilgi vereceğim camilerin hiçbiri faal değil. Büyük kısmı yıkılmış, kalanların da bir kısmı harap yıkılacağı vakti bekliyor, çok azı da resterasyon görmüş. Restore edilenlerin hepsi ya müze ya da konferans veya etkinlik salonu olarak kullanılıyor.

Tüm minareler nerdeyse yıkılmış, yıkmadıklarının da külah ve alem kısmını uçurmuşlar. Son cemaat mahalli dediğimiz yerler de yıkılıp ortada küp şeklinde kubbe ve altındaki dört duvar bırakılmış. Bu arada bu formu görünce aklıma hemen Kabe gelmişti ve Kabe'nin taklit edildiğini düşünmüştüm.

Şimdi sırasıyla gördüğüm camileri anlatayım.

Larissa Faik Paşa Cami

1881'de Tesalya'nın Yunanistan'a verilmesinden sonra Türkler mülklerini yok pahasına satarak Larissa'dan ayrılırlar ve Osmanlılardan kalan yapılar hızla ortadan kaldırılır. Kala kala biri nispeten sağlam üç eser kalır. Biri Larissa'nın meşhur ve güzel çarşısındaki artık birçok dükkana bölünmüş Piri Paşa Hamamı. İkincisi şehrin en yeni camisi olan Yenicami. Bugün ayakta ama yerel müze olarak hizmet veriyor.

Üçüncüsü ise yine şehrin içinde, pazar bölgesinde bulunan ilk yapılan mescidlerden Kadı Muhyiddin Bayraklı Cami. Camiin duvarları yıkılmış mihrabının olduğu duvarın öte yanı dükkan.



Hasan Baba Tekkesi Camii

Hasan Baba tekkesi ve türbesi Larissa ile Ampelakia arasında (Yenişehir'in 23 km kuzeyinde), Olimpos'un eteğinde, Tempi vadisinin girişindeki düzlükte yer alıyor.

Etrafı tel örgü ile çevrili ve kapısı kilitli camiin içine kilidin açık olması dolayısı ile tesadüfen girebildik. Batıya bakan duvar yıkılmış. Fetih suresi kuşak olarak dönülmüş. Demek ki fetihten kısa bir süre sonra inşa edilmiş diye düşündüm. Cami duvarlarının etrafında tamir için iskele kurulmuş ancak herhangi bir faaliyet yoktu.

Etrafı ağaçlarla çevrili, düzgün kesme taştan yapılmış camide üç kat pencere var. Kıble cephesinde iki, yanlarda birer pencere var. Bu pencerelerin hemen üzerinde her cephede köşelere yakın ikişer pencere var. Onların üstünde de tam ortada bir pencere daha açılmış. Aşağıdaki ve yukarıdaki kemerli pencerelerin büyüklükleri ise aynı. Genellikle yukarıdaki pencereler biraz daha küçük olur ama burada nedense aynı büyüklükte yapılmış.

Tırhala Osman Şah Bey Camii

Kara Osman Paşa olarak da bilinen Osman Şah Bey, İskenderpaşazade Mustafa Paşa ile Yavuz Sultan Selim'in kızı Hadice Sultan'ın oğlu. Kanuni, öz ablasının oğlunu şehzade gibi severmiş ve Tesalya bölgesinin idareciliğini kayd-ı hayat şartıyla yaşamayı sevdiği söylenen bu zevk ehli yeğenine vermiş.

Evliya Çalebi'nin Mimar Sinan tarafından yapıldığını söylediği ve "bu civarda misli yoktur" diye övdüğü Osman Şah Bey Camii türbesiyle birlikte günümüze kadar ayakta kalmayı başaran iki abidevi yapı. 1990'larda da her iki eser restore edilmiş.

Camiin büyük kubbesi kiremitle örtülü imiş, tadilattan sonra kurşunla kaplanmış olmalı. Kubbeyi her cephesinde bir pencere olan kasnak taşıyor. Köşelere gelen cepheler ise iki payanda ile desteklenmiş. Neredeyse iki metreye yakın kalınlıktaki duvar, sırayla taş ve tuğla ile örülmüş ve üç sıra pencereli. Son cemaat mahallinde iki mihrab var. Peteği ve külahı yıkılmış, biraz tıknazca kesme taştan bir minaresi var.

Yunanlılar bütün camilerde son cemaat mahallini yıkıp kubbe altında kalan mekanı bırakıyorlar. Burada da aynısını yapmışlar. Ama daha sonraki tadilatta yeniden inşa edilmiş.

Yanya Aslan Paşa Külliyesi

Cami Şehrin ilk valilerinden Arslan Paşa'nın 1618'de inşa ettirdiği külliye içinde. Kubbeli bir cami, büyücek bir medrese, yolcular ve fukara için imaret ve bir türbeden oluşan külliyenin hemen aşağısında da çifte hamam var. Güzel olan şu ki bu yapıların hepsi günümüze ulaşmış. Cami müzeye çevrilmiş. İç revaklarını tutan dört mermer sütunun üst tarafındaki kitabede Arslan Paşa'ya dair bilgi var.

Yüksekçe bir tepe üzerinde olduğu için merdivenlerle çıkılan cami kesme taştan yapılmış, kare planlı, tek mekanlı ve tek kubbeli bir yapı. Özellikle bu bölge camilerinde görüldüğü gibi kubbe sekizgen taşıyıcı üzerinde. Dört tarafından da kemerli payandalarla desteklenmiş. Kubbe, destekleyen kasnakların doğal uzantısı piramidal şekilde kiremitle örtülü. Minaresi de kesme taştan örülmüş.

Camiin mihrabı ve minberi duruyor. Tezyinat ise Evliya Çelebi'nin dediği kadar var. Minberin girişinin üst kısmında üstte yıldız, alta kare formun içinde besmele, onun altındaki kısımda ise kelime-i tevhid yazılı. Kubbenin alt kısmında önce ayete'l-kürsi dönülmüş. O bitince yeniden besmele çekilip diğer camilerde görmediğim şekilde önce kelime-i tevhid, sonra Muhammed, Ebubekr, Osman, Ali, Hasan ve Hüseyin yazılmış kubbenin altında dönen şeride. Onları Allahu veliyyü't-tevfik ve'l-hidaye takip ediyor. Ve vemâ tevfîki illâ billâh aleyh ve tevekkeltü yazısı ile kuşak tamamlanmış oluyor. Kubbenin göbeğinde ise sade bir tezyinat var. 1760'te bölgeyi ziyaret eden Evliya Çelebi'nin öve öve bitiremediği süslemeler ise ağırlıklı olarak pencere etraflarında ve kubbe geçişlerinde. Pencerelerin üzerinde ise müsenna hüve yazılı.

İçerisi müze olarak düzenlenmiş ve Türklere, Rumlara ve Yahudilere ait eşyalar farklı bölmelerde teşhir ediliyor. Mihrabın önündeki camekan içinda yazma Kuran-ı Kerim var, pencere boşluğuna kıyafet giydirilmiş manken koymuşlar. Ahşap işi oturma grupları ile biri tarafından hediye edilmiş Bursa, Suriye ve İran işi kumaş yazılı bir seccade var dikkatimi çeken. Son cemaat mahfili ile sonradan ilave edilen sıra pencerelerin olduğu bölmede yöresel kıyafetler, kişisel süs eşyaları ile silahlar teşhir ediliyor. Burada bir bölüm Rumlara, bir bölüm de Yahudilerin eşyalarına ayrılmış.

Camiin her iki tarafında ise boydan boya sıralanmış pencereleri ile ilave bölümler var. Köşke bakan kısmın altında kemerli içe doğru kesik silindir formunda altı koridor var. Muhtemelen camiin temelini kuvvetlendirmek için yapıldı ve üstü de boş kalmasın diye pencereli mekan konduruldu. Tadilat edilmiş ve boyanmış haliyle güzel göründüğünü söylemeliyim.

Camie nereden bakılırsa bakılsın aynı simetri ve ölçüler içinde bir derinlik hissi veren görüntüsü var ve bence sadece bu özelliği bile onu önemli bir eser yapmak için yeter.

Yanya Fethiye Cami

Kale içinin en yüksek noktasında, büyük taş kemerli bir kapıdan geçilerek girilen içkalede, kayalıkların göl kıyısına bakan kısmında ikinci bir cami daha var. Yaptırandan dolayı adı Mustafa Efendi camii olarak da geçer. Fetihten sonra burada cuma namazı kılındığı için namazgah da denilen cami cuma namazının kılındığı yere inşa edilmiş. İsminin Fethiye olmasının nedeni de bu. Gördüğümüz cami 1800'lerde Ali Paşa tarafından yeniden yaptırılmış hali. II. Dünya Savaşı esnasında hastane olarak kullanılan cami 1970'lerde restore edilmiş ve hâlen müze olarak hizmet veriyor.

Kare planlı, tek şerefeli taş minareli camide son cemaat mahalli yok. Yapıldığı tepe o kadar yüksek ki camie merdivenlerle çıkılıyor. Kapının her iki tarafında iki pencere ve üstte de üç küçük penceresi olan camiin yan duvarlarında da üstekiler daha küçük olmak üzere dört pencere var. Kıble duvarında ise mihraba gelen yerin sağında ve solunda altlı üstlü ikişer pencere daha var. Dolayısı ile içi çok aydınlık. Camiin içi beyaz badanalı olmakla birlikte mihrap ve kubbedeki sadeliği ile dikkat çeken tezyinat duruyor. Mihrabın iki tarafındaki mermer sütunun Bizans dönemi kalıntılarından alındığı söyleniyor.

Camiin kubbesi sekizgen bir taşıyıcı ile yükseltilmiş ve kubbesi yöreye has taşlarla kapatılmış. Öbürüne göre daha sade diyebiliriz.

Konitza Cami

Teselya'da gördüğüm en güzel köy Konitza ve cami köyün üst tarafında, büyük kayaların hemen önünde. Külahı uçurulmuş tek şerefeli minaresi, kubbesi kaldırılmış gövdesiyle hâlâ çok güzel. Kare planlı, düzenli kesilmiş taşlarla çevrilen dikdörtgen pencereleri, altıgen zemin üzerine oturtulmuş altı destekli taşıyıcılı kubbesiyle küçük şehir ve kasaba camii. Bilemediğim için sanat tarihçi hocalarıma sordum. Klasik öncesi dönem, 14-15 yüzyıl olmalı dediler. Özellikle 15. yüzyıl ikinci yarısında benzer özellikleri taşıyan camii çokmuş. Dolayısı ile burası da fetihten sonraki dönemlerde yapılmış olmalı.

Arda Faik Paşa Cami

Faik Paşa tarafından yaptırılan cami şehrin kuzeyinde ağaçların arasında bir yerde, adını imaretten aldığı söylenen Merati köyünde. Bugün harap bir vaziyette olan cami etrafı yarım metre yükseklikte taş duvarla çevrili bir bahçenin içinde. Tuğladan yapılan minaresinin ise şerefisinden yukarısı yıkılmış. Etrafındaki taşlardan ve kalıplardan buranın tadilata girdiği anlaşılıyor.

Cami Rumeli'de erken dönem camilerinin tipik bir örneği. Kare planlı ve tek kubbeli olan camiin son cemaat mahalli yıkılmış. Yıkıntılardan revaklı ve açık olduğu anlaşılıyor. Gördüğüm bir fotoğrafında son cemaat mahallinin dışına taşan ahşap saçak ince ahşap direklerle yükseltilmiş ve kiremitle kaplanmış. Şimdi sadece cami ana yapı üzerinde iki sıra kiremit kalmış. Giriş kapısı mermer söveli ve üstünde besmele ve kelime-i tevhid yazılı beyaz bir levha var. İçinde ise tezyinat namına bir şey yoktu ve yer yer dökülmüş sıvasından taşlar görülüyordu. Mihraba ise diğer camilerde olduğu gibi burada da mermer bir sehpa konulmuştu.



Muntazam taş işçiliği olan camiin dört cephesinde ikisi aşağıda ve büyük ikisi de yukarıda ve küçük pencereler var. Kubbenin taşıyıcı kasnağı bir buçuk metre yükseklikte sekizgen duvardan oluşuyor ve bu kasnağın dört cephesine birer pencere açılmış.

Bir sonraki yazıda Güney Makedonya Bölgesi camilerini anlatmaya çalışayım.

Burada verilen bilgiler şu eserden alınarak özetlenmiştir.

İsmail Güleç, Orta ve Kuzey Yunanistan Türbe ve Tekkeleri. İstanbul: Vakıf Araştırmaları Merkezi, 2019. Fotolar Hüseyin Tunca.




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Klasik Türk musikisi nereye gidiyor?

02:00 Türk Musikisi Nereye Gidiyor?
06:15 Yüzünü Kaybeden Musiki
13:00 Klasik Türk Musikisi'nin Tarih Boyunca Geçirdiği Değişim ve Dönüşümler
14:00 Notasız Bir Musiki Asırlar Boyunca Nasıl Devam Edebilir?
16:00 Klasik Meşk Usulü Nasıl İcra Ediliyordu?
20:30 Notasız Bir Musiki Asırlar Boyunca Nasıl Devam Edebilir?
23:30 Ünlü Bestelere ve Bestekarlara Dair Hikayeler
27:30 Türk Musikisinde Yeni Bir Makam Bulmak Mümkün mü?
35:00 Türk Musikisi Nereye Gidiyor?
40:30 Klasik Türk Musiki Tarihinden Bestekarlara Dair Hikayeler

Neşet Ertaş'ı Türkülerinden Tanımak!

Neşet Ertaş'ın Yaşamı Boyunca Sırtını Yasladığı "Gönül Dağı"
"İsim Sorunu, Bir Cisim Sorunudur"
Sazını Ve Sözünü Kendine Yoldaş Edinen Neşet Ertaş'ın Dünyası
Türküleriyle Anadolu'nun Hüzünlü Ve Neşeli Sesini Dünyaya Duyuran: Neşet Ertaş
Osmanlı Batılaşması Musikiyi Nasıl Etkiledi?
Neşet Ertaş'ın Gönlünde Neler Saklıdır?
"Neşet Ertaş, Hikmet Ehli Bir Şahsiyettir"
"Musiki, Şükrün İfadesidir"
"Zahide" Türküsünün Hikayesi
Bir Çilenin Terennümü: Neşet Ertaş'ın Gurbet Türküleri

ismailgulec.net