Kınalızâde’ye göre ideal öğretmen

Âlim, müderris, kadı, devlet adamı ve şair olan Kınalızâde Ali Efendi'nin (ö. 1572) kaleme aldığı güzel ahlâk felsefesine dair meşhur bir eseri vardır: Ahlâk-ı Alâî. Kınalızâde, İstanbul kütüphanelerinde yüze yakın nüshası olan, yani çok okunan ve bilinen bu eserinin ikinci bölümünde aile ahlâkı üzerinde durur. Bu bölümde Müslüman-Türk ailesini adeta bir devlet teşkilâtı gibi anlatır, tüm aile bireylerinin görevleri hakkında bilgi verir.

Bu kitabın önemi müellifinin hem devleti, hem dini, hem de eğitimi biliyor olmasıdır. Kınalızâde, bu bilgileri, halk ile muhatap olmasına vesile olan müderrislik, kadılık ve Anadolu kazaskerliği görevleri esnasında edinir ve toplumu yakından tanır. Kınalızâde, milletin ve devletin bekâsı ve selâmeti için bildiklerini ve gördüklerini sistemli bir şekilde kaleme alırken kuramda kalmaz, tecrübelerinden de hareketle makul ve uygulanabilir şeyler söyler. Söyledikleri doğrudan topluma ve hayata dokunur.

Kınalızâde'nin önemle üzerinde durduğu konulardan biri de çocukların terbiyesi, yani eğitimidir. O, terbiyeyi doğumdan önce, doğum esnasında ve doğumdan sonra olmak üzere üçe ayırır. Doğumdan sonraki terbiyeyi de tabiî ve hakikî olmak üzere iki döneme ayırır. Telkin ve irâdî terbiye dönemi. Telkin dönemi, çocuğun konuşmaya başladığı andan itibaren ailesinden ve çevresinden aldığı terbiyedir. İrâdî terbiye dönemi ise 5-6 yaşlarında başladığı okulda aldığı terbiye, yani eğitimdir.

İyi bir öğretmen

Çocuk okula gitme çağına geldiğinde okula gönderilir. Ancak anne-babanın çocuğuna karşı sorumluluklarından biri, çocuğuna iyi bir öğretmen seçmektir. Kınalızâde, bu sorumluluğu hatırlattıktan sonra da bir çocuğun kendine gönül rahatlığı içinde teslim edileceği iyi öğretmenin özelliklerini sıralar;

1. Güzey huylu olmak,
2. Akıllı,
3. Tutumlu,
4. Dindar,
5. Salih,
6. Terbiye usûlüne vâkıf,
7. Öfke ve yumuşaklık bakımından mutedil olmalı.

"Bu yedi özelliği taşımayan öğretmenlere çocuklarınızı teslim etmeyin" der Kınalızâde. Bu yedi özelliğe biraz daha yakından bakalım.

Güzel huylu olmak: Bizde her şeyin başı güzel ahlâktır. Kitaplarda güzel ahlâktan ve iyi huylardan 'mekârim-i ahlâk' başlığı altında bahsedilir. Mekârim ise Hz. Peygamber'in ve ona uyanların ahlâkını ifade etmek için kullanılır. Çünkü Hz. Risâlet-penâh efendimiz, "Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim." buyurduğu üzere güzel ahlâk timsalidir. Bir başka hadis-i şerifinde insana verilen en değerli şeyin güzel ahlâk olduğunu söyler. O yüzden kültürümüzde güzel huylu olmak demek mekârim-i ahlâk sahibi olmak demektir ve kemâlâtın şartıdır. Mekârim-i ahlâk denilince dürüstlük, cömertlik, misafirperverlik, tevâzu, merhamet, güleryüzlülük, nezâket ve ince düşünce, cesaret, utanma duygusu, hayâ, vefâ, lâtife ve cemileler yapma başta olmak üzere tüm güzel huylar sayılır.

Akıllı olmak: Hem zekâsını kullanması, hem de davranışları ile en az çocuklara güzel örnek olacak kadar akıllı olması beklenir. Ahmaklar öğretmen olmamalıdır.

Tutumlu olmak: Gerçi Kınalızâde bunu kastetmemiş olmalı ama biz anladığımızı yazalım. Tüketim toplumunda yaşıyoruz ve dünyanın başta su ve temiz hava olmak üzere doğal kaynakları hızla tükeniyor. Bir öğretmen, ihtiyacından fazla hiçbir şeyi tüketmemeli ve öğrencilere de israfın hem dünya, hem de kendileri için iyi bir şey olmadığını öğretmeli.

Dindar olmak: Farz ibâdetlerini aksatmadan yapıyor olmalı.

Sâlih olmak: Sâlih kimseler, iki şeyden sakınır: Günah işlemek ve toplumun hoş görmediği işleri yapmak.

Terbiye usûlüne vâkıf olmak: Bunu bugün pedagojik-formasyon sahibi olarak tanımlıyoruz. Parası verip alınan formasyonların kastedilmediğini açıkça söyleyebiliriz.

Öfkesinde ve yumuşaklıkta aşırı olmamak: Öfkelenmemek ve yumuşak huylu olmak, güzel huylar arasında sayılır. Ancak Kınalızâde, bu iki özelliğin eğitim sürecinde çok önemli olmasından dolayı ayrıca üzerinde durma ihtiyacı hissetmiş. Çünkü çok yumuşak huylu olursa terbiyeden âciz kalır. Çok öfkeli olursa çocuğu üzer ve okumaktan ve okuldan nefret ettirir. Sözlerinin daha iyi anlaşılması için de şu hikâyeyi anlatır:

Hocası, İran'ın meşhur ve efsanevi padişahı N?şirev?n'ı bazen haksız yere dövermiş. Ayrıca yaz kış elinde buz tuttururmuş. Nihayet N?şirev?n hükümdar olmuş ve hoca kayıplara karışmış. Hocasının korkudan kaybolduğunu anlayan N?şirev?n, "Benim, hocama hürmetim var, kendisine hiçbir şey yapmam" diye söyleyince hocası saklandığı yerden çıkmış. N?şirev?n, ona eğitimi esnasında kendine neden kötü davrandığını sormuş. Hocası, "Haksız yere ceza vermenin ne kadar acı olduğunu bil de kimseye haksız yere ceza verme. Çünkü bilmediğin bir acının ne olduğunu anlaman mümkün değildir" diye cevap vermiş. Peki, demiş, neden buz tuttururdun, deyince de "Bunun sebebini de ileride anlarsın." diye cevap vermiş. Gerçekten bir kış günü N?şirev?n, bir savaş esnasında, soğuğun şiddetinden askerler oklarını tanzim etmekten âciz kalınca kışın buz tutmaya alışkın olduğundan, askerin oklarını tanzim etmiş ve savaştan galip ayrılmış.

Özetle, iyi biri olmadan, iyi öğretmen olunmuyor. En iyi kişiler, öğretmen olmadıkça da bir ülkenin iyi olması mümkün değil. Keşke KPSS yerine iyiliği ölçen bir sınav yapabilsek!

Tüm öğretmenlerimizin günü kutlu olsun.




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Hz. Musa yaşadı mı?
Kur'an ve Tevrat'a göre Hz. Musa

Prof. Dr. Hakan Olgun, Mısır efsanelerine göre Hz. Musa ile ilgili anlatılan kıssaların doğruluğunu tartışıyor. Horus başta olmak üzere Mısır mitolojinin temel figürleri üzerinde duruyor.

05:00 Mısır mitolojisi bağlamında Hz. Musa

12:00 Kur'an kıssalarının mahiyeti

42:00 Mısır'ın politik ideolojisi

46:00 Kadim Mısır'ın Ma'at doktrini'nin toplum üzerindeki etkisi

51:00 İbranilerin Mısır'daki tarihsel varlığı

58:00 Kur'an ve Tevrat'ta Hz. Musa

01:25:00 Hz. Musa ve Çoban kıssası

Özer Ravanoğlu'nun Türkistan Hatıraları

Uzun yıllar Kırgızistan ve Kazakistan'da bulunan Özer Ravanoğlu'nun hatıralarını anlattığı programda değinilen konulardan bazıları şunlar:

Orta Asya bozkırında bir ülke: Kırgızistan

10:00 Orta Asya'daki mimari eserlerin yapım süreçleri

20:00 Yiğitbaşı Murat ve Beş Arkadaşının hikayesi

40:00 Ahıska Türklerinin yaşadığı zorluklar

55:00 Kültür ve Sanatta Kırgızistan

01:21:00 Türk dünyasının ünlü yazarı: Cengiz Aytmatov

ismailgulec.net