Bayram namazını beklemeyi şenlendirmek

Son senelerde unuttuğumuz veya unutturulan birçok âdetimizi yeniden hatırlamaya ve mümkün olanları da tatbîk etmeye başlar olduk. Ama hâlâ bildiğimiz halde henüz hayata geçiremediğimiz âdetlerimiz var. Bunlardan biri de bayram salâsı.

Bayram namazlarını bir şölene dönüştüren, ibâdet ile estetiği, inanç ile sevgiyi bir arada sunmayı vazife addeden ve ibâdetleri bile hayatı güzelleştirmek için fırsat bilen ecdâdımızın çok değerli uygulamalarından biri olan bayram salâsı, insanın fıtratında olan güzele meylinin ve ilgisinin, bir düzen ve tertip içinde tanzîm edilmesinden başka bir şey değil.

Bayram namazı salâsı nedir?

Cami mûsikîsi formunda bestelediği eserlerle şöhret bulan büyük bestekârlarımızdan Hatîb Zâkirî Hasan Efendi'nin (ö. 1623) bestelediği üç salâ vardır. Hüseynî cenaze salâsı, dilkeş-hâverân sabah salâsı ve bayâtî bayram ve Cuma salâsı.

Bayram namazından önce cemaatin de yer yer iştiraki ile en az iki müezzin tarafından bazen minarede bazen de cami içinde okunan salâ, cemaâtin çok hoşuna gitmiş olacak ki senede iki defa okunmasını bekleyememiş, Cuma günlerinin de müminlerin bayramı olduğunu düşünerek Cuma namazlarında da okunmuş.

Bayrâm salâsının Arapça olan sözlerinin kime ait olduğu bilinmiyor. Ancak okuyunca bu sözleri yazan kimsenin ilmi hikmeti ile bilen Allah'ın sevgili bir kulu olduğu anlaşılıyor. Camide bayram namazını bekleyen müminlerin hem kulaklarına, hem de gönlüne hitap edip süsleyen bu salânın nasıl okunduğunu Nuri Özcan Hoca şöyle anlatıyor:

Müezzinler tarafından hep birlikte "Yâ Mevlâ Allah!" denildikten sonra bir müezzin "???" ile başlayan bir cümle okur, ardından yine birlikte "Yâ Mevlâ!.." kısmı okunurdu. Bu şekilde cümleler bittikten sonra bir müezzin tarafından

...

ibaresi terennüm edilir ve bunu müezzinlerin "..." demesi takip ederdi. Böylece sona eren salânın ardından da bir dua edilirdi.

Bu salânın okunması, müzikal ve tiyatral kompozisyonuyla başlı başına bir merâsim. Tüm cemâatin, oyuncusu olarak içinde bulunduğu bir tören. Bu tören, birden fazla müezzin ile cemaat arasında geçiyor. Baş müezzin efendi, "Yâ Mevlâ Allah" deyince cemâat de tekrar ediyor. Baş müezzinin her söyleyişinde cemâat de tekrar ediyor. Böylece cemâat başından sonuna kadar, sözlerini anlamasa da salâyı dikkatle takip ediyor. Bu arada beytin leyse ile başlayan ilk mısraını baş müezzin, innemâ ile başlayan ikinci kısmı ise diğer müezzinler söylüyor. Âdeta biri soruyor, diğeri cevap veriyor ve sonunda da cemâat doğruluyor. Gerisini muhayyilenize havâle ediyorum ve oluşan manevî havanın tarifi kudretimi aştığından burada bırakıyorum.

Salâtın arapça metni, okunuşu ve Türkçe tercümesini İslâm Ansiklopedisi'nden naklediyorum:

Yâ Mevlâ Allah

...



Leyse'l-îdü limen lebise'l-cedîd

İnneme'l-îdü limen hâfe mine'l-va'îd Bayram, yeniler giyenler için değil, Allah'ın azâbından korkanlar içindir.

Leyse'l-îdü limen rakabe'l-metâyâ

İnneme'l-îdü limen terake'l-hatâyâ Bayram, bineklere binenler için değil, günâhlarını terk edenler içindir.

Leyse'l-îdü limen besate'l-bisât

İnneme'l-îdü limen tecâveze ale's-sırât Bayram, halılar-yaygılar serenler için değil, "Sırât"ı geçenler içindir.

Leyse'l-îdü limen tezeyyene bi-zîneti'd-dünyâ

İnneme'l-îdü limen tezevvede bi zâdi't-takvâ Bayram, dünyâ süsleri ile bezenenler için değil, takvâ azığı ile azıklananlar içindir.

Leyse'l-'îdü limen nazara ilâ envâ'i'l-elvân

İnneme'l-îdü limen nazara ilâ cemâli'r-Rahmân Bayram, çeşit çeşit renklere bakanlar için değil, Cemâlullah'a nazar edenler içindir.

Hem salâ, hem de vaaz

Sözlerin anlamlarına baktığınızda okunan salâ, câmiyi dolduran müminlere yapılan bir nasihat, bayramın ne olduğunu anlatan ve nasıl idrak edilmesi gerektiğini öğreten bir metin.

Sadece yeni ve temiz elbiseler giymek, güzel arabalara binmek, iyi döşenmiş süslü evlerde oturmak, şenlikler ve eğlenceler düzenlemekle bayram olmaz. Bayram, yapıp ettiklerimizin de hesabını vereceğimizi unutmadığımızda, günahlarımıza tevbe ettiğimizde, Sırât köprüsünü geçtiğimizde, takvâ azığı ile azıklandığımızda ve Cemâlullah ile müşerref olduğumuzda bayram olur ancak.

Ecdâdın uygulamalarını öğrendikçe onlara olan saygım daha da artıyor ve bugünkü dağınıklığımızın sebebini daha iyi anlıyorum.

Cânın cânânını, kulun sultanını bulduğu, hüznün ve kederin def olduğu, gönüllerden örtülerin kalktığı, hata ve kusurlardan arınıldığı, cümle günahlarımızın affedildiği, Hakk'ı seven aslanların gönüllerinin nurlandığı, Allah'ın yardımcımız olduğu, ellerin kitabı, dillerin hitabı tuttuğu, Mevlâ'nın candan sevildiği, Hakk'ın rızâsının kazanıldığı, Hudâ'nın lütfuna güvenildiği, cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapatıldığı, zenginlerin cömertleştiği, dertlerin ortadan kalktığı, yetimlerin sevindirildiği, sevilenlerin hatırlandığı, Rahman adının dillerden düşmediği bir bayram olması niyazıyla;

Bayramınız kutlu olsun.





Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Orhan Camileri ve Özellikleri

Neden Orhan Camileri? Osman veya Beyazıt, Murat vs değil?
Orhan camilerini nerelerde görüyoruz?
Bu camilerin kaç aded olduğunu konusunda elimizde bilgi var mı? Kaçı günümüze ulaştı?
Orhan camilerinin müşterek özelliği nedir?
Orhan dönemine mahsus başka nelerden bahsedilebilir?
Bu camileri yapan ustalar Türk müydü?
Bu camiler daha sonra yapılacak Süleymaniye cami formuna giden cami mimarisi içindeki etkisi oldu mu?
Orhan camileri arasında kiliseden çevrilen var mıydı?
Çandı adı verilen sistem nedir?
Orhan camilerinin resterasyonu konusunda problemler yaşandı mı?
Orhan cami ile Cuma cami arasındaki ilişki verir?
Orhan camilerinin büyüklükleri arasında ciddi fark var mı?
Yıkılıp yeniden yapılanlar var mı?
Bugün köy camileri mimarisi için örnek olabilir mi?
Orhan camilerinin Cuma namazı kılınması dışında bir işlevi daha var mıydı?

Bir vaaz ve nasihat kitabı: Tenbihü'l Gafilin

Tenbihü’l-Gâfilîn vaaz ve nasihat kitabıdır. Maverâünnehir bölgesinde yaşayan ve Türk olması kuvvetle muhtemel olan Ebü’l-Leys, fakihliği ile öne çıkan ancak temel İslam ilimlerinin hemen her alanında eser vermiş velut bir âlimdir. Ehl-i sünnetten, Hanefi fıkhının en önemli ve öncü isimlerinden bir fakih, müfessir, mütekellim/kelamcı ve aynı zamanda bir sufidir. Semerkant ve Belh’te müderrislik yaptığı, ahlak ve irşada dair konularda vaazlar verdiği de eserlerinin üslubundan anlaşılmaktadır.

Ebü’l-Leys’in eserleri, üslubunun akıcılığı, dilinin sadeliği ve tasnifteki başarısı ile dikkat çeker. Halkın seviyesine inerek anlaşılması zor olan meselelerin daha kolay öğrenilmesini sağlar. Sadece ders vermekle meşgul olmamış halkın da eğitimine önem vermiş bir alim. Kitaplarını ayet ve hadise dayandıran Ebu’l-Leys halkın içinde olmasa böyle bir kitap da yazamazdı. Bu yüzden eserleri Endülüs’ten Endonezya’ya kadar yayıldı ve asırlar boyunca İslâm dünyasının birçok bölgesinde Müslüman toplumların İslâm anlayışlarını ve dinî hayatlarını derinden etkiledi.

ismailgulec.net