Türkiye'de Hac Fonu olur mu?

Birkaç gün önce Dr. Alican Yenice’nin, Prof. Dr. Mahmut Bilen’in danışmanlığında hazırladığı, dünyadaki ilk ve en eski hac fonu olan Malezya Tabung Haji ve bu kurumun Türkiye’ye uyarlanabilmesinin mümkün olup olmadığını tartıştığı doktora tezini gördüm. Ehli için bilinen bir konu olmasına rağmen benim için oldukça yeni idi ve merakla öğrenmeye ve anlamaya çalıştım.

Malezya’da Hac fonunu yöneten ve organizasyonunu yapan Tabung Haji adında bir kurum var. Malezya’da hacı adayları başvuru sırasına göre belirleniyor ve sırası gelen hacca gidiyor. Hacı adayları sırayla belirlendiği için adaylar hangi yılda hacca gideceklerini de biliyor. Sırası geldiğinde hacı adayına fazladan mali bir yük binmemesi için çok önceden fonda açılan hesabına küçük miktarlarda para yatırmaya başlıyor. Fon, biriken paraları hacı adayı adına değerlendiriyor ve hacca gitme vakti geldiğinde de aday beş kuruş para ödemeden hacca gidiyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun da gündeminde olan bu konunun hâlen tartışıldığını da bu vesile ile öğrendim. Muhtemelen birkaç ay içinde bu tartışmalar önce bir çalıştayın konusu olacak sonra da uygulanabilir olması için gerekli düzenlemeler yapılacak.

Türkiye’de Hac Fonu mümkün müdür?

Dr. Yenice, tezinde bı soruya cevap vermeye çalışıyor. İlk olarak Malezya’ya giderek Hac Fonu’nun (Tabung Haji) nasıl çalıştığını anlamaya ve öğrenmeye çalışır. Orada Fon yöneticileri ve çalışanları, müşteriler, hacılar ve hacı adayları ve diğer aktörler olmak üzere 18 kişi ile görüşür. Bu görüşmelerde Hac Fonu’nun kurumsal yapısını, başarısını, hac yönetimi, fon yöntemi, mudiler ve etkilerini ölçen sorularla ilk saha çalışmasını tamamlar.

Çalışmanın ikinci adımı Malezya’da uygulanan bu sistemin Türkiye’de uygulanabilir olup olmadığını anlamaya yönelik olarak Türkiye’de konu ilgisi ve bilgisi olan 21 kişi görüşmektir. Dr. Yenice’nin iki ülkede topladığı bilgilerin sonucunda Hac Fonu modelinin Türkiye’ye nasıl uyarlanabileceğine dair bir yol haritası sunar, birtakım önerilerde bulunur. Hemen ve sonra uygulanacak iki model

Dr. Yenice, fonun Malezya’da olduğu gibi çalışması mümkün olmadığı için Türkiye’ye has bir uygulama geliştirilmesi gerektiğini söyler. Kısa ve uzun vadede yapılması gereken işlemleri de şemalarla göstererek açıklar. Dr. Yenice, sistemin Türkiye’de uygulanması için şunları önerir:

1. İlk olarak Hac Birikim ve Gözetim Kurumu’nun kurulmalıdır. Bu kurum, hac için biriktirilen paranın nasıl toplanacağı ve değerlendirileceğini belirleyecektir.

2. Yapılacak ikinci iş, sistemin kanun ve yasalara uygun hale getirilmesi için Hac Birikim ve Gözetim Kurumu (HBGK) oluşturmaktır. Bu kurumun amacı, Türkiye Hac Fonu’nun çalışma prensiplerini ve süreçlerini belirleyecektir. Hacı adaylarının belirlenmesi (kura veya sıra) hac kotası içinde ne kadarlık bir kontenjan ayrılacağı gibi konularda ilkeleri belirleyecek.

Bu modelde hacca yönelik mevcut organizasyon aynen devam ediyor. Yapılan iş sadece haccın finansal planlamasını ve bireysel birikimini kontrol edecek HBGK kurulup sistemle uyumlu hale getirilmesi. Daha sonra HBGK’nin gözetiminde Türkiye Hac Fonu kurulup sunulan teşvikler ile insanların Türkiye Hac Fonu’na gönüllü katılmaları sağlanacak. Bir nevi pilot uygulama olacak olan bu model, eksikliklerin ve sorunların tespit edilebilmesine katkıda bulunarak daha sonra geliştirilecek modelin daha iyi hazırlanmasını sağlayacağı için çok önemli bir adım.

Sistem nasıl işleyecek?

Dr. Yenice’nin önerdiği kısa vadeli model şu şekilde çalışıyor:

• Hacca gitmek isteyen kişiler, belirlenen ödeme planı çerçevesinde kuraya otomatik olarak girer. Seyahat acenteleri veya BES hizmeti sunan acentelerin müşteriyi sisteme dâhil etmeleriyle süreç başlar.

• Kişiler başlangıç ödemesi (downpayment) 200 TL ve aylık belirledikleri ödemelerini (300 TL’den başlayan) THF’nin belirledikleri hesaba düzenli olarak yatırır. Sisteme girişte gönüllülük esastır. Ancak sisteme girdikten sonra kişilerin devlet katkısının tamamını alabilmesi için aylık ödemelerini düzenli yapmaları ve en az 10 yıl sistemde kalmaları gerekir.

• THF, hacı adaylarının yatırmış oldukları aylık ödemeleri portföy yönetim şirketlerine (PYŞ’lere) devrederek paranın değerlendirme işini PYŞ’lere bırakır. PYŞ’ler yönettikleri fonlar çerçevesinde yönetim masraflarını düştükten sonra kalanı THF’ye yatırır. THF de yıl sonunda elde edilen kâr paylarını kişilerin birikimleri oranınca paylaştırır ve Takas Bank’ta tuttukları hesaba yatırır. Hesaplar, Merkezi Kayıt Kuruluşu’nda (MKK) kayda alınır.

• Sırası gelen hacı adayı mali bir sıkıntı çekmeden hacca gider. Dr. Yenice’nin önerdiği uzun vadeli model ise şu şekilde çalışıyor:

• Hac Birikim ve Gözetim Kurumu’na dayalı olarak hayata geçirilecek, uzun vadeli Türkiye Hac Fonu modeli için şu köklü yapısal değişiklikler yapılmalıdır:

o Zorunlu katılım,

o Hacı adayı seçim sisteminin katsayılı kura sisteminden sıralı sisteme geçirilmesi,

o Kademeli olarak kotanın tamamının yeni modele tahsisi.

• Hacca gitmek isteyen kişiler, başlangıç ödemesini yaptıktan sonra aylık ödemelerini THF’ye yapar.

• THF biriken fonları PYŞ’lere devrederek yönetilmesini sağlar.

• Elde edilen getiriyi PYŞ’ler THF’ye aktarır.

• THF yönetim giderlerini düştükten sonra kâr paylarını hesaplara dağıtır.

• Hac için gerekli şartları sağlayıp parası yetmeyen kişilere karz-ı hasen imkanı da sağlanır.

• Kâr payını ve devlet katkısını alan kişiler hac sırası geldiklerinde hac ücretini hangi kurum sisteme dâhil etmişse ona öder. Aksi durumda ilgili kurumun hizmetine yönelik komisyon ücretini üstlenmeleri gerekir. Dr. Yenice’nin önerileri tartışılabilir elbette ve bir yenilik sunduğu açık. Dr. Alihan Yenice’yi ve danışman hocası Prof. Dr. Mahmut Bilen’i böyle güncel ve yeni bir konuyu Türkiye gündemine kazandırdıkları için tebrik ederim. Konu her ne kadar dini bir mesele olsa da sistem kurulduğunda işin içine birbirinden farklı birçok uzman girmesi gerekiyor.

Bu sistemde dini konuların yanı sıra fon yönetimi ve turizm gibi birçok sektör de devreye giriyor ve konu ilmihal kitaplarında anlatılan hacc ile ilgili konuları çok aşıyor. İlahiyat eğitiminin hiçbir zaman günümüzdeki kadar zor ve çetrefilli olmadığını söyler ve iddia ederim. İlmihal kitaplarında hacca kimlerin ne şartlarda gideceği bellidir ve karar vermek kolaydı. Ama şimdi durum çok farklı. Diyanet İşleri Başkanlığında bu konuları tartışan bir heyet var. Ayrıca bu işin süreçlerinde bulunmak isteyen sektörlerin de çalışmaları biliniyor. Dolayısıyla üzerinde çalışılması ve tartışılması gereken bir konu. Konuyla ilgisini sorgulamayacağınızı düşünerek şunu da söylemeden geçemeyeceğim. İlahiyat Fakültelerine öğrenciler Eşit Ağırlık puanıyla alınmalı ve hukuk, eğitim fakültelerinde olduğu gibi ilk yüz bin veya %10-15 gibi bir dilim şartı getirilmesi düşünülmeli. İlahiyatçıları bekleyen sorunların karmaşıklığı ve zorluğu böyle bir karar almayı kanaatimce zorunlu kılıyor.




Bu yazıyı, Facebook'ta paylaşayım...

Bu yazıyı, Twitter'da paylaşayım...

Bu yazıyı, LinkedIn'de paylaşayım...

Bölümler

Yazılarım

Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.

Kitaplarım

Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.

Basında

Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...

Etkinlikler/Takvim

Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.

Videolar

Muhtasar Tercümesi (Kudûrî-i Şerif Tercemesi)

Müctehid bir Hanefî âlimi olan Kudurî’nin (ö. 1037) bu eseri düzenli sistematiği, zengin muhtevası ve sade üslûbuyla Hanefî fıkıh tarihinde hem ders kitabı hem temel başvuru kaynağı olarak şöhret kazanmıştır.

Niçin yazıldı: Bir rivayete göre Abbâsî Halifesi Kādir-Billâh -muhtemelen Şiî Fâtımîler ve Büveyhîler’in karşısında Sünnîliği hâkim kılma çabası içinde- dört mezhebin otoritelerinden birer muhtasar fıkıh eseri hazırlamalarını istedi. Bu maksada hizmet için devrin Hanefîler’inin temsilcisi olarak seçilmesinden iktidar sahipleri nazarında büyük saygınlığa eriştiği anlaşılan Kudûrî, mezhebin temel metinlerinden biri sayılan el-Muḫtaṣar’ını hazırlayıp takdim etti

Filistin hakkında ne biliyoruz?

Filistin sözlüğünü neden hazırladınız?
Siyasi kavramlar ve olaylar sözlüğü
Filistin davasının aktörlerinin biyografileri
Filistin denilince ne anlamalıyız?
Gazze gündemde. Batı Şeria diye bir yer kaldı mı Filistin’de?
İsrail anladığımız kadarı ile Gazze’yi Gazzelilerden temizleyip bir tatil beldesi yapmak istiyor. Muhtemelen yerleşimcileri yerleştirecekler ve oteller inşa edecekler. İsrail’i daha doğrusu ABD’yi bu karardan vaz geçirmek mümkün mü?
Dünyada İsrail düşmanlığı artıyor. Bunun İsrail üzerinde bir etkisi olur mu?
SUMUD filosu gündemde. Tam olarak nedir?
Avrupa hükümetleri seslerini çıkarmaz iken halk tepki gösteriyor. Yöneticiler daha ne kadar sessiz kalabilir?
İspanya açıktan tepki gösteren tek Avrupa ülkesi gibi duruyor. Bu konuda İspanya’yı diğerlerinden ayıran faktörler nelerdir?
Katar saldırısı Gazze’yi nasıl etkiler?
Çin ve Rusya bu konuda neden yeterince aktif değiller?
Hamas iki yıldan beri dayanıyor. Daha ne kadar dayanabilir?
İsrail içinde durumlar nasıl? Bu savaşın İsrail’e bir maliyeti yok mu?
Bundan sonra neler olması bekleniyor?

ismailgulec.net