Özgeçmiş
...
Topallık: Kusurlarımız, hatalarımız, ayıplarımız. İki türlü topallık vardır, biri bacağımızın topallığı. Diğeri ise bizi güzel işler yapmaktan alıkoyan aklımızın yani arzularımızın topallığı. Kastedilen ikinci tür topallıktır.
Arkadaşlık: Aynı duygu ve düşünceleri taşıyan, benzer iyi ve kötü huylara sahip kişilerden her biri. Arkadaşlarımız, bizim aynamızdır. Nasıl biri olduğumuzu görmek istiyorsak arkadaşlarımıza bakmamız yeter. Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim, sözü bu durumu gayet güzel açıklar.
Çöl: Hayatın zorlukları, güç işler.
Bilge: Bilgilerin ne için olduğunu ve ne işe yaradığını, nasıl kullanılacağını bilen akıllı ve tecrübeli kimse.
Leylek: Akıllı, iyi huylu, temiz görünüşlü, güzel hasletli kimseler.
Karga: İşi karanlık olan, kötü işler peşinde koşan kimseler.
Zaman zaman gördüğüm iki insan var. Bunlardan biri kaba, adap erkan bilmez, üstüne başına dikkat etmez, mektep medrese görmemesine rağmen kendisini profesörlerden daha akıllı sanır, cesareti cehaletinden gelen bir küstah idi. Diğeri ise naif, kırılgan, mütevazı, saygılı, konuşurken karşısındaki incitmemeye çalışan, bir toplulukta varlığıyla yokluğu belli olmayan, ötekinin aksine ütüsüz pantalon ve boyasız ayakkabı giymeyen zahirde kibar bir arkadaş idi. Bu iki arkadaş birbirleri ile çok iyi anlaşırlardı.
Örnekleri çoğaltmak mümkün ama ben sözü uzatmamak için bir tane ile yetineceğim. Gençken görsem şaşırırdım ama hikayeden formülü bildiğim için şaşırmadım, hakikatini anlamaya çalıştım. Bu iki farklı insanı bir araya getiren şey ne idi?
Biraz yakından takip edince görmekte ve anlamakta gecikmedim. Kaba saba olanın derdi makam, mevki ve şöhret idi. İnsanlar onun ismini duysunlar, gazetelerde, televizyonlarda görünsün, meşhurlarla birlikte fotoğraf çekilsin. Derdi bu idi. Diğerinin böyle dertleri yok idi. Onun derdi ise ortalıkta görünmeden herkes hakkında bilgi toplamak, topladığı bu bilgileri kendi çıkarları için bazen çarpıtarak kullanmak, bir gizem oluşturarak çevreye derin ve güçlü adam imajı vermek, tabiri caizse kuklacı gibi her şeyi arkadan kontrol etmek ve yönetmek idi.
Bu iki arkadaş bu amaçlarını gerçekleştirmek için birbirlerine kör ile kötürüm hikayesinde olduğu gibi yardım ederlerdi. Bunları bir araya getiren şey de birinin şöhrete, diğerinin güce olan zaafıydı.
Siz de tecrübe edebilirsiniz. Çevrenizde bir araya gelmelerinin mümkün olmadığını düşündüğünüz insanlar olursa daha dikkatlice bakın. Onları bir araya getiren mutlaka bir kusurları olduğunu göreceksiniz.
Atalarımız boşuna dememişler bozacının şahidi şıracı diye. Bir de bunun tam tersi var. Bir yere gidersiniz, bu adamın burada ne işi var dersiniz. Onu da bir sonraki yazıda konuşalım isterseniz.
...
Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.
Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.
Youtube videolarını izleyebileceğiniz, A'mâk-ı Hayal Sohbetleri, Kültürümüzde Şiir ve Mûsikî (TRT Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav TV) ve Mürekkep Damlaları (Vav Radyo)'ni dinleyebileceğiniz sayfadır.
Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...
Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.
Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi
Cevdet Paşa’nın ahir ömründe yazdığı bu kitabın tam adı: Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Bir nevi İslam tarihi de denilebilir.
Tanpınar’ın onun için söylediği şu sözler çok önemli: Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya'da ve bilhassa da bu kitabın Peygamber'in hayatına ait olan kısmında nesrin kemal noktasına varmıştır. Türkçe'de Mevlid'den başka hiçbir kitap, bu kadar herkesin dilini konuşuyor hissini bırakmamaktadır.