Özgeçmiş
...
Hızır Baba 474 senesinde Horasan’dan 14 er Rumeli’ye ayak basmışlar.
İçeri girince bize adeta bir renk cümbüşü karşılıyor. Böylesine renkli bir başka türbe görmedim desem yalan söylemiş sayılmam. Neler yok ki. Üzerine o kadar çok şey bırakılmış ki sanduka görülmüyor. Çocuk elbiseleri, gömlekler, havlular ve daha birçok giyim eşyaları. Sandukanın etrafında çevrili onbeş santim genişliğindeki mermerin üzeri ise yapma çiçeklerle dolu. Duvarlar ise tablo ve levhalarla çevrili. Elinde Kerbala’da şehit edilen kundaktaki oğlunu tutan Hz. Hüseyin, Hz. Ali, Atatürk ve Sücaattin Sultan hemen göze çarpanları. Tavus kuşlu, geyikli birkaç duvar seccadesi ve bir sürü şey daha.
Bu kadar eşyayı ne yaptıklarını sorduğumuzda 1 Mayıstaki şenlikte kermes yapıp sattıklarını ve toplanan para ile türbenin ihtiyaçlarını karşıladaıklarını söylediler. 1 Mayıs’ta yapmalarının nedeni tatil olduğu için katılımın fazla olması imiş.
Köşede mumluk var. Sandukanın başında ise üç kilitli bir kasa. Her kilidin anahtarı bir başkasında imiş. Üçünden biri olmadan açılmazmış. Ayrıca çevrede birçok kilit görünce sebebini sorduğumuzda çok hırsızlık olduğunu ve bu yüzden böyle yapmak zorunda kaldıklarını söyledi Veysel amcamız.
Sandukanın başında üzeri yeşil bir kumaş ile örtülmüş mezar taşı vardı. Örtüyü kaldırıp yazıyı okudum. Arap harfli mezar taşında şunlar yazılı idi.
En üstte istifli bir şekilde Fatiha’nın ardından;
Çün denildi namına Hızır Baba.
Kıl ziyaret böyle zâta it dua
Ücrein verir sana Bâri Hüdâ
Sene 550 (1156)
Sanırım tarihinde bir yanlışlık olmalı. Eğer bu tarih doğruysa daha Osmanlılar Rumeli’ye geçmeden önce 1081 yılında buralara gelmiş ve 75 yıl buralarda kalmış olmalı. Yazı da o kadar açık ki. Sanırım benim bilmediğim makul bir açıklaması vardır.
Hızır Baba kim?
Türbenin girişindeki yazıda Hızır Baba’nın on dört arkadaşı ile birlikte Horasan’dan gelen erlerden olduğu yazılı.
Sanduka oldukça uzun ve geniş. Söylencelere göre Hızır Baba oldukça uzun boylu ve sakalları göbeğine kadar uzun olan biri imiş. Düşman elinde esir olan kadınların ve çocukların ağlamalarını ve inlemelerini duyunca arkadaşlarlarıyla birlikte onları kurtarmak için savaşmışlar. Çocuklar ve kadınlar düşman elinden kurtartılmış ama Hızır Baba da şehit olduş ve şehit olduğu yere defnedilmiş.
Hızır Baba kendisini ziyaret eden yolcuları tehlikelerden koruyacağına inanılırmış.
Sardıran Baba
Karşı tepenin ardında Sardıran Baba türbesi varmış. Yağmur yağdığı ve yollar çamur olduğu için gidemedik. Düşman yakalayacağı zaman etafını birden ağaçların sarmasından dolayı Sardıran Baba denmiş. Belki bir daha gelmek nasip olursa o zaman giderim inşallah. Orada da okulların tatil olduğu 24 Mayısta yapılırmış dua yemeği.
Bu arada köyün camiinde hoca olmadığı için bu sene bayram namazı kılınmamış. Üzüldük tabi ki. İnşallah bir daha olmaz.
...
Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.
Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.
Youtube videolarını izleyebileceğiniz, A'mâk-ı Hayal Sohbetleri, Kültürümüzde Şiir ve Mûsikî (TRT Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav TV) ve Mürekkep Damlaları (Vav Radyo)'ni dinleyebileceğiniz sayfadır.
Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...
Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.
Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi
Cevdet Paşa’nın ahir ömründe yazdığı bu kitabın tam adı: Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Bir nevi İslam tarihi de denilebilir.
Tanpınar’ın onun için söylediği şu sözler çok önemli: Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya'da ve bilhassa da bu kitabın Peygamber'in hayatına ait olan kısmında nesrin kemal noktasına varmıştır. Türkçe'de Mevlid'den başka hiçbir kitap, bu kadar herkesin dilini konuşuyor hissini bırakmamaktadır.