Özgeçmiş
...
Bu konudaki ikinci türe giren hikayeler ise, başımızdan geçen olaylardır. Ya bizatihi biz şahid olmuşuzdur veya olan bir yakınımızdan dinlemişizdir. Bunlar da genellikle ibretlik olanlar ve komik olanlar diye ikiye ayrılabilir. Ben de size iki kısa evlat hikayesi anlatacağım. Ne kitaplardan okudum, ne de bir başkasından dinledim. Bunlar, bizzat başımdan geçen hikayelerdir.
Ellerinizden öper, Allah sizlere bağışlasın iki evladım var. İlk kez ebeveyn olduğumuzda konu-komşu, eş-dost, hısım-akraba eksik olmasınlar, adet olduğu üzere ziyarete gelmişlerdi. Hiç unutmuyorum, birisi bana “Mahçup olmaya hazırlan, evladı olan mahçub olur” demişti. Bana çok saçma gelmişti o zamanlar bu söz. Ama ne kadar hakikatli bir söz olduğunu eksik olmasın, bizim çocuklar bana her an hatırlatıyorlar.
Ne demek istediğimi şu yakın zaman içinde vuku bulmuş iki kısa örnek ile anlatayım. İlki ramazandan. Bir arkadaşımızı iftara davet ettik. Yemeğimizi yedik, çayımızı içtik, sohbetimizi ettik. Gitme vakti geldi. Arkadaşlar hazırlandılar, biz de ev sahibi olarak uğurluyoruz. Tam allahaısmarladık dediler ki bizim büyük oğlan, “Bu akşam siz bize geldiniz, yarın da siz bizi davet edin, biz size gelelim” demez mi! Bir mahçup oldum sormayın. Arkadaşımız anlayışlı birisiydi de güldü, geçti.
İkincisi ise geçen Kurban Bayramında oldu. Adet olduğu üzere elimizi öpen küçük çocuklara harçlık veriyoruz. Bir arkadaşımızın çocuğu babasının yanında elimi öptü. Ben de ona çıkartıp ufak bir hediye verdim. Bunu gören bizim küçük oğlan, arkadaşa dönerek “Dur, ben de senin elini öpeyim, sen de bana para ver.” demez mi! Yer yarılsa da yerin dibine girseydim, dedim kendi kendime. Yine çok mahçup oldum. Okulda olan olaylara hiç girmeyeyim, bu yazı bitmez. Günlerim mahçup olmak ile geçiyor.
Size kısaca özetlediğim bu olay “ana-baba olan mahçup olmayı göze alsın” sözünün ne kadar hakikatli olduğunu gösteriyor.
Çocuklar küçükken ana babalarını mahçup ediyorlar. Aslında bu tabii bir süreç. Böylece kimsenin çocuğunu kınamamayı öğreniyoruz. Bir de bunun daha kötüsü var. Büyüyünce yaptıkları. Bu sefer mahçup olmak ile kalsak iyi, rezil ediyorlar. Mevlam, kimseye kendisini rezil edecek evlat vermesin. Amin.
...
Yazılarımı okuyabileceğiniz sayfadır.
Kitaplarımı görebileceğiniz sayfadır.
Youtube videolarını izleyebileceğiniz, A'mâk-ı Hayal Sohbetleri, Kültürümüzde Şiir ve Mûsikî (TRT Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav Radyo), Enderun Sohbetleri (Vav TV) ve Mürekkep Damlaları (Vav Radyo)'ni dinleyebileceğiniz sayfadır.
Basındaki haberleri görebileceğiniz sayfadır...
Tüm etkinlik, toplantı ve konuşmalarımın haberini takip edebileceğiniz sayfadır.
Cudi Dağı ve Cizre'nin Kültür ve Tarihimizdeki Önemi
04:00 "Cudi- Nuh'un Gemisinin İzinde" Romanının Yazılış Serüveni
06:30 "Şeyh ve Kilise" Kitabının Yazılış Serüveni
16:00 Cudi Dağı İle İskender Paşa Camii Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
17:30 Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri Kimdir?
20:15 Diyarbakır Ulu Camii ve Cizre Ulu Camii'nin Ortak Yönleri
23:15 Cizre'deki Kırmızı Medrese'nin Önemi Nedir?
32:00 Cizre'deki Şikeft-i Cüz Mağarası'nın Manevi Önemi
34:30 Cizre'deki Cebrail Kapısı'nın Tarihi Önemi
36:30 Sefine Festivali, Kültürel ve Dini Açıdan Ne İfade Eder?
43:00 "Cudi Dağı, Hz. Nuh'un ve Ümmetinin Sığınağıdır"
45:30 Hz. Nuh'un Gemisini Arayan Gencin Hikayesi
Cevdet Paşa’nın ahir ömründe yazdığı bu kitabın tam adı: Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, İslâm dininin ortaya çıkışı, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Bir nevi İslam tarihi de denilebilir.
Tanpınar’ın onun için söylediği şu sözler çok önemli: Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya'da ve bilhassa da bu kitabın Peygamber'in hayatına ait olan kısmında nesrin kemal noktasına varmıştır. Türkçe'de Mevlid'den başka hiçbir kitap, bu kadar herkesin dilini konuşuyor hissini bırakmamaktadır.